test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Tesla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tesla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16/09/2020

EVRİM BUNU AÇIKLAYABİLİR Mİ?


EVRİM BUNU AÇIKLAYABİLİR Mİ?

Ruh denilen şey bir çeşit elektrik enerjisidir. Canlı cansız herşeyde var olan bu enerji Kirlian tarafından da ispatlanmıştır. Yaşamın kaynağı elektriktir. Ruh = elektrik, tanrı da ona hükmedendir. Bu yüzden odin ve zeusa tanrı denildi. Tesla da öyle idi ama tektanrıcı yahudi istihbaratı bunu kabullenemezdi. Urey miller deneyi de aynı istihbarat tarafından bilinçli olarak sonlandırıldı. Yeni bir şey var etmenin sırrı şu 3 kaynağın bilinçlice kullanımına bağlı. Su, ışık ve elektrik. Bu yüzden kuranda tanrı için "daha sizin bilmediğiniz nice şeyleri yaratır" denilmektedir. Yani şu an bile farklı değişik canlı türleri yaratılmakta ve doğaya salınmaktadır. Her birinin bir yaratılış amacı vardır ve üstleneceği görev dna'sına kodlanmıştır. Hiç biri normal süreçte bu kodun dışına çıkamaz. Dışarıdan zorlayıcı bir müdahale olmadıkça örneğin bir karınca yiyen karıncayı, bir arı kuşu da arıyı bırakıp başka böcekleri yemeyi tercih edemez. Yada bir köpek, köpeği bırakıp da kedi ile çiftleşmeye karar veremez. Çünkü yaşamın amacı devamlılığı sağlamaktır. Bakteriler bitkilere, bitkiler hayvanlara, hayvanlar insanlara, insanlar da üst akıl insansılara (tanrılara) hizmet etmek zorundadır. Üreme içgüdüsü ve hazzı laf olsun diye canlılara verilmedi. Bu husus evrim ile açıklanamaz. Açıklayabilen varsa buyursun! En kısa yoldan niçin östrojen seviyelerinin 30-400 pg/ml, testosteron seviyelerinin de 300 -1,200 ng/dl aralığında olması gerektiğini ve eğer bu seviyelerin altına düşerse nelerin olacağını yada olamayacağını evrim ile açıklamaya çalışsınlar. Evrim bu hassas dengeyi kendi başına nasıl belirleyebilmiştir?

-ki bu hassas denge bozulursa yaşam/canlılık devam edemez! (ercan aldan)

https://onedio.com/haber/bilim-insanlari-2019-yilinda-71-yeni-tur-kesfetti-onlardan-bazilarina-yakindan-bakmak-ister-misiniz-891758

16 Eyl 2020 11:49 güncellendi

13/09/2020

DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?


DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?

Bize anlatılan masalları boşverin!

Bir şeyin var olması için, var olan bir malzeme kullanılır. Çünkü "yok"tan "var" olmaz.

Eğer evren sonsuz bir boşluk ise ki bu aynı zamanda sonsuz yokluk/hiçlik demektir, bu yokluktan/hiçlikten "var" olamaz. Dolayısıyle big bang teorisi, tek allah inancı ve her şeyin tesadüfen oluştuğunu söyleyen bilim, bu önerme karşısında çöker.

O halde evren; sonsuz katı mı, sonsuz sıvı mı yada sonsuz gaz mıdır?

Sonsuz bir gaz olsaydı aynı anda hem kayalar hem de sular oluşmazdı, oluşsa bile koskoca kaya kütlesi havada asılı duramazdı,
Sonsuz bir katı olsaydı, kayalar oluşurdu ama sular oluşmazdı (yapay yollarla belki),
Sonsuz bir sıvı olsaydı, hem kayalar hem de sular oluşabilirdi (tıpkı bizim dünyamız gibi).

Eğer gökkubbe olayı doğru ise, evren dediğimiz düzeneğin merkezi, üstünde dolaştığımız bu kara parçası olabilir. Yani biz, sonsuz denizin dibindeyiz (ve altımızda da hiç bir şey yok kayaların arasında süzülen lavlardan başka).

Tevrat Yaratılış 1/6-8

Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye “Gök” adını verdi.

Yada Tevratta geçen bu ifadeye göre her tarafımız su ile çevrili. Tıpkı sıvı pusulada olduğu gibi tamamen cam ile çevrelenmiş kocaman bir küre. Bir denizaltı gibi sürekli suyun içinde yüzüyor ve sahip olduğu mekanizma gereği, nereye çevirirsen çevir aynı düzlemde, aynı şekilde kalıyor. Bu düzenek aynı zamanda bu kocaman kaya parçasının su içinde nasıl batmadan yüzebildiğini de açıklar.


Bir üçüncü teori ise aynen Tesla'nın dediği gibi, ay ve güneş bir çeşit elektrik/elektromanyetik bir düzenektir. Bunların arasında kalan Dünya da bu manyetik etki sayesinde sürekli dönmektedir. Bu tez de mantıklıdır ancak bu düzeneğin sonsuz boşlukta nasıl ayakta durduğu sorusu cevapsız kalacaktır fakat yeri merkez ve sabit olarak kabul edersek iş değişir tabi.



Sizi bilmem ama bana bu 3 teori de bana mantıklı geldi.

Dağlar/kayalar/taşlar/topraklar yani karalar, sıvı lavların sıvı deniz ile temas etmesi sonucu oluşan oluşumlar değil midir? Dünyayı bomboş bir evrende dönen koskoca bir kaya parçası olarak değil, sürekli genişleyen ve bir virüs gibi yayılan bir kara parçası olarak düşünün.

Tüm kutsal kitaplarda bu dünyanın yaratıldığından bahseder. Yani yapay bir oluşum. Peki neden yaratılmış olabilir?

Cevap basit! Altın işçiliği ...

Önceki bir yazımda bu konuya değinmiştim. Depremlerin daha fazla altın çıkartmak için yapay olarak üretiliyor olabileceğini söylemiştim. Her deprem yeni bir volkanik akıntıya yol açıyor ve bu sayede karalar genişliyor ve genişlerken de aynı zamanda altın yataklarını ortaya çıkartıyor. Biraz geniş bakınca bu dünyanın bir maden ocağı olabileceği ihtimali uyandı bende. 1gr'lık dna'ya milyarlarca kb'lık veriyi kodlayan üst aklın, bunu başaramamış olması elbette ki düşünülemez.


Koskocaman kaya ve su kütlesinin sonsuz boşlukta bir top gibi, amaçsızca sürekli dönüp durması fikri bana mantıksız geliyor (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:05 güncellendi

NE OLDUĞUNU MU MERAK EDİYORSUN (?)

NE OLDUĞUNU MU MERAK EDİYORSUN (?)

Yeni dünyanın sahiplerine yani sistemin kraliçe/tanrıçasına sunulacak olan altınların işçiliğini yapmak için yaratılmış bir kölesin!

Sisteme hizmet eden din ve siyaset ile gündemi meşgul edip gerçeği insanlardan sürekli gizliyorlar.

Binlerce yıldır süregelen proje budur. Ordu, banka ve siyaset sisteme bağlıdır. Devletler sisteme bağlıdır. Binlerce yıl önce sisteme hizmet etmeyenler, sisteme bağlı silahlı güçlerle hasat edildiler yahut sürülerek ilkel yaşama zorlandılar (bazı toplumların halen ilkel hayat sürüyor olmaları bu yüzdendir).

Bin yıllar geçmesine rağmen değişmeyen tek bir şey var, o da altın işçiliği. Bununla ilgili en eski bilgi Sümer tabletlerinde geçmektedir.

Altın, elitler/üst akıllar için vazgeçilmez bir kaynaktır. Firavunların 3.göz aktivitesi için altın suyu kullandıkları varsayılır. Dünyanın her resetlenişinin ardından ayakta kalabilen yegane anamal altındır. Bankalar çöker, devletler çöker, insanlar silinir ama altın her daim değerli ve baki kalır

Sisteme hizmet eden AKP iktidarı, başa geçer geçmez ilk icraat olarak altın ve mücevherat ile ilgili kanunlarda değişiklik yaptı ve altındaki vergileri sıfırladı (sömürülen diğer birçok ülkede de durum aynıdır). Bundaki amaç tanrıça/kraliçeye altın akışını kolaylaştırmaktır. Bugün itibarı ile 450 ton altınımız bu tanrıçanın elindedir.

