test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Matrix etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14/09/2020

Transhümanizm (Süper İnsan)


Dna'nda ne kodlanmış ise onu yaşarsın!

Şimdiki yeni dünya düzeninde yapay rahimlerde yaratılan, yapay dna'lı, yapay zekalı insanları kullanabilirler. Tıpkı matrix filmindeki gibi. Yani 4.boyut insanı gibi düşünün. Daha duygusuz, daha zeki, daha acımasız ve daha güçlü ancak sistem için daha itaatkar bir yapıya sahip.

Nüfusu 500 milyona indireceğiz diyerek iyimser bir tablo çiziyor olabilirler. Eğer bu süper insan projesi başarılı olursa, dünyada tek bir insan sağ bırakmayacaklardır. Belki de Nuh tufanı ile 2.boyut ilkel insanları (neandertalleri) temizleyerek bizim gibi 3.boyut insanları (sapiens) yerleştirmişlerdi. Şimdi ise önümüze (ufak bir dna modifikasyonu ile) daha az enerji ile daha fazla hizmet edebilen farklı dna ve yapıya sahip 4.boyut insanları (transhümanist) sahneye çıkarabilirler. Sistemin devamlılığı için, altın işçiliği yapabilen itaatkar kölelerin de olması şarttır. Eskiden beden gücü ile çıkarılıp işlenen altın, yeni dünyada; daha gelişmiş insan ve daha gelişmiş bir teknolojik güç kullanarak çıkartılıp işlenmesi sağlanabilir.

Dünya yetersiz filan değil. Sıradan insanlar köle olarak kullanılırken üst akıllar da seviye atlıyorlar. Bizleri aynı zamanda bir deney faresi olarak kullanıyorlar. Bu döngünün farkında olanlar başka habitatlara kaçmanın planlarını yapıyorlar. Kaçabilenler gerçekten özgür olacak! Kalanlar ise bu kısır döngüyü devam ettirecek :( (ercan aldan)

14 Eyl 2020 13:34 güncellendi

13/09/2020

ZAMAN YOK, HİÇ (LİK) VAR!


ZAMAN YOK, HİÇ (LİK) VAR!

Zaman diye bir şey yok! Bunu sen de test edebilirsin. Bir yere oturup bağdaş kur. 7/24 hareketsiz bir şekilde bekle. Bir şekilde yeme içme ihtiyacını giderebilecek bir yol bul. Sen 7/24 hareketsiz olsan bile dünya dönmeye devam ediyor. Dünya döndükçe sen zaman ilerliyor zannediyorsun. Gece gündüz kavramı ile bunun şuuruna varıyorsun. Daha doğrusu hepimizdeki ortak dna bu şekilde algılamamıza sebep oluyor. Bilinç, duyularımızla algılayabildiklerimizi kaydedip dna'ya işliyor. Dna ve bilinç arasındaki bu alışveriş yüzünden yaşlanıyoruz.

Aynı atomsal yapıya ve aynı elektriksel akıma sahip olan taşlarda bu alışveriş olmadığı için, taşlar sonsuza dek kalabiliyor veya ağaçlar ... aynı atomsal yapıya, aynı elektriksel akıma ve neredeyse aynı dna'ya sahip olmamıza rağmen, onlardaki dna'yı etkileyebilecek bir bilinçleri olmadığı için yüzlerce hatta binlerce yıl yaşayabiliyorlar.

Peki 7/24 karanlık bir ortamda duran biri için zaman kavramı var mıdır? Peki ya dünya bu esnada geri dönmeye başlasaydı? Vücudumuz buna tepki vererek gençleşmeye mi başlayacaktık? Elbetteki hayır, ilerleme dışarıda devam ediyor gibi görünse de sen yerinde saymaya devam edeceksin.

Toparlayacak olursak, bilinç ile dna arasındaki iletişimi dondurabilirsek, yaşlanmayı ve hatta ölümü erteleyebiliriz. Donmuş balıkların tekrar canlandığı üstteki videoyu izlemişsinizdir. Balık dondurulduğu anda ne ise, çözdürüldüğü anda da o oluyor. Aynı vücut yapısına ve aynı gramaja sahip. Bunu bir düşünün!

