test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Şiva etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiva etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13/09/2020

TANRILARLA TANRIÇALARIN SAVAŞLARI

TANRILARLA TANRIÇALARIN SAVAŞLARI

Hintli Shiva, Parvati ve oğulları Ganesha (fil sahibi)

Not: Buradaki Ganesha bildiğimiz Güneş demek olabilir. Hindular güneşe dönerek namaza benzer bir ritüel ile tapınırlar. Tıpkı güneşe ayarlı namaz kılan yahudi ve müslümanlar gibi ...


Shiva'nın üstündeki AY (HİLAL) ve YILAN simgesine dikkat edin. Ay ve yılanın dişiyi temsil ettiğini söylemiştim. Sümer ve Mısır arası tarihte erkeğin simgesi olan Güneş ve bazı yerlerde de BALIK simgesi kullanılıyor. Mısır'ın ilerleyen dönemlerinde 
Avram/Abraham/İbrahim, Firavunlarla içli dışlı olmaya başlayınca, Akheneton'dan sonra yılan simgesi kullanılmaya başlıyor. Abraham, benim tanrım derken Şiva'yı kastediyor. Yani dişil tarafı. Zaten inşa ettirdiği Kabe'deki Hacer-ül Esved (vajina) taşı da bu tezi destekliyor. Hacer yanı zamanda Abraham'ın karısı :)

Özetle bu şu demek oluyor. Abraham yani Hint tarafı yaratıcının/tanrının dişi olduğunu söylüyor. İlk Firavunlar (yani Sümer tanrılarının devamı) tanrının baba yani erkek olduğunu iddia ediyorlar. Olay bu kadar basit!

Fil suresinde rabbin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? Onların üzerine Ebabil kuşları ile pişirilmiş taşlar göndererek, onları yenilmiş ekine çevirmedi mi? diyor. Ayetin orjinali bu değil elbette. Yoksa küçücük kırlangıç sürüsünün koskoca filleri devirebilmesi ancak ve ancak masallarda olur. Bu surede kilit bir kelime var ve arapçada tam karşılığı yok. Min siccil.

سِجِّيلٌ
Kuru veya pişirilmiş balçık istifleri gibi taşlar; ya da balçıktan taşlar.
مِنْ سِجِّيلٍ
şu manaya gelmektedir:
مِنْ سِجِّلٍ
yani, uğrunda cezalandırılmaları gereken onlar için hükmedilen şeyden.
سِجِّيلٌ
şununla aynı manaya gelmektedir:
سِجِّين
Aynı zamanda şu sözcükten olduğu da söylenmektedir:
سِجِّينٌ
Cehennem manasında,
ن
şuna dönüşmektedir: Bazılarına göre,
مِنْ سِجِّيلٍ
çok ve sert; devamlı ve sürekli, manasına da gelmektedir (11:82).

السِّجِلُّ
Sicil, üzerine yazı yazılan her şey, sahife.

السِّجِّيل
Taşlaşmış çamur (tuğla vs.)..

Gördüğünüz gibi esnek bir anlamı var. en kabul edilebilir görüş 11/82'de kullanıldığı şekliyle "çok sert, devamlı ve sürekli" anlamıdır. Demek ki aynı silahlar o kent (Lut kavmi) için de kullanılmış. Neyse! ...

Tayran = kuş, ebabil = kırlangıç olarak çevrilir. Oysa tayran kelimesinin anlamı sadece kuş değil = kanat, uçmak ve kuşlar için kullanılan geniş kapsamlı bir sözcüktür. örneğin araplar uçaklara tayyare derler vs. gibi.

Şu halde doğru çeviri:

Rabbin fil sahiplerini (Hinduları), sürüler halindeki Babil uçaklarından fırlatılan sert ve sürekli taşlar ile yenilmiş ekine döndürmedi mi? oluyor ve 11/82 ayeti ile birlikte bu Fil suresini komple düşünün ... geleneksel çevirisi mi daha mantıklı yoksa bu çeviri mi?