Altın işçiliğine dair en eski kaynak Sümerlere aittir. Beden gücü ile işlenen altın Sümer tanrı/tanrıçaları Annunakilere sunulurken, Mısır'da da aynı sistem devam etmiş ve Mısır kral/kraliçelerine sunulmuştur. Günümüzde de bu sistem devam etmekte ancak beden gücünün yerini beyin ve makine gücü almış olup, tüm altınlar (bankalar üzerinden) birleşik krallık yani England/İngiltere kral/kraliçesine sunulmaktadır.

England adı, 5. yüzyılda Saksonlarla birlikte adayı istila eden Cermen halkı Angluslardan (İngilizce: Angle) kaynaklanır. Angleland (Anglus diyarı) olarak kullanılan isim, zamanla günümüzdeki şekline dönüşmüştür. Ülkeyi tanımlamak için Türkçede kullanılan İngiltere sözcüğü ise İtalyancadaki Inghilterra ve Fransızcadaki Angleterre adlandırmalarına dayanmaktadır. Terra; toprak, arazi anlamlarına gelmektedir (wiki).

Angle-land = açı/üçgen topraklar anlamına gelebileceği gibi
Angel-land = meleklerin toprakları anlamına da gelebilir (hoş ikisi de gök/güneş tanrısı inancına çıkıyor.

Bu konuyu absürt bulanlar, benim yaptığım gibi parça parça olan bilgileri birleştirsin. Ortaya malesef böyle bir durum çıkıyor. Ha altın işçiliği başlamadan önce neydik diye soracak olursan, o da aynı Aborjinlerde, kızılderililerde ve mayalarda vs. olduğu gibi ilkel ama doğaya hakim insanlardık diyebilirim. Her biri ayrı kıtalarda yaşamış olmalarına rağmen benzer deri renklerine, vücut yapılarına ve benzer yaşam tarzlarına sahipti. Bu açıdan bakıldığında sümer tabletlerinde söz edilen dna modifikasyonları da gerçek olabilir.

Elektrik, elektromanyetik ve teknolojik bazı aletlerin binlerce yıldır kullanılıyor olduğunu söylemiştim. Bunu ispatlayabilecek somut bir delilim yok ama wiki'den alıntıladığım şu bilgiler üzerinden mantık yürüterek bu madenin neden üst akıllarca önemli olduğunu anlayabilir, size de anlatabilirim.

Elektrik iletkenliği yüksek (gümüş ve bakırdan sonra) ve kolayca kimyasal tepkimeye girmeyen altın en çok elektrik ve elektronik sanayilerde bağlantıların, terminallerin, baskı devrelerinin, transistörlerin ve yarı iletken sistemlerin kaplanmasında kullanılır. Üstüne düşen kızılötesi ışınların yaklaşık yüzde 98’ini yansıtarak geri çevirebilen ince altın levhalar, uzay elbiselerinin başlığındaki göz deliklerinde zararlı ışınlardan korunmayı ve sun’i uyduların yüzeylerinde sıcaklığın denetlenebilmesini sağlar. Büyük büro binalarının pencerelerinde de gene ince levhalar halinde altın kullanılması, yalnız estetik açısından değil, bu yansıtıcı yüzeyin çevreyle ısı alış-verişini büyük ölçüde azaltmasından kaynaklanır. Lal camlara parlak kırmızı rengini veren, camsı kütlenin içinde kolloidal halinde dağılmış olan çok az miktardaki altındır.Ancak insanlar çoğunlukla takı ve süs eşyası içinde kullanır (wiki).

Elektrik, titreşim ve elektromanyetiğin sırlarını çözen, evrenin sırlarını da çözer diyor Tesla. Vücudumuz/beynimiz dahil dünyanın her zerresinde bu elektrik akımı mevcuttur. Dünya ve uzay teknolojisine sağladığı katkıları da düşünürsek, üst akılların neden genetiğimizle oynayarak bizleri köleliğe uygun hale getirmiş olabileceğini anlayabilirim. Hem yoksa ne diye üst aklın hizmetçileri, milyon dolarlar harcayıp üstümüze sabah akşam kimyasal gazlar sıksınlar ki?

Sistemin devletlerindeki, sistemin şirketlerinde çalışarak, maaşlarımızı yine sistemin bankalarından almaya devam ettiğimiz müddetçe, sistem daha fazla altın toplayabilecektir. Bizler ise elimizde kalan kağıt paralarla birlikte yok olur gideriz :( (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:39 güncellendi

REPTİLYANI BOŞVER, REALİTEYE ODAKLAN!


REPTİLYANI BOŞVER, REALİTEYE ODAKLAN!

Gerçeğin peşine düşen biri aslında ateist olmaya daha yakındır ancak maalesef kabul etmemiz gereken bazı olağanüstü durumlar da vardır. Örneğin hayatı bir düzenleyenin (yada düzenleyenlerin) yani üst akılların bulunduğudur. Çünkü eğer bizlere anlattıkları ilkel mağara hikayeleri doğru ise, bu kadar zaman içerisinde, böylesine muazzam bir teknolojik sıçrama yapabilmek kendiliğinden mümkün değildir. %100 olasılıkla bir yerlerden bilgi akışı sağlanmış olmalı (?)

Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı (EMBL) bir açıklama yaptı. 300 milyar GB veri 4 gram DNA’ya sığabilecek.

http://www.dijitalx.com/2015/03/10/300-milyar-gb-veri-4-gram-dnaya-sigacak/

Yapay dna da üretildi.

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/04/120420_synthetic_dna

Yapay zeka (2045 projesi) ve dna sentezi başarılı olursa bu kişiler bilincini açık tutmayı başararak ölümsüz olabilecek veya binlerce yıl yaşayabileceklerdir. Tüm kodonları açık dna ile yaratılan yapay zekalı bu tanrısallaşmış insanların başımıza dikilmesi an meselesidir.

Bu teknolojinin kötünün elinde olduğunu düşünsenize. Bunlar kurgu yada paranoya değil. Komplo hiç değil. Komplo diyerek alay edilen ne varsa hepsini yaşadık/yaşıyoruz.

Rusya mayınlardan ve el bombalarından etkilenmeyen elbise ürettiğini duyurdu.

https://www.ensonhaber.com/rusyada-bir-sirket-mayina-dayanikli-elbise-uretti.html

Rus Sarmat füzesi 16 bin km. menzile sahip (dikkat et metre değil kilometre).

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/bu-fuzeyi-kimse-durduramaz-40758369

Yapay zeka 2045 projesi de Rus Dimitri'ye ait.

https://www.webtekno.com/2045-initiative-h24166.html

Sırp kökenli Tesla'nın Haarp projesi ilk defa Rusya'da ortaya çıktı ancak geliştirilemeden Amerika'nın eline geçti.

https://saklitarih.wordpress.com/2012/01/21/haarp-kiyamet-silahi/

https://www.aksam.com.tr/pazar/kara-bilimin-gizli-silahi-haarp/haber-541426

Amerika + İngiltere ve İsrail güçlü olan istihbaratı sayesinde sağdan soldan çaldığı patentlerle kendini biraz geliştirdi ama emin olun birçoğu balon. Bir düşünün dünyaya silahla savaşla özgürlük götüren (!) bir güç neden uzay konularında milyar dolarlar harcasın ki? Neden Elon Musk'a baskı yapıp bir an önce uzay yolculuklarını (!) hızlandırmasını istesin ki? Çünkü yıkım yakın. Onlar da farkında!

Uzaya gönderildiği iddia edilen tüm araçlar yatay pozisyonda ilerlerken bir müddet sonra kameranın görüş açısından kaybolur? Peki neden mekiğin üzerine bir kamera koyup, bağlantıyı sürdürmezler ki? Diyeceksin ki; Elon Musk uzaya araba yolladı (?). Ben buna inanmıyorum. Farzedelim ki gerçek. Uzay dedikleri yer henüz kubbenin içi. Diyeceksin ki kepler teleskopu bilmem kaç milyon km. ötedeki Pluton'dan, Jüpiter'den, Satürn'den resim gönderdi. Bu da yalan. O kadar yolu katedecek yakıtı nereden sağladı ve o kadar uzak mesafeden görüntüleri buraya nasıl yolladı? Kaldı ki bazı kırsal kesimlerde telefonlar bile sinyal alamıyorken bu nasıl bir teknolojidir ki milyonlarca km. öteden sinyal ulaştırılabildi?