Spermler eksi 196 derecede donmuş bir vaziyette dölleme için hazır bekletiliyorlar. Bu teknolojiyi ölü insanlar üzerinde deneyen Cryonics firması var. Daha doğrusu öyle söyleniyor ama ben ölülere değil, ölmek üzere olan insanlara uygulandığını düşünüyorum. Tıpkı canlanan balık gibi, yüzyıl yada binyıl sonra canlandırılmayı bekliyorlar.

Bu arada aklıma şu geldi. Bu dünyadaki materyalleri, madenleri vs. kullanarak bir insan yaratmak mümkün değil. Öyleyse bu durum, insanoğlunun bu tüpler içinde başka bir yerden buraya taşınmış olabileceğini gösterir mi? (Uzay Yolcuları - Passengers filmini izlemenizi öneririm).

Bizler; hiçlik çölünün ortasında, bir süreliğine var olduğunu zannederek sevinen hiç'leriz ... Hiçten geldik, hiçliğe gideceğiz!

Biz var olsak da, olmasak da HİÇ HEP VAR! Zaman yok, HİÇ var! Bu hiçliğin dışına çıkabilmenin bir yolu var mıdır bilemem ama bunu başaran varsa, işte asıl tanrı O'dur!

Hiçlikte kendiliğinden bilinç oluşmaz. Belki de evren diye bize yutturdukları şey, bizler için yaratılan hiçliktir (?) O halde her şey bir görüntüden/rüyadan ibarettir (?) Matrix ve West World dizisinde olduğu gibi basit bir yazılım olma olasılığımız yüksek :(

Yok Oluş - Annihilation filminden ...
-Sadece Ay'a bakıyordum. Onu gündüz görmek hep tuhaf geliyor. Tanrı hata yapmış gibi. Koridor ışığını açık unutmuş.
-Tanrı hata yapmaz. Tanrı olmanın sırrı gibi bir şey bu.
-Bence yapar.
-Şu anda dinliyor, farkında mısın?
-Bir hücreyi alıp Hayflick limitini aşarsan yaşlanmayı önlersin.
-Ben de aynı şeyi söyleyecektim.
-Yani hücre yaşlanmaz, ölümsüzleşir. Bölünmeyi sürdürür, ölmez. Yaşlanmayı doğal bir süreç sanırız ama aslında genlerimizdeki bir kusurdur.
-Bana bilgiçlik taslaman çok tahrik edici.
-Öyle olmasaydı sonsuza dek böyle görünebilirdim.

13 Eyl 2020 20:16 güncellendi

11/09/2020

Pi ve MATEMATİKSEL EVREN (?)

Pi ve MATEMATİKSEL EVREN (?)

Karanlığın içinde çatlaklar var. Işık buradan içeri girer - Fringe

(alıntı)
NEDİR Pİ SAYISINI ÇEKİCİ KILAN?

Pi, kültürel açıdan matematiksel sabitler içersinde en çok etki yaratanıdır. Bunu en basit nedenleri çok eskiden beri bilinmesi, çember gibi çok yaygın bir geometrik cisimle ilgili olmasi ise de bir başka nedeni de görünüşe göre bir kural izlemeyen ondalık açılımının insan aklını zorlayan kavranışıdır.

Her ne kadar matematiksel açıdan π çok az bir gizem içerse de popüler kültürde bunun aksini işleyen eserler bolca mevcuttur. Ayrıca Eski Ahit’in bir bölümünde Pi sayısının değerinin 3 olduğu ima edildiğinden, kökten dinci hristiyanlar arasında π’nin değerinin okullarda 3 olarak öğretilmesini savunanlar da vardır.
(alıntı)

Yaşadığımız bu holografik dünya, matrixteki gibi matematik üzerine inşa edilmiş olabilir mi? İnanılmaz bir şey dikkatimi çekti.

"PI" tersten yazılınca arapçada "١٩" şeklindedir. 74 müddesir/gizlenen suresinin 19. ayetinde şöyle denir:

74.19 - Kahrolası, nasıl ölçüp biçti!

