test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Hiçlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hiçlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16/09/2020

666 İNSANIN SİMGESİDİR!


666 İNSANIN SİMGESİDİR!

Yerden Çıkan Canavar

İncil Vahiy
11 Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu. 12 İlk canavarın bütün yetkisini onun adına kullanıyor, yeryüzünü ve orada yaşayanları ölümcül yarası iyileşen ilk canavara tapmaya zorluyordu. 13 İnsanların gözü önünde, gökten yere ateş yağdıracak kadar büyük belirtiler gerçekleştiriyordu. 14 İlk canavarın adına gerçekleştirmesine izin verilen belirtiler sayesinde, yeryüzünde yaşayanları saptırdı. Onlara kılıçla yaralanan, ama sağ kalan canavarın onuruna bir heykel yapmalarını buyurdu. 15 Canavarın heykeline yaşam soluğu vermesi için kendisine güç verildi. Öyle ki, heykel konuşabilsin ve kendisine tapmayan herkesi öldürebilsin. 16 Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu. 17 Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin. 18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666’dır.

****************************************

Buradaki kilit kavramlar: yerden çıkan canavar, ejderha ve ateş püskürtmesi, canlanan heykel, insanların işaretlenmesi ve insanı simgeleyen 666 sayısı.

Sizler 666'yı şeytanın simgesi olarak biliyordunuz değil mi? Ben de şeytan denilen şeyin aslında insan olduğunu yılan/ejderha tarafını temsil ettiğini, gök/ışık tanrısına isyan edip yenilerek cennetten sürüldüğünü söylemiştim hatırlarsanız. Yani aslında olağanüstü mistik bir olay yok ortada. Bu dünya tarlasında yaşayanlar Adem - Eşi ve Lilith'in (yılanın) çocuklarıdır. Dolayısı ile hepsi birden lanetlenmiş sayılıyorlar ve bu yüzden işaretlenip ayıklanmaları gerekiyor. Ayıklananlar kurtarılıyor, geri kalanlar ise hasat ediliyorlar.

İşte bu yüzden sistemin başındaki yüce zat diyor ki;

Elmalılı Meali Sadeleştirilmiş 1:
32.13 - Eğer dilemiş olsaydık, herkese hidayetini verirdik; fakat tarafımdan şu söz verildi: «Elbette ve elbette cehennemi bütün cin ve insanlardan dolduracağım!»

Yani ne yaparsanız yapın, ağzınızla kuş tutsanız bile faydası yok. Topyekün gideceğiniz yer istisnasız Cehennemdir. Ben elbette ki bu klasik cehennem olgusuna inanmıyorum ama varsa bile girmemek için de çabalamıyorum, çünkü nasılsa istisnasız herkes oraya girecek diye ferman vermiş gökteki babamız!

Size hep diyorum ya ânı yaşayın diye. Sevin, sevilin, sevişin diye. Bu dünya tarlasında bize kâr kalacak olan sadece güzel an(ı)larımız olacaktır. Ölünce iş bitmiştir. Sonrası sonsuz hiçlik/sonsuz karanlıktır. (ercan aldan)
16 Eyl 2020 19:47 güncellendi

ATEİZM ve İSLAM YANILGISI

ATEİZM ve İSLAM YANILGISI
(Gerçek her zaman doğru cevaptır)

Ateistlere göre hayat tesadüf/olasılıklarla oluşmuştur. Detaya girmeyeceğim. Yalnız gözden kaçan önemli bir şey var. Her olasılık başka bir olasılığı doğurur. Her başka olasılık da yine başka bir olasılığı ... Bu bir kısır döngü halini alır ve sürer gider. Bu metot bizi gerçeğe götürmez. Gerçek/doğru bir tanedir ve GERÇEK HER ZAMAN DOĞRU CEVAPTIR. Gerçek değişmez ve değiştirilemez ancak büyü/sihir ile bize değişik varyasyonları gösterilir yada yalan ile üstü örtülebilir (örtbas edilebilir). Sonuç itibari ile gerçek/doğru tektir ve orada olduğu gibi keşfedilmeyi bekliyor. 