Sorular, sorular, sorular ...

Realiteye odaklanın!

Burada sözünü ettiğim bu olağanüstü gelişmeleri idrak etmeye çalışın. Gökten bir kertenkele ordusu gelerek sizi istila filan etmeyecek. Çünkü madem üst seviye bir teknolojiye sahibiz neden uzaylı yaratıkların bizi hasat etmesi için bekliyoruz ki? Bir an evvel bu tımarhaneden kaçıp gitsek ya?

Size doğrusunu söyleyeyim. Kertenkele/yılan/ejderha vb. sembolünü kullanan insan ırkı ile gök/güneş ve kartal sembolünü kullanan insan ırkı yine kapışacak. Ultimatom 2023'te bitiyor. Her iki grubun elinde çok güçlü silahlar var. 100 senelik ateşkes süresi içinde kendilerini olağanüstü geliştirdiler. Bu kafesten çıkış yok (varsa bile bunu henüz başaran olmadı) ve bu kavganın biteceği de yok. Abartılı uzay hikayeleri ile taraflar kozlarını oynamaya devam ediyorlar ve sıradan insanlardan taraf toplamaya çalışıyorlar. Taraf olmak yerine kendinize sağlam bir sığınak yapmaya çalışın. İki lanet kardeşin soyu çok yakında (yine) birbirini yiyecek ve bu kafes içindekilerin tümünü hasat edecek :( (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:15

12/09/2020

DELİCİ BİR IŞIN (?)


DELİCİ BİR IŞIN (?)

Her zaman düşünmüşümdür, saatte bilmem kaç bin km hızla uçabilen bir jet nasıl olur da bu şekilde nokta atışı yapabilir diye? Demek ki jet filan değilmiş. Aylar önce yazdığım mele-i âla (yüce konsey) yazımda sözünü ettiğim şihab/delici ateş/ışın/lazer (bkz. saffat 8-10) demek ki buymuş ve gerçekmiş.

Lanet olsun!

Bu silah binlerce yıldır ellerindeydi ve cahil/ilkel bırakılıp sömürülen masum toplulukları helak etmek için bu silahları kullandılar ve bunları Mısır'daki Abydos tapınağının duvarlarına kazıdılar.

Demek ki kuranda tam olarak çevrilemeyen "racefe" kelimesi de aynen tahmin ettiğim gibi bir tür elektromanyetik bir silah yani haarp imiş (-ki bununla deprem ve artçı yaratıyorlar, Naziat 1-7 ayetlerini orjinalinden okuyun, sanki haarp gemilerini tarif ediyor). Masum halklar da bunları olağanüstü, mucizevi olaylar olarak görüp korktu ve sustu ve perde gerisinde gizli kararlar alarak bu lanet olası silahları kullananları tanrı/allah olarak bildiler.

Lanet olası sistem, tüm yıkımlarını hayali bir tanrıya yükleyerek gizliliklerini on binlerce yıl korudular (-ta ki 19.yy başlarında "TESLA ortaya çıkıp sırrı deşifre edinceye" kadar).

Lanet olsun!!! Binlerce kez lanet olsun! Benim, bu kovulmuş şeytanların tımarhanesinde ne işim var?

Şu kısacık video sayesinde gözlerim tamamen açıldı ve sanırım yine haklı çıktım :(

/ercan aldan/
12 Eyl 2020 23:08 güncellendi

SİDRET-ÜL MÜNT-EHA سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى – UZAYLI ZİYARETLERİ ve BEŞİNCİ ELEMENT


SİDRET-ÜL MÜNT-EHA سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى – UZAYLI ZİYARETLERİ ve BEŞİNCİ ELEMENT

Gizemci arkadaşlar ve bazı entel hocalarımız 53/13-15 ayetlerinde geçen “sidre-tul  munt-eha سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى”nın; Allah katında bir yer olduğunu söyleyerek, ikisi de sıradan insan olan Mu-hammed ve cebr-ail/cibr-iyl’e yücelik yükleyerek burada karşılaştıklarını iddia ederler. Oysa ki ayetlerde anlatılmak istenen bambaşka bir hikayedir ve bu hayal dünyasıyla hiçbir ilgisi yoktur.

ve lekad : ve andolsun
reâ-hu : onu gördü
nezleten : iniş
uhrâ : diğer
inde : yanında
sidreti el muntehâ : Sidretül Münteha
inde-hâ : onun yanında
cennetu el me'vâ : Cennet'ul Meva

Sidr-etu
السِّدْرُ
Sedir ağaçları ki, dikenli ağaçlar olup Arabistan kirazı denilen tatlı meyveleri vardır. Tekili:
سِدْرَ
In-de
عِنْدَ
(Mekan zarfı) Yanında, katında..
Munt-eha
المُنْتَهٰى
Nihayet bulma, varış, sona erme. Son durak, son hudud, bitiş yeri, varılacak yer.
cennet/bahçe
جَنَّةُ
barınak
مَاْوٰى

Yani onu “en sondaki sedir ağacının yanında/indinde, bahçenin yanındaki barınakta” gördü. demektir. Buradaki gördü kelimesinin karşılığı olarak "RA-HU رَاٰهُ" kullanılmış. Evet yanlış duymadınız! Ayetin orjinalinde “RA” geçiyor, yani Tanrının gözü, yani her şeyi gören göz olarak bildiğimiz RA/TANRI/ALLAH’ın gözü/bakışı. Nazar نْظَرُ yada basar بْصَرَ kelimesinin yerine neden bu kelimenin tercih edildiğini bir düşünün!

Önceki ve sonraki ayetleri incelersek ayetlerde CEBR-AİL/CİBR-İYL جِبْر۪يلَ kelimesi geçmez. Önceki yazılarımda CEBR-AİL/CİBR-İYL’in; İYL/EL/ALLAH إيل’ın kulu CABBAR/Kuvvetli bir adam olduğundan bahsetmiştim. Cebrail’in Melek olarak kabul edilmesinin nedeni İncil’in Luka 26-27’de geçen GABRİEL’in Kuran’a olduğu gibi aktarılmasıdır. Oysa Kurandaki Melek kavramı “Melik yada Mülkün sahibine bağlı olan” demektir. Tevratta ise “Molek” şeklinde geçmektedir ancak buradaki anlamı “ilah”tır. Neyse konuyu dağıtmayalım.

Burada bahsi geçen/vahyi getiren varlık “güvenilir bir elçi olan melektir -ki 50000 insan yılı uzakta olan Tanrının Arş’ından (belirli aralıklarla) dünyadaki buluşma yerine gelmektedir.

Diyanet Meali:
70.4 - Melekler ve Ruh ona, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.

"Ona" derken yani "Arş" kastedilmektedir ve Arş=taht demektir. Tanrının tahtı Orion'dadır

Eyüp 9/8-9
O’dur tek başına gökleri geren,
Denizin dalgaları üzerinde yürüyen.
Büyük Ayı’yı, Oryon’u, Ülker’i,
Güney takımyıldızlarını yaratan O’dur.

Diyanet Meali:
11.7 - O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkârcılar "Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür" derler.

Vahiy 12/7-9
Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

Göksel gemilerden ve kasırgalardan bakıp aşağıdaki manzarayı taramaktaydı Anunnakiler. Eski zamanlarda Edin’de ve Abzu’da var olan her şey çamurların altına gömülmüştü. Eridu, Nibru-ki, Şurubbak, Sippar; hepsi gitmiş, tamamen yok olmuştu. Ama sedir dağlarındaki büyük taş platform parlıyordu gün ışığında. Eski zamanlarda kurulan iniş yeri hala sağlam durmaktaydı (sümer tab 10).

SEDİR DAĞLARINDAKİ İNİŞ PLATFORMU ???

Buraya dikkatinizi çekmek isterim. Sedir/Sidr ağaçları ağırlıklı olarak Lübnan, Suriye ve Türkiye’de görülür. Bu yer tam olarak neresi bilmiyorum ama çok büyük tarihi önemi olan Tarsus, Antakya, Babil yada Fırat Dicle kıyıları olabilir. Mersin’de yapılan kazının bununla bir ilgisi var mıdır bilemem ama cahil ulemanın anlattığı Hıra mağarası hikayelerinin de uydurma olduğunu bilmenizi isterim.

Peki Muhammed bu buluşma yerinde kim ile buluştu?