Bu ayet pi sayısının gizemini açıklıyor olabilir mi? Binyıllardır bilinen bir kavram olmasına rağmen, her millette - her çağda ufak farklılıklar göstermiş ve sabitlenememiştir.

(alıntı)
Fabrice Bellard, 2010 yılında Chudnovsky algoritması kullanarak sayının ilk 2.699.999.990.000 basamağını bulmuştur. Arşimet, 3 tam 1/7 ile 3 tam 10/71 arasında bir sayı olarak hesapladı. Mısırlılar 3,1605, Babilliler 3.1/8, Batlamyus 3,14166 olarak kullandı. İtalyan Lazzarini 3,1415926, Fibonacci ise 3.141818 ile işlem yapıyordu.
(alıntı)

Şimdi 11 ayet sonrasına dikkat edelim!

74.30 - Üzerinde ondokuz "١٩" vardır.

deniliyor. üzerinde 19 olan nedir?

(٧٤.٢٩)
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ
İnsanlar için levhalar.

(gerçi cahil/sadist din adamları bu ayeti de yanlış çevirmiş :) "derileri kavurur, beşere susayan cehennem" demişler. Yuh artık!

Levha yani ekran. Bu ekran "dünya"mıdır? Matrix ve holografik bir dünya?

Devamındaki ayetlerde "biz ateşin sahibini meleklerden başkası yapmadık" diyor. Peki bu hangi ateş?

Diyanet Meali:
37.10 - Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler

Tezahür bile edemeyeceğimiz bir ateşli silaha sahip olan koruyucu askerler. Melekten kasıt kanatlı uçan hayali yaratıklar değildir (Kuran'da melek = emir eri/muhafız/asker anlamında kullanılır).

Özetlemek gerekirse şöyle bir sonuç çıkıyor. Dünya bir levha/ekran ve bizler de bu ekran gerisindeki görüntüleriz. Buradan çıkış mümkün değil. Çünkü ateşli silahlar taşıyan muhafızları var. Peki bu hususu destekleyen başka ayetler de var mıdır? Elbette var, birini az önce verdim, diğeri;

Diyanet Vakfı Meali:
55.33 - Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.

Şimdi nasıl bir kafeste olduğunuzu düşünün. Nasıl bir sistemin sizi çepeçevre kuşatmış olduğunu bir düşünün. Ne olduğunuzu düşünün!

Bir kaçış yolu arayanlar, "ne yapmalıyız?" diye sorup duruyorsunuz (mevcut durum bu ise), buradan kaçabilmenin tek yolu bir yarık açabilmektir ve sanırım geçmişte bunu birileri başardı ve sanırım bize ozon diye yutturdukları da bu çatlak! (ercan aldan)

https://youtu.be/f_Y5YeYrqUk

https://youtu.be/nObFZOoVz_8
11 Eyl 2020 14:35 güncellendi

BELEŞ ENERJİ KAYNAĞI = İNSAN (?)

BELEŞ ENERJİ KAYNAĞI = İNSAN (?)

Sümer tabletlerinde biz insanların altın madenlerinde çalıştırılmak için yaratıldığımız yazar. Güya altın tozu bizi yaratanların gezegenlerini onarıyormuş. Bu tez bana biraz saçma geliyor. İnsan yaratacak bir teknolojiye sahip bir ırk, kendilerine elbette başka bir habitat yaratabilirdi (ve elbette bu dünyanın öyle olması ihtimali de var).

Neyse konuyu dağıtmadan, size tahmin ettiğim yaratılış amacımızı söyleyeyim.

Ben önceleri bizi köle olarak kullanmak istedikleri için yarattıklarını düşünüyordum. Bu aslında bir nevi doğru, çünkü bunun yansıması günümüze kadar bu şekilde devam etmiş olup şu an bile birileri köle olarak çalıştırıp bizi sömürüyor olabilir. Biraz daha derin düşününce bu sömürüye kim neden izin vermiştir ve daha da önemlisi bu sistemi kim neden başlatmıştır? şeklinde sorular oluşuyor.

