test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
İsa Mesih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsa Mesih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11/09/2020

KURAN'I YAZAN "YÜCE KONSEY - Mele-i Ala" (?)

KURAN'I YAZAN "YÜCE KONSEY" (?)

(Kurandaki BEN ve BİZ Kavramları)

Bunu anlayabilmek için ilk ve tek şartımız; yerleşik inançlarınızdan kurtulmanız ve bağımsız bir bakış açısıyla olaya yaklaşmanız olacaktır. Bunu yapamazsanız gerçekleri görebilmeniz mümkün değildir.

Öncelikle ortada ruhaniyatla ilgili kesinlikle birşey yok (zaten ruhaniyat diye bir kavram da yok). Bunu bilin ve beyninize yerleştirin! Olup biten her şeyin kararları, kapalı kapılar ardında (sizden gizli) alınır. Bütün olup biten; sen, ben ve bizim aramızdadır ... Yani malzeme tamamen İNSAN'dır.

Hepimiz Allahın özel bir isim olduğunu ve tek güçlü bir tanrının adı olduğunu zannederiz. Halbuki daha önce de söylediğim gibi al-lah, el-lehu= O demektir. Kur'an sizin allah dediğiniz tek tanrı tarafından gönderilmemiştir. Kuran içinde tanrının zulmünü anlatan onlarca ayet vardır. Bunun yanında merhametini anlatan ayetler de vardır. Peki bir tanrı varsa "O" merhametli midir yoksa zorba mıdır? Size söyleyeyim, her ikisidir! Hem zorbadır, hem de merhametlidir. Çünkü Kuranda tek bir tanrıdan(!) söz edilmez. Ortada iki adet tanrı vardır (daha doğrusu tanrı rolünü üstlenen iki lider/lord). Biri zorba, kötü ve sömürgeci olan kötü taraf yani "ışık tanrısı/ışıkoğulları". Diğeri ise ışıkçıların zulmünden kurtulmak için özgürlük eşitlik ve adalet isteyen "iblis yılan tanrısı/yılanoğulları" bulunmaktadır. 

Bu yüzden Kuranda çelişki var gibi görünüyor. Mesela;

Diyanet Meali:

4.164 - Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah (yani O), Mûsa ile de doğrudan konuştu.

Süleyman Ateş Meali:

42.51 - Allâh (yani O) bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak), yahut perde arkasından konuşur; yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Örneğinde olduğu gibi bir ayette "O'nun bir insanla konuşması mümkün değildir" derken, başka bir ayette "Musa ile konuştu" diyor. Çünkü bu işi yapan aynı kişi değildir. Bir tarafın lideri konuşurken, öteki tarafın lideri konuşmaya gerek duymuyor. Zaten bunu kuran geneline yaydığınız zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Kuran; işte bu başkanların da aralarında bulunduğu yüce bir konsey (mele-i ala) tarafından yazılmıştır. Bunu G20 zirvesi olarak düşünün ve tebliğ olayını da G20 zirvesine katılanların oluşturmuş olduğu yüce konseyin aldığı kararların dışa sızdırılması gibi düşünün.

Kuranın birçok ayetinde "bu bir uyarıdır" denilir. Örneğin G20 zirvesinde bir ülkeye nükleer atılması kararı alındıysa bunun yer ve zamanını o konsey bilir. Dışarıya sızmadığı müddetçe normal insanlar o nükleer bombanın ne zaman nereye atılacağını bilemez. Kavimler helakı hep bu şekilde olmuştur. Üstün/teknolojik silahlar elimizde ezelden beridir vardı (bunu Mısır'daki Abydos tapınağının duvarlarında da gördük). Bu görüşmeler kapalı kapılar arkasında olduğu için, siz bunları yapanın hep "arabın tanrısı allah" olduğunu zannettiniz. İşte Muhammed'e bu konseyin bilgileri verilmiştir ve bilgiler ifşa olmuştur. Mu-hammed=hamd + övgü sahibi, övülen demektir. Bu bilgileri insanlara aktardığı için övgüye layık görülmüştür ancak o sadece aradaki bir elçidir. Zaten kendisi de bunu söylemektedir: "benim bilgim yok", "ben sadece uyarıcıyım" demektedir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

38.69 - Onlar tartışırlarken, o yüce konsey (mele-i alâ) hakkında benim hiçbir bilgim yoktu.

Bu ayette görüldüğü üzere Muhammed kendi diliyle konuşuyor ve alınan helak/yıkım/hasat kararları alınırken ben yoktum diyor.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

46.9 - De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim."