Aynı surenin 5, 6 ve 7. ayetlerine bakalım;

alleme-hu : ona öğretti
şedîdu : şiddetli, çok kuvvetli, üstün güç sahibi
el kuvâ : kudretli, kuvvetli
zû : sahip
mirretin : kuvvetli, azamet sahibi
fe : öylece
istevâ : istiva etti (yöneldi, kapladı, göründü, doğruldu)
ve huve : ve o
bi el ufuki : bir ufukta
el a'lâ : en yüksek

Yani; EL/İYL/ALLAH “şiddetli kuvveti öğretti güçlü kuvvetli olana, O da yüksek ufuklara doğru yöneldi/doğruldu” demektedir. Yani bu kuvvetli varlık/yani melek/yani güvenilir bir elçi olduğu 81/19-21 ayetlerinde verilmiştir.

Cebrail ile buluşma hikayesinin aslı İncil’de yer almaktadır.

Luka 1/19 Melek ona şöyle karşılık verdi: “Ben Tanrı’nın huzurunda duran Cebrail’im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim.

Peki bu varlığın ufka doğru yöneldiği şey ne idi?

ALALU GEMİSİYLE DÜNYA’YA KAÇIYOR

Alalu bu dövüşten yenik çıktı; Anu alkışlanarak kral ilan edildi. Anu konvoy eşliğinde saraya götürülürken; Alalu saraya dönmedi. Kalabalıkların arasından gizlice uzaklaştı; Lahma gibi ölmekten korkuyordu. Hiç kimsenin haberi olmaksızın, gök arabalarının yerine seğirtti hızla. Füze fırlatan bir arabaya tırmandı Alalu ve kapağını ardından kapadı. Ön kısımdaki odaya girdi ve komutanın yerine yerleşti. Yolu göstereni aydınlattı; odaya mavimsi bir pırıltı dolarken ateş taşlarını karıştırdı; uğultuları bir müzik gibi büyüleyiciydi. Arabanın büyük fişeğini canlandırdı; kırmızımsı bir parlaklık yaymaktaydı. Hiç kimsenin haberi olmaksızın, Alalu gök geminin içinde Nibiru’dan kaçtı. Alalu rotasını kar renkli Dünya’ya çevirdi, başlangıca ait bir sır sebebiyle seçmişti bu hedefi (SÜMER TAB 3).

Sizce bu mümkün müdür?
Kuran’ın orjinalindeki mesajlar ile sümer tabletlerinde yazılanların aynı hikayeler olduğunu daha önce söylemiştim.

Peki devam edelim …

Eğer şu Annunaki hikayeleri tümüyle doğru ise, Kuran + Tevrat ve İncil’de anlatılan ziyaret hikayeleri de doğru demektir ve bu da neden İsrailoğullarının kendilerini üstün görüyor olduklarını bize açıklar.

İsrail oğulları demişken bu kelime kuranda “beni isr-ail بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ olarak” geçer ve bu özel bir isim değildir.

beni= oğul
isra=çıkmak/yükselmek, yürümek
iyl= El/allah’ın kulu

demek olup 2 ana anlamı vardır.

Allah/El’in kulu yükselmişlerin oğulları (yani yükselenlerin)
Allah/El’in kulu yürüyenlerin oğulları (yani Mısır’dan çıkanlar)

İsr-a/Esr-a اَسْرٰى kelimesi aynı kökten olup, İsra suresi ilk ayette kullanılmıştır.

Tanrı kuluna bir kısım ayetleri göstermek için;
haram = yasak olan
mescid-i = saygı duyulan
yerden geceleyin alıp
aksa = uzakta
mescid-i = saygı duyulan
bir yere yürütmüştür. Burada yürütmüştür olarak çevrilen kelime “esr-a” dır. Kelimenin karşılığı ister yürümek/götürmek, ister yükselmek olsun bize verilmek istenen mesaj “bir yerden başka bir yere seyahat edilmiş” olduğudur.

Toparlayacak olursak; bizlerin gelişmiş bir tür olduğunu, başka evrenlere, galaksilere, dünyalara dağılmış olduğumuzu ancak çıkardığımız bir isyan/ayaklanma sonucu, kölelik ve ıslah için buraya sürüldüğümüzü/tıkıldığımızı ama başıboş da bırakılmadığımızı, belirli periyotlarla asıl dünyamız ile bağlantı kurulduğunu, ziyaretlerin gizli bir şekilde yapılmaya devam ettiğini kutsal kitaplardan ve yazıtlardan anlıyoruz.

Amos 5/8
Ülker ve Oryon takımyıldızlarını yaratan,
Zifiri karanlığı sabaha çeviren,
Gündüzü geceyle karartan,
Deniz sularını çağırıp
Yeryüzüne dökenin adı RAB’dir.

Tüm bunlar gerçek ise o halde burada bir geçit olmalı. Öyleyse nerede bu geçit? Kuran “Saat yaklaştı, ay yarıldı” diyor. Ay’ın bir üs olduğu ve Hitler’in bunu bildiği hatta sarı saçlı ve mavi gözlü alman ırkının uzaydan geldiğine dair birçok yazı ve video yayınlandı. Bunların bazılarının gerçeklik payı var gibi sanki. 18/19.yy’da tabletlerin keşfi ile Darwin, Einstein, Tesla vs. bilim adamlarının ortaya attığı iddialar ve sürdürdüğü çalışmalar, ufo kazaları ve olağanüstü teknolojik atılımlar neredeyse bu aynı yüzyılda oldu ve dünyanın seyrini değiştirdi. Eğer Amiral Byrd’in anlattıkları gerçek ise (-ki gerçek gibi görünüyor çünkü hemen akabinde Tunguska’da sebebi bilinmeyen büyük bir patlama oluyor ve Roswell’de ufolar düşüyor) bizi sürekli gözetleyen/takip eden birileri var ve bunlar büyük olasılıkla da gelişmiş/üstün insanlar. Çünkü İncil’de buna benzer bir ziyaret anlatılırken, ziyarete gelenlerin Mısır tanrıları gibi hayvan maskeleri taktıkları yazılıdır.

Vahiy 4-8 Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: “Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.” O anda Ruh’un etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm. Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu. Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı.

Evet, daha önce sizlere Muhammed ile İsa’nın aynı kişiler olabileceğini, Muhammed’in anlamının hamdedilen/övülen demek olduğunu ve global çapta bir özgürlük hareketi başlattığı için bu isimle anıldığını söylemiştim. İsa köleleri özgürleştirmek için mücadele veriyor ama insanlar onu satıyor o da sedir ağaçlarının bulunduğu yerdeki iniş rampasını kullanarak bu dünyayı terk ediyor (olabilir). Bu hikaye için Kur'an: “onu öldürmediler ve asmadılar, biz onu katımıza yükselttik” diyor (bkz. Nisa 155) ve giderken de buradaki kuleleri yerle bir ediyorlar.

Vahiy 18/2
Melek gür bir sesle bağırdı:
“Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı!
Cinlerin barınağı,
Her kötü ruhun uğrağı,
Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.

Sanırım bu yüzden de ona son peygamber deniliyor (olabilir).

Diyanet Vakfı Meali
33.40 – Muhammed (övülen), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Yazımı bitirirken küçük bir ayrıntıya daha değinmek istiyorum. Babil'deki yıkılan bu kuleler acaba iniş/kalkış rampası mıydı ve Tesla'nın yıkılan kulelerine mi benziyordu? Bildiğiniz gibi bu kuleleri yıkanlar Yahudi İsrailoğullarının kapitalist torunları idi. Acaba Tesla bu kuleler ile gizli geçitleri mi bulmuştu? Çünkü ufo olayları ve kaos (dünya savaşları) bu tarihlerden sonra patlak veriyor. Fringe dizisinde bu konu işlenmişti. Nasa'nın her dediğine inanmasam da bu tür geçitlerin var olduğu ile ilgili yapmış olduğu şu haberi önemsiyorum.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/uzay/797112/NASA_dan_carpici_aciklama__Dunyanin_manyetik_alaninda_gizli_gecitler_var.html

Bu ziyaret konusunu ve buraya yazdıklarımı daha iyi anlayabilmek için Tesla'nın hayatını araştırmalı ve 5.Element filmini dikkati bir şekilde yeniden izlemelisiniz. Filmin senaryosu (neredeyse tümüyle) Sümer tabletleri ve Kutsal kitapların mesajlarına göre yazılmıştır ve bu olası ziyaretler hakkında fikirler verecektir. (Ercan aldan)

Bunları da mutlaka izleyin!

https://youtu.be/wSqEQjjbllo
https://youtu.be/Ajr8I4h8l2g

12 Eyl 2020 22:26 güncellendi

11/09/2020

TESLA ve 2.DÜNYA SAVAŞI (?)