Sanırım birileri bizim taşıdığımız ve ürettiğimiz elektriğin peşinde. Düşük voltajlı da olsa içimizde bir akım taşıyoruz. Bir insan 40w civarında elektrik taşıyor/üretiyormuş, bunu 8 milyar ile çarpsanız 320 milyar watt elektrik eder. Bu enerjinin bir yerde depolanabildiğini düşünün. Bu güçle neler yapılmaz ki? Mesela yeni bir güneş yapılıp ona enerji verilebilir ve sonsuza dek dünyayı aydınlatması sağlanabilir. Evet kafanızda bir soru işareti oluştu değil mi? Ya gerçekten Tesla'nın kablosuz elektrik modelinde olduğu gibi güneş, ay ve yıldızların ışığını biz besliyorsak? Ya kainattaki sistem bu döngü üzerine kurulu ise? Ya bizim dünyamız gibi binlerce başka dünyalar var ve bu şekilde çalışıyorlar ise? Sahiplerimizin elindeki gücü varın siz tahmin edin!

Bir dönem Tv'lerde ağzına ampul koyup yakan insanların haberlerini hatırlamışsınızdır. Demek ki gerçekmiş. Sahiplerimiz bizi hasada gelmeden önce şu kablosuz elektrik konusunu tümüyle (acilen) çözmemiz lazım. Belki bu döngüyü kırmamıza yarayacak bir ipucu elde edebiliriz. Sonumuz Tesla gibi bir otel odasında ölmek olabilir ama en azından büyük bir bilmecenin cevabını da bulmuş oluruz.

Eldeki dinsel ve bilimsel veriler "bir amaç için" yaratılmış olabileceğimizi (kısmen) doğruluyor ancak dindar kesimin iddia ettiği gibi sonsuz merhameti olan tanrı bizi sevip okşamak için yaratmış olamaz. Öyle olsaydı aramızda olur bize bunu belli ederdi. Bu dinsel masallardan kurtulup bağımsız bir bakış açısı ile şu Matrix serisini yeniden izlemek gerekir diye düşünüyorum.

/ercan aldan/

http://www.elektrikport.com/universite/insan-vucudunda-elektrik-uretimi-1-bolum/12014

11 Eyl 2020 10:40 güncellendi

10/09/2020

MATRİX / DÜNYA TARLASI

MATRİX / DÜNYA TARLASI

Bu filmi çıktığı yıllarda çok kez izlemiştim. Önceleri bilincim kapalı olduğu için bana sıradan bir bilimkurgu filmi gibi geliyordu ve sadece görsel açıdan zevk veriyordu ancak bilincim açıldıktan sonra yeniden izledim ve bingo, daha önce yazmış olduğum "tanrıları yaratan tanrıların laneti" isimli yazımla neredeyse birebir uyumlu olduğunu fark ettim. Halbuki ben o uzun yazıyı hiçbir etki altında olmadan yazmıştım.

Neden sistemin kölesi olmaya devam etmiyor ve insan kasaplarının bizi hasat etmesini beklemiyoruz ki? Bunu yapamıyoruz, çünkü bunun kötü/lanet bir şey olduğunu idrak edebiliyoruz. Çünkü bizden önceki "özgürlük için isyan çıkartan ve bu yüzden hasat edilen masumların dna'larını taşıyoruz". Uyanan bilinçler; yüzlerce, binlerce, hatta hatta onbinlerce yıl önce özgürlük savaşı verenlerin genlerini taşıyorlar. Genetik yatkınlık mirası ile içimizde kabaran bu özgürlük hissine, bu yüzden karşı koyamıyoruz. Sizlerde de bu bilinç uyanması başlamışsa, bu tür filmlerdeki mesajları ciddiye alın derim.

Şimdi benim yazılarımı okumadan önce bu filmi izleyenler, rica ediyorum şimdi yeniden izlesinler. Özellikle de şu kısa bölümü. Neo'yu yani bizi buraya hapseden efendilerin torunları, Rusların yapay zeka projesinden korkuyorlar. Ben bunu çok önceden fark ettim. Elon Musk'a bu yüzden baskı yapıyorlar. Amaçları; bir an önce bu gök gemilerini inşa ettirip buradan kaçabilmek. Çünkü bu büyük kıyımın galibinin kim olacağını öngöremiyorlar. Çünkü bu yapay zeka projesi tutarsa, hasat edilenler "hasatçıların kendileri" olabilir ve bu lanet olası sistem aleyhlerine dönebilir. Bu yüzden her ihtimali değerlendiriyorlar.