Gerçek orada bir yerlerde! (The X files)

Ateistler sırf yahudi/arap tanrısı elah/elohim/el-ilah/allah'ı haklı çıkarmamak için hep bu olasılıklara güvenirler ve onlarca tez ortaya sürerler. En komiği de büyük patlamadır (kambriyen). Tüm canlılık bu patlamadan sonra ortaya çıkmıştır. İyi de arkadaş patlayan bu şey nasıl ortaya çıktı? Birdenbire ortaya çıkmaya mı karar verdi? O ana kadar neredeydi? Ne iş yapıyordu vs. gibi sorular sorduğumuzda mantıklı bir cevapları yoktur. Hep bir kısır döngü! Birden bire oluvermiştir işte.

Tıpkı müslümanların savunduğu big bang (büyük patlama) olasılığı gibi. Onlara göre de Allah hiçlikten çıkıp, bu büyük patlamayı gerçekleştirmiş ve hayat bu patlamadan sonra başlamış falan filan. İlginç değil mi? Birbirine zıt iki grup, aynı olmasa da birbirine benzer iki olasılık üzerinden gerçeğe ulaşmaya çalışıyorlar. Peki ulaşabildiler mi? Tabi ki hayır. Çünkü gerçek bu değil!

Hiçlikten var olmaz. Bir şeyin var olabilmesi için var olan başka bir şeyi kullanması gereklidir (canlı yada cansız farketmez). Müslümanlara göre allah kendisi yoktan/hiçten var olmuştur. Bu cevap yanlıştır. Çünkü böyle bir şey ne fiziken ne de mantıken mümkün değildir. Hiçlik durağandır ve sonsuzdur. Onu harekete geçirecek bir etki/tepki olmadığı sürece sonsuzluk içinde tek ve durağan kalmaya devam edecektir. İşte bu sonsuz durağanlık içinde bir etki/tepki oluşmuş olmalı ki allah ortaya çıkmış olsun. Bu durumda onun da bir yaratanı olduğu durumu ortaya çıkar ve o yaratıcının da bir yaratanı olduğu ve o yaratıcının yaratıcısının da bir yaratanı olduğu ... işte bu da başka bir kısır döngüdür ve gerçek cevap bu da değildir?

Peki gerçek nedir?

Gerçek şudur. Bu dünya bir labaratuvardır. Bir tarladır. Bir çemberle kuşatılmıştır. Sonsuz boşluk/hiçlik içinde dönen koskoca bir top değildir. Bu çok mantıksız. Bunun mümkün olabilmesi için dünyanın komple demir ve evrenin/zeminin de komple bir mıknatıs olması gereklidir ki bu döngüyü kim nasıl başlattı o da bir muamma? Tesadüfen mi? Hiç sanmam! Neyse konumuz bu değil. Ben dünyanın bir tarla olduğunu düşünüyorum. Bu tarlayı ve içinde bulunan tüm canlı ve cansızları tasarlayan bir birim (konsey) var. Kuran'da bu; yüce meclis (mele-i ala olarak geçiyor) Bu birimin başında ultra zeki insansı varlıklar var. Kimileri onlara uzaylı diyor. Bu kısmen doğru ama eksik. Dünya tarlasında her ne olup bitiyorsa bunların eliyledir. Tıpkı Westworld dizisinde olduğu gibi (bu arada o seriyi mutlaka izleyin, gerçeğe en yakın cevap o dizidir).

Akıllı bir tasarım var evet ve bunu tasarlayanlar ultra zeki insansılardır. Tıpkı bizler gibi ama bizden daha daha üstün. Sanırım tüm dna kodonları da açık. Bin yıldan fazla yaşayabilenleri var. Arada bir bazen bizlerin arasına girip, normal insanların mucize diye nitelendirdiği şeyleri gerçekleştiriyorlar. Misal körü iyileştirmek yada ölüyü diriltmek vs. gibi. Sıradan insanlar ise buna bir anlam veremeyip onlara tapınmayı seçiyorlar. Böylece ortaya din denilen olgu çıkıyor (Bknz. Kuran Araf 143, Bakara 259, İncil Mika 1/1, Tevrat Hezekiel).

Bu üst akıl insansılar o kadar zekiler ki kendi dna'larını düzenleyebiliyor ve başka canlılara aktarabiliyorlar. Bu sayede aynı kromozom alt yapısına sahip birçok canlı çeşidi yaratabiliyorlar. Köken tek/aynı.

Peki amaç ne?