TESLA ve 2.DÜNYA SAVAŞI (?)

2.dünya savaşının asıl nedenini sanırım buldum. Eğer bu video doğruysa, ufo olayını ilk ortaya atan ve geliştiren Tesla ise, Hitler Tesla'nın projelerini çalmış olabilir. Hoş, savaşın sonunda da Hitlerden çalıyorlar.

Tesla'nın belki de tüm projeleri "bedava enerji" üzerine idi. Bu elbette kapitalist baronların işine gelmeyecekti. Çünkü eğer ufo patenti alınabilseydi ve seri üretime geçilebilseydi (5.güç, azınlık raporu, geleceğe dönüş vb. filmlerinde olduğu gibi) dünya genelinde kişi bazlı/kontrolsüz bir hava trafiği oluşacak ama herhangi bir enerjiye ihtiyaç duyulmayacaktı. Dünyada enerji sağlayan mevcut "akaryakıt" ağı yahudi baronların elinde. Onların bankalarından çektiğimiz faizli paralar ile, onların ürettiği araçlardan satın alıyor ve yine onların akaryakıtını kullanıyoruz. Üstelik onların yaptırdığı yolları kullandığımız için de en yüksek MTV'yi yine biz ödüyoruz. Bu açıdan bakarsak kapitalizmin bize sağladığı tek yarar, bizi A şehrinden B şehrine taşıması gibi görünüyor. Neyse!

Hava trafiğinde seyahat edilen ve de üstelik doğadaki mevcut elektromanyetik alanı kullanarak bedava seyahat yaptıracak bir aracı elbette elit kesim istemezdi. Siz zannetmeyin ulaşabildiğimiz en son teknoloji "bugatti veyron"dur. Geleceğe dönüş filmlerindeki gibi hem karada hem de havada giden araçları çoktan icat etmişlerdi ama işte işin içinde çıkar olmayınca, hiçbirine patent vermediler.

https://youtu.be/n-CMTzLLtZ0

Şimdi bir goyim çıkıp "e uçaklar var ya" diyebilir. Ben de derim ki bu meseleyi iyi düşün! Normal yolcu uçaklarını geçtim, özel uçağın bile olsa onların yakıtlarına, rotalarına ve havalimanlarına mecbursun. Ki böylece kendi market ürünlerini "duty free yada avm"leri yoluyla sana satabilsinler.

Gördüğün gibi günlük hayatta ihtiyacını giderdiğin her ne varsa, hepsinde A'dan Z'ye onların kapital sistemine bağlısın. Adamlar sistemi öylesine oturtmuş ve modern köleliği öylesine standardize etmişler ki, siz siz olun, yarın bir gün, "ben hem karada, hem de havada (bedava enerji ile) giden bir araç icat ettim" demeyin. Yoksa sonunuz Prof. Dr. Engin Arık ve ekibi gibi olur. (ercan aldan)

11 Eyl 2020 14:39 güncellendi

GÜNEŞ ve AY YAPAY BİR ELEKTRİK KAYNAĞI MIDIR?


GÜNEŞ ve AY YAPAY BİR ELEKTRİK KAYNAĞI MIDIR?

(Bence mümkün ...)

Önceki yazılarımda güneş, ay ve yıldızların yapay olabileceğini, bunun basit deneylerle ispatlanabileceğini ama bunlar olmadan da canlılığın sağlanamayacağını/yaratılamayacağını söylemiştim.

Bu tez size biraz absürt gelebilir ancak şunu bir düşünün, soğuk ve karanlık boşluktaki(!) güneş, ısı ve ışığı nasıl üretebilmekte ve bize nasıl gönderebilmektedir? Yok işte şu gazlardan oluşmuş, işte şu kadar milyon km. uzaklıkta imiş, yok işte şu kadar milyon derece ısı üretiyormuş, bing bang zart zurt falan filan ... Sanki gidip ölçülmüş gibi o kadar net rakamlar veriyorlar ki :) E işte bize gelen ısı ve ışık baz alınarak ve birtakım varsayımlar da eklenerek bu hesaplamalar yapılmaktadır diyorlar. Yahu varsayımlarla gerçeklik nasıl belirlenebilir? Sallamayın! Sürekli bir kararlılıkla devamlılık arzeden bir döngüden bahsediyoruz. Madem koskoca bir evren ve bu evren içinde boşlukta gezinen milyarlarca güneş benzeri yapılar var, e arkadaş bu canını okuduğumun evreninde hiç mi bir çarpışma olmaz? Güneş korunuyor mu? Korunuyorsa kim koruyor?

Masonlardan oluşan bilim camiasının her söylediğine inanmadığım için bu konuda şüphelerim var. Bana göre Güneş en büyük ve birincil elektrik kaynağıdır. Enerjisini bu dünyadan alıyor. Buradaki videoda bunun olabilirliğini deneyimlemişler. Mutlaka izleyin, bence tamamen mantıklı.


Tesla'nın peşine neden düştüklerini de şimdi daha iyi anladım. Adamcağız son zamanlarında kablosuz elektrik üzerinde yoğunlaşmıştı ve birçok projesi şu an kapitalistlerin elinde kullanılabilir durumda. Kablosuz elektrik tümüyle keşfedilirse bu lanet kapitalistler tepetaklak olacaktır. Tanrı rolünü oynayan lanet elitlerin ellerine geçen kadim bir sırdır bu.

Güneş, ay ve yıldızların da çalışma prensibi aynen budur. Aralarında bir bağ var ve bu bağı sağlayan bir tür enerji/akım var. Ya bildiğimiz elektrik yada ona benzer bir şey. Güneş bir tür elektrik/enerji kaynağı olabilir. Bu video gerçek ise, tezimi %100 doğrular. İncil'de hasat öncesi 7 adet kıyamet alametinden söz edilir (daha önce değinmiştim). 5'i gerçekleşti. 6.sı karanlık. Yani güneşin sönmesi. Bu alamet kuran'da da geçmektedir. Birkaç gün karanlığa büründüğünüzde bilin ki son alamet gerçekleşmiş olacak ve sonrasında %100 hasat yaşanacaktır :(

Bilimadamları (!) hep şunu söyledi. Güneşte patlama olduğunda; e işte elektrikli cihazlarınız arızalanabilir yada iletişim ağınız kesilebilir filan ... Yahu hani güneş radyasyon yayıyordu? Radyasyon ile elektrikli aletlerin ne alakası var? Bize patlama olarak aktardıkları, gerçekte enerji/elektrik dalgalanmalarıdır. Bir nevi yüksek voltaj gibi/elektrik kaçağı gibi düşünün. Hal böyle olunca elektrikli cihazlarınız etkilenebilir. İşte o zaman bu söylem bir gerçeklik kazanabilir.

Güneşin bozulması demek, dünyayı kaplayan bu görünmez enerjinin/akımın da bozulması demektir. İçimizdeki elektrik enerjisinin de etkilenmesi demektir. Bu yüzden kapalı havalarda sinirli, gergin ve agresif oluyoruz.

Dünyada ve belki de evrende normal seviyelerde bir elektrik akımı var ve bu enerji nötr'dür. Buharlaşan su buharı bu nötr akımı bozup yıldırım ve şimşek yaratıyor. Yani doğadaki elektrik kısa devre yapıyor. Suyla temas eden elektrikli cihazlar nasıl kısa devre yapıp kıvılcım yaratıyorsa bu da aynıdır. Evdeki elektriği 1 birim olarak düşünün. Barajlardakini 10, yıldırımdakini 100, güneştekini ise 1000 birim olarak düşünün. En büyük birime sahip güneş aynı ana uzay gemisi gibi enerjiyi eşit ve dengede tutarak dağıtıyor. Ana gemi yok olursa tüm bu enerji ağı çökecek ve kısa süre içinde yeryüzündeki tüm canlılar bundan olumsuz etkilenecektir.