Filmlere inanılır mı diyen dostlarım, bunların gerçekleşme ihtimalini ve gerçek yaşama uygunluğunu yeniden gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Elinde dünyayı yok edecek silahlar varken Yahudi Amerika + İsrail bile bu yapay zekadan niçin korkmaktadır? Çünkü insanlığa saldıkları korkular yapaydı. Yazdıkları tarih yalandı. Ruslar bunu çok iyi biliyor. Bu yüzden yapay zeka 2045 projesine milyon dolar harcıyorlar.

Kendinizi biraz zorlarsanız benim gördüklerimi görebilir ve durumun ciddiyetini kavrayabilirsiniz. Kavrayamazsanız, klibin sonundaki Neo gibi, yapabileceğiniz tek şey; "çıkarın bizi buradan" diye yalvarmak olacaktır. (ercan aldan)

11 Eyl 2020 21:32 Güncellendi

03/01/2019

Elektrik, Matrix ve Tanrı (?)

ELEKTRİK, MATRİX ve TANRI (?)

Mistisizm sayesinde din, bilimi geçmiştir. Bunu kabul edelim. Dünyanın yarısından fazlası görmediği hayali/ruhani bir tanrıya inanıyor. Peki gerçekten böyle hayali bir tanrı var mıdır? Elbette ki yoktur. Dünyaya baktığımızda yeryüzünde bulunan tüm canlı ve cansızların bir cisimden/maddeden ibaret olduğunu görüyoruz. Herşeyin maddeden ibaret olduğu bir dünyada ruhaniyata inanmak ahmaklıktır. Diyeceksiniz ki ruh/tanrı/allah yoksa bunları kim yarattı? Evrende hiç bir şey kendiliğinden oluşmaz. Hiçbir atom durduk yere tepkime gösterip "ben taş olacağım, su olacağım, ot olacağım yada ne bileyim bir insan olacağım" demez. İlla ki ikinci bir etkinin olması şarttır. Örneğin sperm ve yumurta tek başlarına hiç bir şeydir. Vardırlar ama tek başına bir hiçtirler. Sonsuz boşlukta durağan atom yığınlarından başka bir şey değildirler. Bir araya geldiklerinde yeni bir şey oluştururlar. Kumun bile oluşması için iklimin kayayı parçalamış olması lazımdır.

Mikroda herşey aynı atomlardan oluşmuş olabilir, asıl soru bunun böyle olmasını sağlayan nedir yada kimdir? Ruhanilerin inandığı tek tanrı olmadığı kesindir. Çünkü bu konular fizik konularıdır, metafizik konular değildir ve fizik deneyimlenebilir/tecrübelenebilir bir bilim dalıdır. Hiç bir şey kendiliğinden oluşamayacağı gibi hayali bir el tarafından da oluşması mümkün değildir. Oluşmuşsa bile dünya tarihinde 3000 adet tanrı vardır. Bu kompleks düzenin hangisi tarafından yapılmış olduğu bilinmemektedir.

Evrimciler; "tüm bu çeşitlilik kambriyen patlaması sayesinde oluştu" derken, metafizik gruplar "bing bang kuramına" daha sıcak bakmaktadırlar. Bana sorarsanız ikisi de değildir. Bir şeyin oluşması için başka bir şey ile etkileşime girmesi gerekmektedir. Hiç bir şey hiçlikten var olamaz, "hiç bir şey yok iken allah vardı" sözü de yanlıştır, çünkü hiçliğin içinde bir tanrı olamaz. Hiçlik/sonsuzluk içindeki tek bir cins atom bile, bir etkileşim olmadıkça sonsuza dek durağan kalacaktır. Bu durağanlığı bozup tüm bu varlığın oluşmasına neyin sebep olabileceğine birazdan değineceğim.