Elbetteki onlara hizmet! Hem bedenen hem de manen. Bizi bizden çok iyi tanıyorlar. Bizlere yükledikleri komut: Üre, doğ, yaşa (hizmet et) ve öl. Kimse bu sistemin dışına çıkamıyor. Çıkmak isteseler de bir şekilde yok ediliyorlar (Lut kavmi/homosexüellik). Sana çizilen çemberin içinde sana verilen görevi (yaşamı) layıkı ile yerine getirmeni istiyorlar.

Sen yaşamalısın ki onlar seni daha fazla inceleyebilsin. Seni incelesinler ki, senin zayıflıklarını öğrenerek kendileri daha da güçlenebilsin. Sen onların en baz dna'sını taşıyorsun. Eskiden daha güçlü idin ve onlar gibi binlerce yıl yaşayabiliyordun ama onlara karşı bir isyan çıkarınca senin dna'nı kısıtladılar ve seni başka yerlere sürdüler (cennetten kovulma).

Sen çalışmalısın, daha fazla altın elde edebilmek için çalışmalısın ki bu dünyada en geçerli ve hiç değer kaybetmeyen bu süper iletken madenden oluşan materyalleri ile hem kendi varlıklarını hem de dünyadaki gözcülerinin devamlılığını sağlayabilsinler.

Ölmek yasak! Cinsel hazları size ölesiniz diye değil üreyip çoğalasınız diye verdiler. Hayvanlara da öyle. Onlar senin için üreyip çoğalacak sen de sahiplerin için. Tüm dinlerde ölümü (cinayet/intiharı) bu yüzden haram ettiler ama zamanı gelince ve üreyip çoğalma işi kontrolden çıkınca ve de yeterli altın stoklanınca zaten onlar toplu olarak kitleleri imha edecekler. Böyle bir donanıma ve teknolojiye sahipler. 3-5 intihara yada cinayete ses çıkarmazlar, 3-5 eşcinsel evliliğe de ses çıkarmazlar ancak bunlar kitlesel bir harekete dönüşürse emin ol hepsi birden arenaya doluşurlar (İsa zamanında olduğu gibi bkz. İncil Vahiy).

Büyük uyanışlar ve büyük oluşumlardan çok korkuyorlar. Bunları büyümeden engellemek için dünyadaki görevlilerini devreye sokuyorlar (din ve siyaset adamları). Başarılı olamazlar ise bilim insanlarını ve buluşlarını kullanıyorlar. Kitle imha silahları ile o toplumları yok ediyorlar (bkz. kavimlerin helakı).

Evet sizin allah diye taptığınız tanrı da bu sistemin bir parçası. Kimi ona zeus dedi, kimi odin, kimi yahwe, kimi elohim, kimi Jesus, kimi Jupiter kimi de allah. Her birinin ortak noktası yaşamın kaynağı olan elektrik ve manyetizmaya hükmedebiliyor oluşları idi. Bu gücü kullanarak yaratabiliyor, öldürebiliyor ve onarabiliyorlardı. Bunlardan çok sayıda var. Sizi biz yarattık derken çoğul konuşmalarının sebebi de buydu ve işte bu yüzden ilk zamanlarda (ilk insanlar arasında) çok tanrıcılık yaygın idi.

Peki şimdi en can alıcı soruyu soralım mı?

Bizi bunlar yarattıysa onları kim yarattı? Bak bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Şimdilik sadece olasılıklar üzerinden ilerleyebiliyoruz. Belki de gerçekte böyle bir senaryo hiç yoktur. Belki de onların yaşam hikayesi çok farklıdır. Belki onlardaki üreme çok farklıdır. Belki de üreme diye bir olguları yoktur. Belki onların yaşamı da farklı bir sistemde farklı yöntemlerle başlatılmıştır vs. Dediğim gibi şimdilik cevabını kimse bilmiyor ve "gerçek" keşfedilmeyi bekliyor. İncil'de söylendiği gibi "gerçeği bildiğimizde özgür olacağız".

Düşünün ve araştırın. Büyük resmin bu olduğunu göreceksiniz ve bana hak vereceksiniz! (ercan aldan)
16 Eyl 2020 12:30 güncellendi

14/09/2020

Ses ve titreşim


“Eğer evrenin gizemini anlamak istiyorsanız; enerji, frekans, titreşim yasalarıyla düşünün.” Nikola Tesla.

Belki de evren dediğimiz şey; durgun ve ıssız karanlık bir denizde oluşan ses/titreşimin bir eseridir. Ses ve titreşim; kaostan düzen çıkartabiliyorsa o halde bu kaotik evrende düzenli bir hayatı var eden de bu ses ve titreşimdir diyebilir miyiz?