Doğadaki bu enerji, sürekli olarak nötr haldedir. Aynı bizdeki iki kutuplu cereyan gibi düşünün. Artı kutupta 220 volt elektrik her daim vardır ama başka bir yere iletilmediği sürece kendi başına zararsızdır. Yalıtkan bir eldivenle dokunduğunuzda elektrik sizi çarpmaz ama çıplak elle dokunduğunuzda siz bir iletken görevi gördüğünüzden çarpılırsınız. İşte doğadaki elektrik de böyledir. Bu nötr enerjiyi bozan ve iletkenliği sağlayan sudur. Hiç açık havada yıldırıma rastlayan oldu mu? Su+hava+ışık ve elektriğin tesadüfen bir araya gelerek bu enerjiyi oluşturması ve onu yayması elbetteki tesadüfle açıklanamaz. Üstün ve zeki varlıkların (insansıların) yapabileceği bir şeydir bu. Tıpkı Elysium ve İnterstaller filmlerinde olduğu gibi.

/ercan aldan/

EKLEME:

Aşağıdaki video kablosuz elektrik (tesla bobininin protitipi imiş). Şimdi bunu güneş ve ay'a uyarlayın. Dünyayı tesla bobini, güneş ve ay'ı iki ayrı ışık kaynağı olarak düşünün. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, Ay'ın güneşten aldığı sıcağı değil kendi soğuğunu yansıttığını gösterdi. Ay'ı tasarruflu ampül, güneşi de sarı ampul olarak düşünün.

Her ikisi de dünyaya yaklaşıp uzaklaştıkça ışığı azalıp çoğalıyor, tıpkı bu videodaki gibi görünmeyen bir enerji alanı oluşuyor ve o alana her ne girip çıkıyorsa ışığı azalıp çoğalıyor. Mesela süper ay zamanlarında ay dünyaya daha yakın olduğundan daha parlak/ışıklı görünüyor. Güneş bizden uzaklaşırken ışığı zayıflıyor vb. gibi. Peki bu enerji devamlılığı nasıl sağlanıyor derseniz? Onun da cevabı üstte verdiğim truth 32 videosunda var. 

11 Eyl 2020 09:38 güncellendi

BELEŞ ENERJİ KAYNAĞI = İNSAN (?)

BELEŞ ENERJİ KAYNAĞI = İNSAN (?)

Sümer tabletlerinde biz insanların altın madenlerinde çalıştırılmak için yaratıldığımız yazar. Güya altın tozu bizi yaratanların gezegenlerini onarıyormuş. Bu tez bana biraz saçma geliyor. İnsan yaratacak bir teknolojiye sahip bir ırk, kendilerine elbette başka bir habitat yaratabilirdi (ve elbette bu dünyanın öyle olması ihtimali de var).

Neyse konuyu dağıtmadan, size tahmin ettiğim yaratılış amacımızı söyleyeyim.

Ben önceleri bizi köle olarak kullanmak istedikleri için yarattıklarını düşünüyordum. Bu aslında bir nevi doğru, çünkü bunun yansıması günümüze kadar bu şekilde devam etmiş olup şu an bile birileri köle olarak çalıştırıp bizi sömürüyor olabilir. Biraz daha derin düşününce bu sömürüye kim neden izin vermiştir ve daha da önemlisi bu sistemi kim neden başlatmıştır? şeklinde sorular oluşuyor.

Sanırım birileri bizim taşıdığımız ve ürettiğimiz elektriğin peşinde. Düşük voltajlı da olsa içimizde bir akım taşıyoruz. Bir insan 40w civarında elektrik taşıyor/üretiyormuş, bunu 8 milyar ile çarpsanız 320 milyar watt elektrik eder. Bu enerjinin bir yerde depolanabildiğini düşünün. Bu güçle neler yapılmaz ki? Mesela yeni bir güneş yapılıp ona enerji verilebilir ve sonsuza dek dünyayı aydınlatması sağlanabilir. Evet kafanızda bir soru işareti oluştu değil mi? Ya gerçekten Tesla'nın kablosuz elektrik modelinde olduğu gibi güneş, ay ve yıldızların ışığını biz besliyorsak? Ya kainattaki sistem bu döngü üzerine kurulu ise? Ya bizim dünyamız gibi binlerce başka dünyalar var ve bu şekilde çalışıyorlar ise? Sahiplerimizin elindeki gücü varın siz tahmin edin!

Bir dönem Tv'lerde ağzına ampul koyup yakan insanların haberlerini hatırlamışsınızdır. Demek ki gerçekmiş. Sahiplerimiz bizi hasada gelmeden önce şu kablosuz elektrik konusunu tümüyle (acilen) çözmemiz lazım. Belki bu döngüyü kırmamıza yarayacak bir ipucu elde edebiliriz. Sonumuz Tesla gibi bir otel odasında ölmek olabilir ama en azından büyük bir bilmecenin cevabını da bulmuş oluruz.

Eldeki dinsel ve bilimsel veriler "bir amaç için" yaratılmış olabileceğimizi (kısmen) doğruluyor ancak dindar kesimin iddia ettiği gibi sonsuz merhameti olan tanrı bizi sevip okşamak için yaratmış olamaz. Öyle olsaydı aramızda olur bize bunu belli ederdi. Bu dinsel masallardan kurtulup bağımsız bir bakış açısı ile şu Matrix serisini yeniden izlemek gerekir diye düşünüyorum.

/ercan aldan/

http://www.elektrikport.com/universite/insan-vucudunda-elektrik-uretimi-1-bolum/12014

11 Eyl 2020 10:40 güncellendi

09/01/2019

YAŞAMIN SIRRI = ELEKTRİK Mİ?

 

YAŞAMIN SIRRI = ELEKTRİK Mİ?


Beni önceden takip edenler hatırlayacaktır. Aylar öncesinden dünya, güneş ve ay'ın bir çeşit tesla bobini mantığıyla çalışan bir sistem olabileceğini, bu sayede enerjilerini daim kılabildiklerini, bu sistemin zayıf da olsa bir çeşit elektrik akımı yaydığını, özellikle ay'ın bu enerji ile aydınlandığını ve bu akımın havada nötr (zararsız) olarak bulunduğunu, yağmurlu günlerde su ile temas ettiğinde ise (aynı bildiğimiz elektirikteki kısa devrede olduğu gibi) yıldırımlar oluşturduğunu söylemiştim. Tabi bunlar benim için basit tezlerdi. Benzer açıklamaları Tesla'nın da yapmış olduğunu görünce açıkçası şaşırmadım değil. Neyse!

Daha önce çözemediğim şu Mısır hiyereglofinin sırrını da Tesla'nın bu açıklaması ile birleştirince buldum sanki (!)

Mısırlılar'ın elektrik ile tanışık olduklarına dair birçok yazılar yazıldı ve belgesel filmler çekildi. Buna en büyük kanıt olarak Dendera lambası gösteriliyor. Bu büyük ihtimalle kablosuz elektrikle çalışan bir lambaydı. Bu iddiayı destekleyen başka bir örnek var mıydı derseniz bence şu aşağıdaki Keops çizimi örnek olabilir. Şöyle ki; sağ üstteki Ay'ın ışığı Keops'un üzerine düşüyor ve sağdaki meşaleleri de aydınlatıyor. Sağ üsttekini güneş zannedebilirsiniz ancak çemberin altında yılan başı görünüyor. Bu ay anlamına gelirdi ve eski Mısır'da kadın için kullanılırdı. Eğer bu çizimde mecazi anlatım kullanılmamışsa, yani kadının bilgeliği/aydınlığı her yere ulaşır/aydınlatır anlamında kullanılmamışsa, Mısır'da %100 kablosuz elektrik kullanılıyordu demektir. Bu da dünyanın ve içindeki canlı cansız her şeyin gerçekten elektrikle kaplı olduğunu, elektrikle yaratıldığını ispatlar.


Bu tez doğru ise hayali tanrının uşakları tarafından örtbas edilecek ve bu sırrın ortaya çıkmasını da engelleyeceklerdir. Nitekim böyle de olmuştur. Urey-Miller deneyi sakin adımlarla ilerlerken, birden yeterli ödenek yok denilerek deneyler sonlandırılmıştır. Belki de sonuç benim düşündüğüm gibi çıkmış, gerçek yaratıcının aslında elektrik olduğunu keşfetmişlerdir. Zaten deneylerin ortasında bunu başardıklarını ama istedikleri sonuca ulaşamadıkları için deneye son verdiklerini söylemişlerdir. Peki deneyleri sonlandırmalarının gerçek nedeni bu muydu? İstediklerini bulamamışlar mıydı yada gerçekten yeterli ödenekleri yok muydu? Yoksa her zamanki gibi Tanrının uşakları tarafından mı susturulmuşlardı?