Hayat; mevcut var olan şeylerin evrim ve gelişim ile hal ve şekil değiştirmelerinden ibarettir. Bu etkileşim sayesinde kaos ortamı oluşur. Bu kaos sayesinde de yeni canlı ve cansız varlıklar oluşabilir. Ana kural ikinci bir etkinin var olmasıdır. Evren küçücük bir atomun parçalanması ile oluştu diyebilmemiz için onu etkileyen bir şeyin de var olmuş olması lazım ki, işte burada mistikler ruhani bir tanrıyı devreye sokarlar. Aslına bakarsanız benim keşfetmeye çalıştığım tanrı da bu tanıma biraz uymaktadır. Yani elektrik. Bana sorarsanız evrende sonsuz bir elektrik enerjisi var idi ve onu tepkimeye sokacak başka bir etki bir şekilde oluştu ve durağan haldeki atomları tepkimeye sokarak bu kompleks yapıları oluşturdu. Yada tam tersi, durağan atomları tepkimeye sokan elektiriğin kendisi idi. Şu an için o atomun ve o enerjinin nereden geldiğini yada nasıl oluştuğunu kimse bilmiyor.

Az önce homonculus ile ilgili bir video izledim. Yorumlarda biri demiş ki "bir canlı oluşurken onu elektrik akımına maruz bırakırsanız, canlı farklı bir forma girebilir" demiş. Bu yorumu okuyunca aklıma "Fly ve Street Fighter" filmleri geldi. Her ikisinde de bir insan kapsüle giriyor ve sürekli elektriğe maruz kalıyordu. Sonuçta birinden Sinek-insan melezi bir yaratık çıkarken, ötekinde elektrik saçan adam - blanka oluşuyordu. Bunlar elbette ki bir film. Gerçeklik payı tartışılır ama bunları görmezden de gelemeyiz çünkü vücudumuzda az da olsa bir elektrik akımı vardır. Nasıl ki otomobil sıvı benzin yakıtı kullanarak araçtaki elektiriği devreye sokup onu çalıştırıyor ve çalışır vaziyette tutuyorsa, biz canlılarda da bunu sağlayan sıvı "kan" olabilir. İçtiğimiz su yada soluduğumuz gazlar ve (içimizde) göremediğimiz elektrik enerjisinin tepkimesiyle oluştuğunu düşündüğüm "kan (yani yakıta)" dönüşmektedir ve bu kan bizi çalışır vaziyette tutmaktadır. İlkel manada düşünürsek bile su; tüm canlıların vazgeçilmez kaynağıdır. Peki durum buysa, aynı akü gibi benzer bir aparatla insanı sürekli diri/çalışır tutabilir miyiz? Elbette. Bunun nasıl olabileceğini önceki yazılarımda açıklamıştım.

Nikola Tesla "insanlardaki nefreti, elektrik enerjisine dönüştürebilseydim, dünyayı aydınlatırdım" derken, taşıdığımız elektriğin zayıf olduğunu ama bunu güçlendirecek bir etkiye maruz kaldığımızda belki herşeyin daha farklı olacağını anlatmak istemiş olabilir. Nitekim kendisine yıldırım isabet etmiş olan insanlar; "sanki başka bir boyuta geçtiklerini" açıklayarak hayatlarının değiştiğini söylemişlerdir.

Bir labaratuvarım olmadığı için elektrik enerjisinin canlı gelişimine etki edip etmediğini şuan için bilmiyorum. Ediyor yada etmiyor diyenlere de pek güvenesim gelmiyor, malum dünyanın başında mistisizm denilen hayalci bir bela şebekesi var ama sanki etkiliyor olabileceğine inanıyorum, çünkü bir elektrik taşıyor olduğumu kendim de gözlemleyebiliyorum ve bu sadece bende yok. Herkeste var!

Tüm bunlar gerçek ise bunu yapanın arabın tanrısı olduğunu söyleyemezsiniz. Çünkü bu ondan da öte, olağanüstü bir mühendislik çalışmasının ürünü olduğunu gösterir. Matrix serisi bu durumda biraz daha gerçekçi gibi görünüyor. (ercan aldan)
3 Oca 2019 20:19

En çok okunan