Yahu o dönemde Babil'de uçak mı vardı diyenler olabilir. Önceki yazımda Babil kulelerinin basit kuleler olmadığını bilakis aynı Tesla kulelerinde olduğu gibi bir çeşit manyetik kuleler/geçitler yada iniş kalkış rampası kuleleri olabileceğini söylemiş ve bunun delilinin de Mısır Abydos tapınağında bulunduğunu söylemiştim.

Fil suresinde anlatılan bu savaşın, İncil vahiy kısmında ve Hint mahabbarata destanında anlatılan gökteki savaş olduğunu düşünüyorum. Aralarında müthiş uyumlu bir bağlantı var. Kuran'ın bir çok ayetinde Mısır medeniyetini anlatan/öven ve yücelten ayetler olduğunu daha önce söylemiştim. Hatta hatta 81/23'te "ra" ifadesinin kullanılmış olduğunu, elçinin ufukta gördüğü şeyin de aslında Mısır ve Sümerlerin tanrı dediği insansılar olduğunu, Nasca, Peru ve Bermuda'dan gelmiş olabileceklerini söylemiştim. Mısır ve civardaki sıradan halk bu ziyaretçileri gökten gelen uzaylılar olarak görüp korkuyorlar.

Bu açıdan bakınca taşlar yerine oturuyor.

İncil Vahiy 12/7-9 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

Burada ejderhadan kasıt sanırım yılan yani İblis yani Şiva tarafı oluyor. Mikail ise gök tanrısına yani baba'ya bağlı olan komutan yani Sümer ve Mısır'ın tanrısına bağlı olan taraf.

Vahiy 4/1-8 Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: “Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.”O anda Ruh’un etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm.Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu.Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı.

Dikkat edin Babil kulelerini hayvan maskeleri takmış olan ve Mısır Tanrılarına benzeyen bu tanrılar yıkıyor.

Vahiy 18/1-3 Bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. Yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı. Melek gür bir sesle bağırdı:
“Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı!
Cinlerin barınağı,
Her kötü ruhun uğrağı,
Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.
Çünkü bütün uluslar
Azgın fuhşunun şarabından içtiler.
Dünya kralları da
Onunla fuhuş yaptılar.
Dünya tüccarları
Onun aşırı sefahatiyle zenginleştiler.”

Babil cinlerin barınağı idi diyor. Cin gizli isyan planlayan İblis değil miydi? İblis de dişil tarafta olduğuna göre, demek ki Babil de kadını kutsal sayan bir toplummuş ve erkeği kutsal sayan göktanrıcılar tarafından yok edilmiş.

Diyanet Meali:
4.117 - Onlar, O'nu bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Hâlbuki (aslında) azgın bir şeytana tapmaktadırlar.

Derken bu hususa dikkat çekiliyor olabilir. Bu ayet aynı zamanda, göktanrı inancına sahip (yani eril tarafı savunan) yahudi ve müslümanların neden kadınları aşağılıyor olduğu ve neden aralarında homosexülleğin yaygın olduğunu anlamamıza da yardımcı olmaktadır. Neyse! Konuyu dağıtmayalım.

Ortada gerçekleşen çok büyük savaşlar var. Ezelden beri devam edegelen ancak gizli tutulan olağanüstü güçlü teknolojiler var. Bu teknolojilere hakim devletleri anımsayın. Kore, Çin, Japonya vs. hepsi de ejderha/yılanı sembol olarak kullanıyor. Genetik bilimine de oldukça hakimler ve diğer taraf yani ışıkçı/göktanrıcı/illüminatici taraf sürekli bunlara baskı yapıp sömürmeye çalışıyor. Çünkü daha önce de dediğim gibi kadından ve kadının zekasından korkuyorlar. Yaratıcılığından çekiniyorlar. Her iki taraf da perde gerisinden sürekli kendini geliştirme çabasında. Kutsal metinleri derinlemesine okuyunca her şeyin aslında çok basit kavramlar ve olaylar olduğunu anlıyoruz ve sevişmek, sevmek, sevilmek yerine üst akılların birbirini yediği gibi sürekli savaşmayı tercih ediyoruz :( (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:29 güncellendi