Kimileri ise bu bilim adamlarının hile yaptıklarını ve bunu kendilerinin de itiraf ettiklerini, bu yüzden deneyi sonlandırdıklarını iddia ettiler. Hile yapmış olsun yada olmasın, deneyde elektrik enerjisi kullanarak bir organizma oluşmuş mu, oluşmamış mı ben ona bakarım ve evet bir organizma oluşmuş. Sırf bu aşamaya gelmiş olmaları bile elektriğin yaratıcı bir güç olduğunu ispatlamaya yeter aslında.

Gerçek; şimdilik bir sır ama önünde sonunda ortaya çıkacaktır. (ercan aldan)

https://tr.wikipedia.org/wiki/Miller-Urey_Deneyi

9 Oca 2019 19:29

03/01/2019

Elektrik, Matrix ve Tanrı (?)

ELEKTRİK, MATRİX ve TANRI (?)

Mistisizm sayesinde din, bilimi geçmiştir. Bunu kabul edelim. Dünyanın yarısından fazlası görmediği hayali/ruhani bir tanrıya inanıyor. Peki gerçekten böyle hayali bir tanrı var mıdır? Elbette ki yoktur. Dünyaya baktığımızda yeryüzünde bulunan tüm canlı ve cansızların bir cisimden/maddeden ibaret olduğunu görüyoruz. Herşeyin maddeden ibaret olduğu bir dünyada ruhaniyata inanmak ahmaklıktır. Diyeceksiniz ki ruh/tanrı/allah yoksa bunları kim yarattı? Evrende hiç bir şey kendiliğinden oluşmaz. Hiçbir atom durduk yere tepkime gösterip "ben taş olacağım, su olacağım, ot olacağım yada ne bileyim bir insan olacağım" demez. İlla ki ikinci bir etkinin olması şarttır. Örneğin sperm ve yumurta tek başlarına hiç bir şeydir. Vardırlar ama tek başına bir hiçtirler. Sonsuz boşlukta durağan atom yığınlarından başka bir şey değildirler. Bir araya geldiklerinde yeni bir şey oluştururlar. Kumun bile oluşması için iklimin kayayı parçalamış olması lazımdır.

Mikroda herşey aynı atomlardan oluşmuş olabilir, asıl soru bunun böyle olmasını sağlayan nedir yada kimdir? Ruhanilerin inandığı tek tanrı olmadığı kesindir. Çünkü bu konular fizik konularıdır, metafizik konular değildir ve fizik deneyimlenebilir/tecrübelenebilir bir bilim dalıdır. Hiç bir şey kendiliğinden oluşamayacağı gibi hayali bir el tarafından da oluşması mümkün değildir. Oluşmuşsa bile dünya tarihinde 3000 adet tanrı vardır. Bu kompleks düzenin hangisi tarafından yapılmış olduğu bilinmemektedir.

Evrimciler; "tüm bu çeşitlilik kambriyen patlaması sayesinde oluştu" derken, metafizik gruplar "bing bang kuramına" daha sıcak bakmaktadırlar. Bana sorarsanız ikisi de değildir. Bir şeyin oluşması için başka bir şey ile etkileşime girmesi gerekmektedir. Hiç bir şey hiçlikten var olamaz, "hiç bir şey yok iken allah vardı" sözü de yanlıştır, çünkü hiçliğin içinde bir tanrı olamaz. Hiçlik/sonsuzluk içindeki tek bir cins atom bile, bir etkileşim olmadıkça sonsuza dek durağan kalacaktır. Bu durağanlığı bozup tüm bu varlığın oluşmasına neyin sebep olabileceğine birazdan değineceğim.

Hayat; mevcut var olan şeylerin evrim ve gelişim ile hal ve şekil değiştirmelerinden ibarettir. Bu etkileşim sayesinde kaos ortamı oluşur. Bu kaos sayesinde de yeni canlı ve cansız varlıklar oluşabilir. Ana kural ikinci bir etkinin var olmasıdır. Evren küçücük bir atomun parçalanması ile oluştu diyebilmemiz için onu etkileyen bir şeyin de var olmuş olması lazım ki, işte burada mistikler ruhani bir tanrıyı devreye sokarlar. Aslına bakarsanız benim keşfetmeye çalıştığım tanrı da bu tanıma biraz uymaktadır. Yani elektrik. Bana sorarsanız evrende sonsuz bir elektrik enerjisi var idi ve onu tepkimeye sokacak başka bir etki bir şekilde oluştu ve durağan haldeki atomları tepkimeye sokarak bu kompleks yapıları oluşturdu. Yada tam tersi, durağan atomları tepkimeye sokan elektiriğin kendisi idi. Şu an için o atomun ve o enerjinin nereden geldiğini yada nasıl oluştuğunu kimse bilmiyor.

Az önce homonculus ile ilgili bir video izledim. Yorumlarda biri demiş ki "bir canlı oluşurken onu elektrik akımına maruz bırakırsanız, canlı farklı bir forma girebilir" demiş. Bu yorumu okuyunca aklıma "Fly ve Street Fighter" filmleri geldi. Her ikisinde de bir insan kapsüle giriyor ve sürekli elektriğe maruz kalıyordu. Sonuçta birinden Sinek-insan melezi bir yaratık çıkarken, ötekinde elektrik saçan adam - blanka oluşuyordu. Bunlar elbette ki bir film. Gerçeklik payı tartışılır ama bunları görmezden de gelemeyiz çünkü vücudumuzda az da olsa bir elektrik akımı vardır. Nasıl ki otomobil sıvı benzin yakıtı kullanarak araçtaki elektiriği devreye sokup onu çalıştırıyor ve çalışır vaziyette tutuyorsa, biz canlılarda da bunu sağlayan sıvı "kan" olabilir. İçtiğimiz su yada soluduğumuz gazlar ve (içimizde) göremediğimiz elektrik enerjisinin tepkimesiyle oluştuğunu düşündüğüm "kan (yani yakıta)" dönüşmektedir ve bu kan bizi çalışır vaziyette tutmaktadır. İlkel manada düşünürsek bile su; tüm canlıların vazgeçilmez kaynağıdır. Peki durum buysa, aynı akü gibi benzer bir aparatla insanı sürekli diri/çalışır tutabilir miyiz? Elbette. Bunun nasıl olabileceğini önceki yazılarımda açıklamıştım.

Nikola Tesla "insanlardaki nefreti, elektrik enerjisine dönüştürebilseydim, dünyayı aydınlatırdım" derken, taşıdığımız elektriğin zayıf olduğunu ama bunu güçlendirecek bir etkiye maruz kaldığımızda belki herşeyin daha farklı olacağını anlatmak istemiş olabilir. Nitekim kendisine yıldırım isabet etmiş olan insanlar; "sanki başka bir boyuta geçtiklerini" açıklayarak hayatlarının değiştiğini söylemişlerdir.

Bir labaratuvarım olmadığı için elektrik enerjisinin canlı gelişimine etki edip etmediğini şuan için bilmiyorum. Ediyor yada etmiyor diyenlere de pek güvenesim gelmiyor, malum dünyanın başında mistisizm denilen hayalci bir bela şebekesi var ama sanki etkiliyor olabileceğine inanıyorum, çünkü bir elektrik taşıyor olduğumu kendim de gözlemleyebiliyorum ve bu sadece bende yok. Herkeste var!