Kuran'daki "o ol deyince her şey oluverir" ayetinin manası da sanırım bu ve bunu yapan da sanırım bizleriz. Yani insanlar!

Peki ya hiç bir şey aslında yok ise? Bunu bizler var ediyor olabilir miyiz? Doğmadan önce ve öldükten sonra sonsuz karanlığa yani hiçliğe karışıyoruz. Hiçlik bir bakıma yokluk demek değil midir? Ölü yada doğmamış biri için hayat (yani varlık) hiç bir şey ifade etmez ki! Bunu bir düşünün ...
14 Eyl 2020 13:44

13/09/2020

DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?


DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?

Bize anlatılan masalları boşverin!

Bir şeyin var olması için, var olan bir malzeme kullanılır. Çünkü "yok"tan "var" olmaz.

Eğer evren sonsuz bir boşluk ise ki bu aynı zamanda sonsuz yokluk/hiçlik demektir, bu yokluktan/hiçlikten "var" olamaz. Dolayısıyle big bang teorisi, tek allah inancı ve her şeyin tesadüfen oluştuğunu söyleyen bilim, bu önerme karşısında çöker.

O halde evren; sonsuz katı mı, sonsuz sıvı mı yada sonsuz gaz mıdır?

Sonsuz bir gaz olsaydı aynı anda hem kayalar hem de sular oluşmazdı, oluşsa bile koskoca kaya kütlesi havada asılı duramazdı,
Sonsuz bir katı olsaydı, kayalar oluşurdu ama sular oluşmazdı (yapay yollarla belki),
Sonsuz bir sıvı olsaydı, hem kayalar hem de sular oluşabilirdi (tıpkı bizim dünyamız gibi).

Eğer gökkubbe olayı doğru ise, evren dediğimiz düzeneğin merkezi, üstünde dolaştığımız bu kara parçası olabilir. Yani biz, sonsuz denizin dibindeyiz (ve altımızda da hiç bir şey yok kayaların arasında süzülen lavlardan başka).

Tevrat Yaratılış 1/6-8

Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye “Gök” adını verdi.

Yada Tevratta geçen bu ifadeye göre her tarafımız su ile çevrili. Tıpkı sıvı pusulada olduğu gibi tamamen cam ile çevrelenmiş kocaman bir küre. Bir denizaltı gibi sürekli suyun içinde yüzüyor ve sahip olduğu mekanizma gereği, nereye çevirirsen çevir aynı düzlemde, aynı şekilde kalıyor. Bu düzenek aynı zamanda bu kocaman kaya parçasının su içinde nasıl batmadan yüzebildiğini de açıklar.


Bir üçüncü teori ise aynen Tesla'nın dediği gibi, ay ve güneş bir çeşit elektrik/elektromanyetik bir düzenektir. Bunların arasında kalan Dünya da bu manyetik etki sayesinde sürekli dönmektedir. Bu tez de mantıklıdır ancak bu düzeneğin sonsuz boşlukta nasıl ayakta durduğu sorusu cevapsız kalacaktır fakat yeri merkez ve sabit olarak kabul edersek iş değişir tabi.



Sizi bilmem ama bana bu 3 teori de bana mantıklı geldi.

Dağlar/kayalar/taşlar/topraklar yani karalar, sıvı lavların sıvı deniz ile temas etmesi sonucu oluşan oluşumlar değil midir? Dünyayı bomboş bir evrende dönen koskoca bir kaya parçası olarak değil, sürekli genişleyen ve bir virüs gibi yayılan bir kara parçası olarak düşünün.

Tüm kutsal kitaplarda bu dünyanın yaratıldığından bahseder. Yani yapay bir oluşum. Peki neden yaratılmış olabilir?

Cevap basit! Altın işçiliği ...

Önceki bir yazımda bu konuya değinmiştim. Depremlerin daha fazla altın çıkartmak için yapay olarak üretiliyor olabileceğini söylemiştim. Her deprem yeni bir volkanik akıntıya yol açıyor ve bu sayede karalar genişliyor ve genişlerken de aynı zamanda altın yataklarını ortaya çıkartıyor. Biraz geniş bakınca bu dünyanın bir maden ocağı olabileceği ihtimali uyandı bende. 1gr'lık dna'ya milyarlarca kb'lık veriyi kodlayan üst aklın, bunu başaramamış olması elbette ki düşünülemez.