Muhammed de özel bir isim değildir. Özgürlük yanlısı İsa olması muhtemeldir. Bu arada İsa da özel bir isim değildir. İsa عٖيسَى = aysun عَيْسٌ dişil karakterde olup, ay gibi parlak/güzel demektir. Önceki yazılarımda kamer/ay'ın erkek egemenliğine direnen ve özgürlük isteyen kadının simgesi olduğundan bahsetmiştim. Belki de İsa kadın idi. Meryem de bir kadındır ve sadece X kromozomu taşır. Erkek yani Y olmadan doğum yaptığına göre doğurduğu çocuğun da X yani kız olması gerekmektedir. Böyle olunca taşlar yerine oturuyor. Belki de İsa diye biri hiç var olmadı. Belki de İsa/Aysun yılanın ta kendisiydi veya mecazi anlatımla zaten içimizde hep var olan o "özgürlük" düşüncesi idi. Emin değilim!

İsa kelimesi mesih kelimesi ile birlikte kullanılır. mesih=silmek demektir. Konseyin önceki bazı bilgilerinin silinip yerine yenilerinin duyurulmasını sağladığı için böyle çağrılmış olabilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

2.106 - Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?

Bu yüzden onu tanrının kendisi zannettiler. Aslında bir nevi haklıdırlar da ancak mevcut durum gözününe alındığında O'nun erkek olma ihtimali çok düşüktür. Zorba (erkek) tanrıların hasat haberlerini ifşa ettiği için övgüye layık olmuştur ancak zorba sömürgeciler tarafından "kadın" hep hor görülmüştür.

Gördüğünüz gibi düğüm çözülmeye ve taşlar yerine oturmaya başladı. Bu kavramlar şu an için size yabancı gelebilir. Bize öyle bir sistem empoze edildi ki, gerçeklere karşı hep kör ve sağır olarak bu günlere kadar geldik.

Buraya kadar olan konuyu anladıysan Kuranda geçen BEN ve BİZ kavramlarını da otomatikman anlamış olman gerekir. Kendini allame zanneden entel ulema kesim, bu konuya bir anlam veremeyip "sırf kuranda çelişki yoktur" ayetine ters düşmeyelim diye "biz" ifadesini saygınlık ifadesi olarak kabul eder.

Halbuki;

1. Kuranda çelişki vardır. Çünkü tek bir bakış açısı ile yazılmamıştır,

2. Saygınlık ifadesi olarak kullanıldığı iddia edilen kelime "biz = nahnu" yani bildiğimiz "çoğul biz" anlamındadır.

نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ

~ ~ ~

Kuranı Kerim Türkçe okunuş:

56.57 - Nahnu halagnâkum felevlâ tusaddigûn.

Diyanet Meali:

56.57 - Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

Görüldüğü üzere ayette "nahnu=biz" kelimesi geçiyor. Sizi biz yarattık. Hal(a)k = yaratmak demek. Sizi biz halk ettik. Buradaki yaratma hem fiziksel hem de mecazi yaratmak anlamı içeriyor olabilir ve ikisi de mümkündür. Fiziksel açıdan değerlendirirsek bu yaratma işi, yüce konseyin belirlemiş olduğu (finanse ettiği) genetik mühendisleri tarafından yapılmıştır. Köle bir ırk yaratmak için dna'ya müdahele yapılmış ve dna 20 kodonla sınırlandırılmıştır. Uzaylıların kaçırdığı yalanı ile çocuklar üzerinde çeşitli deneyler yaptıklarını pek çoğumuz bilmez. Amaç hem köle, hem de onları yönetecek zeki insanlar yaratmaktır (kapalı olan bazı dna kodonlarının açılmış olduğu (24 kodonlu) indigo çocuklar, altın çağda sizin köle çocuklarınızı yönetmek için hazır edildi bile).

https://indigodergisi.com/2013/03/aids-bir-komplo-muydu-aids-uzerine-strecker-muhtirasi/

Yada mecazi anlamda hangi halkların köle olarak kullanılacağı yine bu yüce konsey tarafından belirlenmektedir. Her iki tanım da günümüz şartlarına uymaktadır. Zaten uymak zorundadır da!

Çünkü;

Söylediğim gibi olan biten her şey BİZ İNSANLARDAN ibaret! Uzaylı yaratıkların kanıtlanamayışı gibi ruhani varlıklar da kanıtlanamamıştır. Korktuğunuz şey kendi lanetimizdir!!!

/ercan aldan/
11 Eyl 2020 10:41 güncellendi

En çok okunan