Tüm bunlar gerçek ise bunu yapanın arabın tanrısı olduğunu söyleyemezsiniz. Çünkü bu ondan da öte, olağanüstü bir mühendislik çalışmasının ürünü olduğunu gösterir. Matrix serisi bu durumda biraz daha gerçekçi gibi görünüyor. (ercan aldan)
3 Oca 2019 20:19

KIYAMET PLANI Kusursuz işliyor! (2)


KIYAMET PLANI KUSURSUZ İŞLİYOR (BÖLÜM 2)

Yazının ilk bölümünde "işaretler"den bahsetmiştim. Tüm işaretler neredeyse tamamlanmak üzere. Şimdi ise "süreci" konuşacağım. İlk yazımı özetleyecek olursam; kıyamet/yıkım yani hasat olayının, allah/tanrı yada tanrılar tarafından değil, tamamen üst akıl insanlar tarafından yapılıyor olduğunu anlatmıştım. Bu hasadın amacı tamamen bir yenileme/resetleme olayıdır ki, yapılan uygulamaların neler olduğunu da ilk yazımda değinmiştim. Bu tezimi somut bir delil ile nasıl geliştirebilirim diye düşünürken tesadüf eseri bu videoyu gördüm. Videodaki bu açıklama doğruysa, gerçekten endişelenmenin vakti gelmiştir. Bunu mutlaka ciddiye almamız gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi ne varki bu videoda? Medvedev de kim ki? diyenler olabilir. Bilmeyenler için söylüyorum Medevedev Putin'den sonra gelen ikinci adamdır. Ağzından çıkacak bir sözle dünyayı kaosa sürükleyebilir. Bunun önemini anlatan bu videoda "elden ele aktarılan nükleer silah kodlarını içeren bir çantadan" bahsediyor. Bilinci kapalı olan kişiler buna sıradan bir video deyip önemsemeyecektir ancak bilinci açık insanlar bunu dikkate alıp sorgulayacaktır? Medvedev'in sözünü ettiği bu çanta nedir? Aşağıdaki resimde uzaylı ırk (!) denilen Annunakilerin (aslında bizler) elinde taşıdığı ama kimsenin bir anlam veremediği çantaya bakın. Kutsal kitaplarda (özellikle Kuran'da -ki sümer tabletleri ile ortak ayetler çok fazladır) İsrailoğullarına/Yahudilere, tanrılar (yani daha da gelişmiş olan üst akıl insanlar) tarafından bir üstünlük/elitlik verildiği ve onlardan alınan söz/emaneti/sandığı layıki ile taşımaları, taşıyamadıkları için de lanetlendikleri yazılmaktadır. Peki taşımaları gereken bu önemli şey, Medevedev'in sözünü ettiği bu çanta/sandık ve içindekiler olabilir miydi? Neden olmasın?




Sümer tabletlerinde söz edilen yıkım örnekleri ile Kuran'da söz edilen yıkım örnekleri hemen hemen aynıdır. Bunu önceki yazılarımda da anlattım. Bize gösterdikleri atom/hidrojen bombaları gerçek midir, değil midir bilemem ama ellerindeki bu nükleer silahlar daha tehlikeli ve geçmişte birçok toplum üzerinde kullanılmış olan silahlardır (bkz. Kutsal kitaplar ve tabletler). Din ile kontrol altına alınıp sindirilemeyen toplumlar, siyasi kararlar ile hasat ediliyorlar. Bin yıllardır devam edegelen bu efendi-kölelik siteminde özgürlük isteyen tüm kişi yada toplumlar hemen tarih sahnesinden siliniyorlar. Elimiz kolumuz bağlı çaresiz ölümü bekliyoruz ama ölmek bir kurtuluş değil, genetik yatkınlık mirası ile 3, 5 yada 10 kuşak sonra bile bizim tohumumuzu/genimizi taşıyan nesillerimiz yüzünden sürekli enkarne oluyoruz ve bu sistem çökertilmediği sürece köle olup sömürülen ve hasat edilen, hep biz olacağız. Hasat sonrasındaki yeni dünya düzeninde bizim mezarlarımızdaki dna'larımızı kopyalayarak yeni bir köle ırk yaratabilirler (topraktan yaratılma kıssası). Geçmişte annunakilerin yaptığı gibi. Kuran'ın 17/49-52 ayetlerinde bahsedildiği gibi. Bu yüzden bu döngüyü kırmak için öldükten sonra cesedinizi yakmalarını ve savurmalarını vasiyet edin!

Cennet ve cehenneme sonsuz denilmesinin sebebi de budur. Her yeni hasat sonrası, yeni bir hayat. Efendiler için: cennet, köleler için: sıkıntılı bir cehennem hayatı. Yine, yeni ve yeniden ...

Hatırlarsanız yakın zamanda dünyada "antik çağda" nükleer silahların kullanılmış olduğuna dair haberler yayınlanmıştı. Tüm bunlar bir zincirin halkalarıdır. Bunları bir araya getirdiğinizde büyük resmi görürsünüz. Elimizde kadim bilgiler var derken yanılmıyormuşum. Son 100 yılda yaşanan teknolojik sıçramaları inceleyin. Herşey 18.yy'da keşfedilen sümer tabletlerinin deşifre edilmesiyle başlıyor. Sırp asıllı Nikola Tesla'nın yaptığı zamanının ötesindeki buluşlarına, lanet ışıkçılar el koyuyor. Einstein'i da kıskaca alıyorlar ve bedava elektrik projesi yapan Tesla'nın projelerini çalıyorlar. Belki de dünya savaşlarını çıkartan sebep bu yağma idi çünkü bedava elektrik kapitalizmin işine gelmez. 

Hırsızlık, zorbalık ve yalan konularında uzman olan yahudiler, bizlere de sanayi devrimi masalını anlattılar. Bu teknolojik sıçramanın sümer tabletlerinin deşifresinden sonra yaşanması bir tesadüf olabilir mi? Her iki yahudi ırkın (Amerika ve Rusya) elinde daha önemli ve tehlikeli bilgilerin olduğunu düşünüyorum. Rusya yapay zeka ve dna çalışmaları ile ölümsüzlüğü bulmak adına çalışmalarına devam ediyor (bkz. 2045 projesi). Dna (yılan) sarmalı ve yaratılış konusunda uzman olan Rusların bu çalışmalarından, zorba/sömürgeci ışıkçı/göktanrıcı yahudiler endişe duymakta ve arkaplanda seri bir şekilde bu dünyadan elitlerini kaçırma planları yapmaktadırlar. Çünkü proje başarılı olursa efendi-köle sistemi tersine dönecektir. Nasıl ki yılancılar geçmişte, ışıkçıları Heraklion'da suya gömdüler ise yeniden zafer kazanabilirler. Tahminlerime göre ultimatom 2023'te sona erecek ve süreç resmen başlamış olacak.

Yurt dışı forumlarında Mason/İllüminati elitlerinin twitter hesaplarında son bir ayda, herhangi bir hareketlilik gözlemlenmemiş. Güvenli bir bölgeye götürüldükleri konuşuluyor. Bu şu demek; kıyım süreci başladı. Elitler tahliye ediliyor. Kimyasal yöntemlerle nüfus azaltılacak ve en son kalanları da mahşer/armageddon'da toplayıp bu nükleer silahlarla temizleyecekler (bkz. 18/47). Elitler, temizlenen dünyaya geri getirilecek ve "new world order" yeni dünya düzeni/yeni bir dünya hayatı başlatılmış olacak. Zannedersem 2024 yılına kadar bu süreç tamamlanmış olacak. Birbirine düşman gibi görünen bu iki kardeşten biri, yeni dünyanın efendisi olacak. Diğeri de seçilmiş elitler ...



Eveeet! Bu kadar delile ve örneğe rağmen bu iki yazıma halâ "bunlar komplodur" diyebiliyorsanız bu sizin bileceğiniz bir iş. Size iyi uykular! Bunca ipucu ve işaret üzerinde düşünemeyen bir toplum zaten hasat edilmeyi hak ediyordur. Ölümden korkum yok lakin bizden sonra gelecek olanlar da bu lanet sisteme köle olacaklar, tek korkum bu. En büyük dileğim "dna'daki 64 kodonun tümünü açsınlar ve insanlar gerçek gücünü keşfedip tanrılar seviyesine çıksınlar (annunakiler gibi) ve bu sömürü sistemini bitirecek bir bilinç yaratarak, bu zorbaları hasat etsinler". Savaş; işte o zaman adil olacaktır. Belki ben bunu göremeyeceğim ama bir umudum var. (ercan aldan)
3 Oca 2019 19:59

11/12/2018

ELEKTRİK ve ELEKTROMANYETİK


BU İNANILMAZ !!!

Şimdiye dek yazdığım yazıların hem özetini hem de kanıtlarını (%95 oranında) sunan bir video olmuş. Gerçekler bir bir günyüzüne çıkıyor. Gerçek bilim, Mason biliminden ayrılıyor. Bunları görmek sevindirici. Yaratış ve yaratılışın sırrının ELEKTRİK ve ELEKTROMANYETİK'te olduğunu birçok defa söyledim. Bu videoyu yayalım -ki insanlık, dogmalardan kurtulup, gerçeklere odaklansın.

11 Ara 2018 19:43 güncellendi

En çok okunan