Koskocaman kaya ve su kütlesinin sonsuz boşlukta bir top gibi, amaçsızca sürekli dönüp durması fikri bana mantıksız geliyor (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:05 güncellendi

ZAMAN YOK, HİÇ (LİK) VAR!


ZAMAN YOK, HİÇ (LİK) VAR!

Zaman diye bir şey yok! Bunu sen de test edebilirsin. Bir yere oturup bağdaş kur. 7/24 hareketsiz bir şekilde bekle. Bir şekilde yeme içme ihtiyacını giderebilecek bir yol bul. Sen 7/24 hareketsiz olsan bile dünya dönmeye devam ediyor. Dünya döndükçe sen zaman ilerliyor zannediyorsun. Gece gündüz kavramı ile bunun şuuruna varıyorsun. Daha doğrusu hepimizdeki ortak dna bu şekilde algılamamıza sebep oluyor. Bilinç, duyularımızla algılayabildiklerimizi kaydedip dna'ya işliyor. Dna ve bilinç arasındaki bu alışveriş yüzünden yaşlanıyoruz.

Aynı atomsal yapıya ve aynı elektriksel akıma sahip olan taşlarda bu alışveriş olmadığı için, taşlar sonsuza dek kalabiliyor veya ağaçlar ... aynı atomsal yapıya, aynı elektriksel akıma ve neredeyse aynı dna'ya sahip olmamıza rağmen, onlardaki dna'yı etkileyebilecek bir bilinçleri olmadığı için yüzlerce hatta binlerce yıl yaşayabiliyorlar.

Peki 7/24 karanlık bir ortamda duran biri için zaman kavramı var mıdır? Peki ya dünya bu esnada geri dönmeye başlasaydı? Vücudumuz buna tepki vererek gençleşmeye mi başlayacaktık? Elbetteki hayır, ilerleme dışarıda devam ediyor gibi görünse de sen yerinde saymaya devam edeceksin.

Toparlayacak olursak, bilinç ile dna arasındaki iletişimi dondurabilirsek, yaşlanmayı ve hatta ölümü erteleyebiliriz. Donmuş balıkların tekrar canlandığı üstteki videoyu izlemişsinizdir. Balık dondurulduğu anda ne ise, çözdürüldüğü anda da o oluyor. Aynı vücut yapısına ve aynı gramaja sahip. Bunu bir düşünün!

Spermler eksi 196 derecede donmuş bir vaziyette dölleme için hazır bekletiliyorlar. Bu teknolojiyi ölü insanlar üzerinde deneyen Cryonics firması var. Daha doğrusu öyle söyleniyor ama ben ölülere değil, ölmek üzere olan insanlara uygulandığını düşünüyorum. Tıpkı canlanan balık gibi, yüzyıl yada binyıl sonra canlandırılmayı bekliyorlar.

Bu arada aklıma şu geldi. Bu dünyadaki materyalleri, madenleri vs. kullanarak bir insan yaratmak mümkün değil. Öyleyse bu durum, insanoğlunun bu tüpler içinde başka bir yerden buraya taşınmış olabileceğini gösterir mi? (Uzay Yolcuları - Passengers filmini izlemenizi öneririm).

Bizler; hiçlik çölünün ortasında, bir süreliğine var olduğunu zannederek sevinen hiç'leriz ... Hiçten geldik, hiçliğe gideceğiz!

Biz var olsak da, olmasak da HİÇ HEP VAR! Zaman yok, HİÇ var! Bu hiçliğin dışına çıkabilmenin bir yolu var mıdır bilemem ama bunu başaran varsa, işte asıl tanrı O'dur!

Hiçlikte kendiliğinden bilinç oluşmaz. Belki de evren diye bize yutturdukları şey, bizler için yaratılan hiçliktir (?) O halde her şey bir görüntüden/rüyadan ibarettir (?) Matrix ve West World dizisinde olduğu gibi basit bir yazılım olma olasılığımız yüksek :(

Yok Oluş - Annihilation filminden ...
-Sadece Ay'a bakıyordum. Onu gündüz görmek hep tuhaf geliyor. Tanrı hata yapmış gibi. Koridor ışığını açık unutmuş.
-Tanrı hata yapmaz. Tanrı olmanın sırrı gibi bir şey bu.
-Bence yapar.
-Şu anda dinliyor, farkında mısın?
-Bir hücreyi alıp Hayflick limitini aşarsan yaşlanmayı önlersin.
-Ben de aynı şeyi söyleyecektim.
-Yani hücre yaşlanmaz, ölümsüzleşir. Bölünmeyi sürdürür, ölmez. Yaşlanmayı doğal bir süreç sanırız ama aslında genlerimizdeki bir kusurdur.
-Bana bilgiçlik taslaman çok tahrik edici.
-Öyle olmasaydı sonsuza dek böyle görünebilirdim.