TANRI DEDİĞİN SENİN BENİM GİBİ BİR İNSAN

 

TANRI DEDİĞİN SENİN BENİM GİBİ BİR İNSAN 

Müslüman: teslim olmuş, teslimiyeti seçmiş olan yahudidir.

Diyanet Meali:
21.108 - De ki: "Bana ancak, ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?"

Yhd kelimesi, hidayet ve hediye ilgili bir kavram olup, hidayete erenler olarak da çevrilebilir. Musa ile Mısır'dan çıkan ve Firavun'un köleliğinden kurtulan yahudiler, işte bu yüzden kendilerine özgürlük hediye edilen elitler olarak görürler. Bu yüzden ibadet/şükür şekilleri günümüz müslüman toplumuyla neredeyse aynıdır.

https://drive.google.com/file/d/1--R-0K8v1vLVukZkNcDVt7QK5EVnjmnA/view?usp=sharing

Müslümanların tanrısı allahın karşılığı sümer tabletlerindeki "baba"dır. Allah yani EL-LEHU = O demektir. O = Baba yani baş tanrı EL'dir. Bu aynı zamanda İncil'de de kullanılan bir terimdir ve İsa'nın tanrısı/babası olarak kabul edilmiştir.

İsa çarmıhta iken "EL-İ EL-İ lema şevaktani" yani "tanrım (baba) beni neden bıraktın?" anlamındaki sözcükleri söylediği varsayılır. Burada iki husus daha dikkatimi çekti. Buradaki "Şeva" hint tanrısı Şiva da olabilir. Çünkü Musa ve İsa'nın da Hintli Abram/Abraham (İbrahim'in) soyundan geldiğine inanılır ve ne ilginçtir ki hindular da babalarına "baba" der.

Eğer bu hikayeler doğruysa İsa'ya ölüyü diriltecek genetik bilgilerin, bizler gibi fakat üst akıl insansı(lar) tarafından verildiğinin en büyük ispatlarıdır ve bu benim en başından beri savunduğum bir iddiadır.

Kutsal kitaplardaki ve tüm dinlerdeki tanrı figürü, tüm parçaları birleştirince insanımsı bir silüet oluşuyor. Eli, baldırı olan, uzun boylu, her şeyi gören gözü, her şeyi işiten kulağı, yaratma, öldürme ve diriltme gücüne sahip, doğaya hakim ve üst seviye genetik bilgisi olan (büyük olasılıkla tüm dna kodonları açık) bir çeşit SÜPERMAN ancak ne var ki genetik müdahaleleri kendi başına yapamıyor :)

Kuranda yaratım ile ilgili ayetlere baktığımızda biz-nahnu ifadesi kullanılıyor. Sümer tabletlerindeki yaratım ile Mısır medeniyetindeki yaratım hikayesi de neredeyse aynıdır.

İşte bu tanrı(lar) insanların arasına girdiğinde ekseriye hayvan maskeleri takıp (Bkz. İncil Vahiy 4/1-8), bazen de normal insan görünümünde, normal bir insanla konuşuyorlar :) (bkz Kuran 2/259)

Tüm bunlar bizleri görünmez hayali bir tanrıya değil, bildiğin senin benim gibi fiziksel yapıya sahip fakat daha zeki, daha gelişmiş ve daha uzun boylu insansı varlıklara götürüyor. Bunlar, kendi içlerinden olanlara aktarmış olduğu genetik bilimi ve teknolojiyi kullanarak, kitleleri korkutmasını ve kendilerine tapındırmayı başarmışlardır. (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:25 güncellendi

En çok okunan