test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Abydos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Abydos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13/09/2020

TANRI ÖLDÜ!


TANRI ÖLDÜ!
(Okumanızı tavsiye ederim)

Daha önce "RA"nın mecazi görmek anlamında Kuran'da birçok ayette kullanıldığını söylemiştim (bkz. 6/76,11/70, 20/10 vs.) İlginç olan şu ki neredeyse hepsi Mısır ile ilgili kıssalarda kullanılmış. Sanırım her şeyi gören göz (RA'nın gözü) kavramının bununla bir ilgisi var.

Aynı zamanda bir konuda daha emin oldum ki, Kuran'ın korkmamızı istediği tanrılar, Mısır tanrılarıdır. Ayrı ayrı isim vermek yerine "O" anlamına gelen الله allah/el-lehu kelimesi kullanılır. Kavimleri helak edenler de onlardır. Gelişmiş teknolojilerine ve gelişmiş silahlarına ait izler Mısır'daki Abydos tapınağının duvarında çizilidir.

Mısır tanrıları öylesine güçleniyorlar ki, her fethettikleri ülkenin/kıtanın halklarını köle olarak kullanmaya başlıyorlar. Buna ilk/origin insanların ırkından olan Nepal, Hindu ve Çinliler de dahil ...

Brahman Abraham (İbrahim) ne zaman ki Firavunlarla içli dışlı olmaya başlıyor (Firavun'lardan birine karısını hediye ediyor), bazı gizli sırlara vakıf oluyor. Firavunların bağlı bulunduğu üst akıl konseyden genetik bilgileri ve teknolojik silah kodlarının bir kısmını öğreniyor ve bunları (ahit sandığı ile) Musa'ya aktarıyor. Musa, Harun ve Samiri bu bilgiler ile ölüyü diriltebiliyorlar. Aynı şeyi Musa'nın devamı olan İsa da yapabiliyor.

Firavunların üst akıl olan (gök) tanrı ataları ile, Brahman Abraham'ın atalarının binlerce yıl önce yaptığı savaş Mahabbarata destanında ve İncil'de "gök savaşı" olarak, Kuran'da ise Fil Suresinde anlatılıyor.

Bağlantıyı sonunda kurabildim. Yıllardır bu konuyu bir türlü netleştiremiyordum. Sanırım gerçek hikaye bu şekilde ...

Diyeceksiniz ki madem Mısır kralları/tanrıları üst aklın devamı idi neden yenildiler? Cevabını yukarıda verdim. Hinduların truva atı olarak kullandığı (Abraham ve eşi) ve onların ele geçirdiği kadim bilgiler yüzünden.

Bu arada bir tesadüf müdür bilemem, Hindistan'ın en sıcak yeri "Cehennai" kentinin Agni Nakshatram ("ateş yıldızı") bölgesi imiş ve kaydedilen ortalama en yüksek sıcaklık 45 derece imiş. Ne kadar garip değil mi? Ben daha önce cehennemin İsrail'deki Gei-hinnom vadisi olduğunu düşünüyordum ama belki yanılıyor olabilirim de (sadece bu konu için :).

Özetleyecek olursam; kutsal hikayeler Ortadoğu, Asya ve Afrika dolaylarında geçiyor. Amerika'daki Maya'lardan, Avustralya'daki Aborjin'lerden yada kutuplardan, onların yaşam tarzlarından ve sahip oldukları araç/gereçlerden hiç bir kutsal kitap bilgi vermiyor.

Kuran'ın üst akıl kadim ırkların bazı gizli bilgilerini ifşa ettiği doğrudur, bu bilgilerin göktanrı zulmüne karşı bir ayaklanma başlatmak isteyen sıradan insanlara bilinçli olarak verilmiş olma olasılığı da yüksektir. Çünkü bir ayette diyor ki;

Diyanet Meali:
37.10 - Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).

Yani hiç kimse böylesine önemli ve gizli bilgileri hırsızlama alıp kaçma riskine giremez. Pentagon'a sızıp askeri bilgileri ele geçirmek ne kadar zor ise, o dönemde Mısır tanrılarının planlarını ele geçirmek de o kadar zor idi ancak içeriden birini bu iş için ayartabilirseniz o zaman gizli bilgilere ulaşabilirsiniz. İbrahim/Musa/İsa ve Muhammed'in yaptığı da aynen bu idi. Belki de bunlar sıfat idi ve bu sıfatların tümü aslında tek 1 kişi için kullanılıyordu (?) 