13 Eyl 2020 20:16 güncellendi

11/09/2020

HİÇLİĞİ VARLIĞA ÇEVİREN GÜÇ = ELEKTRİK (?)


HİÇLİĞİ VARLIĞA ÇEVİREN GÜÇ = ELEKTRİK (?)

Belki de evren dediğimiz sonsuz karanlık, bizim ölü yada baygın (bilinçsiz) iken muhatap olduğumuz karanlığın yani yokluğun yani hiçliğin ta kendisidir (?)

Bu doğruysa (-ki doğru görünüyor) bilincimiz gerçekten elektrik enerjisi ile beslenen bir yazılım olabilir ve bizler de gerçekten hiçlik içinde (bir amaç için) var olmaya programlanan karakterler olabiliriz.

Ölüm/bilinç kaybı ile bu yazılım hasar görüyor ancak deflibratör (elektrik takviyesi) ile yeniden çalıştırılabiliyor. Bu bizim elektrikten ibaret olduğumuzun en büyük kanıtıdır aslında ve demek ki; sürekli bir elektriksel enerji takviyesi ile bilinç açık tutulabilir ve ölümsüzlük sağlanabilir ancak insanları köle olarak kullanan kapitalistler, bu gerçeğin açığa çıkmaması için bizlere sürekli "ölümün kaçınılmaz bir son olduğunu" empoze edip bizi baskılıyor ve dinleri sayesinde de bu korkuyu yayabiliyor olabilirler!

Beynimizin, nöronlar sayesinde dna/hücrelerimize ve hormonlarımıza gönderdiği bir çeşit elektrik akımı/komutlar sayesinde; "Hastalık, yaşlılık, zekilik, delilik, uzun ömür - kısa ömür, cinsellik, neşe - üzüntü ... dahil aklınıza gelebilecek hemen hemen her şeyi düzenleyebilmek bizim elimizdedir. Bu konuda yapılan ciddi deneysel çalışmalar ve yazılmış kitaplar var. Luis L. Hay'ın Düşünce Gücüyle Tedavi ile Secret kitabı size fikir verebilir.

Bir düşünün!
Bize hep ışık olmayan bir yerde yaşam olmaz dediler. Oysa ki denizlerin binlerce metre altında (zifiri karanlıkta) ışığa ve toprağa ihtiyaç duymayan balıklar yada suya ve ışığa ihtiyaç duymadan yaşayan solucanlar bulunmaktadır. O halde hepsini bir etkileşim içinde tutan ve havada (oksijen yada azotta) serbest bir şekilde dolaşan bir tür elektriksel akım var ve daha önce de dediğim gibi bu akım, tek kutuplu olduğundan zarar vermiyor. Belki de bizler diğer kutubuz. İki kutup birleştiğinde ortaya çıkan enerjileriz (belki bu yüzden kutsal kitaplarda ateşten yaratılma kıssaları var). Bilemiyoruz! Bu sadece bir tahmin.

Belki de bizim henüz bilemediğimiz ve/veya keşfedemediğimiz yada bizden gizlenen üçüncü bir ihtimal ... (?)

Karanlıktan/hiçlikten varlık çıkaranın elektrik olduğu hususunda artık ikna olmak üzereyim yada belki de karanlık bizi değil, biz karanlığı yaratmışızdır. Bizden başka her şey "hiçlik olsun" diye. O halde soru şu; bu devinimi başlatan ve sürdüren enerji ne idi ve ne zaman başladı? Sakın bana uzaylılar yada arap tanrısı allah demeyin, keserim :)))

Doğru bildiklerimiz, gerçeği bilinçlice örtbas etmek için uydurulmuş masallar bile olabilirler :( (ercan aldan)

11 Eyl 2020 10:45 güncellendi

En çok okunan