Yılan sembolünün tıp/genetik ile olan ilişkisinden daha önce bahsetmiştim. Yılan, Kuran'da aynı zamanda âsa ile ilişkilendirilir ve yazılışı da yılan şeklindedir. Birçok ayette âsa yılana dönüşür. Arapçada "mu" kelimesi aidiyetlik bildirir. Dolayısıyle "Musa مُوسٰى = asa sahibi" anlamına gelebilir. İsa'nın عٖيسٰى yazılışı da yılan şeklindedir ve asanın kendisi olması muhtemeldir. Mu-hammed ise hamd sahibi, övülen anlamına gelir. Yani aslında ayrı ayrı kişiler yok, hepsi tek bir insanı anlatıyor. Bu belki İbrahim, belki Musa belki de İsa'nın kendisi idi (?)

Yazım şekline bakacak olursak en sade şekilde yazılan isim İSA olmaktadır. Dolayisiyle esasoğlan; İsa (yani yılan, yani İblis) olabilir. İsa'nın Horus olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Yukarıda bahsettiğim gibi İsa'nın ölüyü diriltmesi, Firavunlardan (ç)alınan genetik bilgiler sayesinde olmuştur. İlk ölüyü diriltme hadisesi Mısır Kraliçesi İsis'e aittir. Ölen eşi Osiris'i diriltiyor ve bu ikisinden Horus/İsa dünyaya geliyor. İlginç bir şekilde İncil'de kuzu (yani İsa) ile birlikte gökten inip, insanları hasat eden tanrılar, Mısır hiyerogliflerinde çizili olan hayvan başlı tanrılardır (bkz. İncil Vahiy 4-5).

Görüldüğü gibi Kuran, Tevrat ve İncil kadim bilgileri içeriyor. Sırrı çözülemeyen üst akıl teknolojileri ise sıradan insanlar; mucize, ruh, cin, peri, hayalet, ahiret, melek vs. olarak adlandırıyorlar.

Özellikle Kuran'ın evrensel ve zamansız bir kitap olduğunu iddia etmek gerçekten saçmalıktır. İçinde işe yarar bilgiler elbette vardır ama bunların diğer masallardan ayırt edilmesi şarttır. Örneğin elçinin cinsel hayatını irdeleyen ayetlerden.

Ben bunu bilir, bunu söylerim!

Sümer halkı; daha uzun boylu, daha zeki ve daha acımasız olan Annunakiler yani Firavunların ataları olan tanrılar tarafından köle olarak kullanılıyorlar. Daha sonra kölelerin torunlarından biri bu tanrıların gizli bilgilerine vakıf oluyor ve bu bilgiler sayesinde tanrılara savaş açıp onları yenilgiye uğratıyorlar. Diğer karargahlarını da (Yucatan, Bermuda, Atlantik, Heracleion vs.) sulara gömüyorlar.

Benim kutsal kitaplardan ve diğer kutsal metinlerden çıkardığım özet hikaye bu şekildedir. Tanrılar ve köleler (sıradan insanlar) arasındaki savaş halen devam ediyor. Mısır tanrılarının neredeyse tüm sırları ifşa oldu. Elektrik, elektromanyetik, genetik ve diğer teknolojik bilgiler şu an kimin elindeyse dünyayı onlar yönetiyorlar. Karşı taraf da boş durmuyor tabi. Onlar kadar güçlüler ve mevcut teknolojiyi geliştirme çabasındalar. Bakalım son savaşın galibi hangi taraf olacak? (ercan adlan)

https://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-yuzyillardir-kayip-sehir-heracleion-40284035

13 Eyl 2020 22:18 güncellendi

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ BİR GEÇİT Mİ YOKSA GÜZERGAH MI (?)


BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ BİR GEÇİT Mİ YOKSA GÜZERGAH MI (?)

Aslında konu çok uzun ama elimden geldiğince özet geçmeye çalışacağım. Bu yazı aynı zamanda şimdiye kadar söylemek istediklerimin de bir özeti sayılacak!

Altta görüntü olarak verdiğim linkleri, link olarak paylaştığımda sistem engelliyor. Bu yüzden ekran görüntüsü olarak veriyorum.


Gelelim konuya …

Bermuda şeytan üçgeni olarak adlandırılan bu bölgenin isminde şeytan olması bir tesadüf değil. Şeytan yani yılanoğlu İblis/Lucifer; ışık tanrısına/ışıkoğullarına özgürlük için başkaldırıp onun ordusunun başındaki Gabriel/Cebrail ile savaşıp, savaşı kaybeden ve başka bir cennete/kıtaya sürülen melek değil miydi? Bu kısmı gözünüzde canlandırın. İncil vahiy kısmında ve Mahabbarata destanında anlatılan gökteki savaşın bu bölgede olma olasılığı yüksektir. İblis ve onunla birlikte direnişe katılan Ademoğlu ve eşi başka bir kıtaya/cennete yani Aden’e sürülüyorlar. Aden’de üreyip çoğalıyorlar ve civar bölgelere dağılıyorlar. Bir süre sonra ışığın işçileri (göktanrı inancına sahip krallar) onları köle olarak kullanmaya başlıyorlar. Asıl karargahları Bermuda Şeytan Üçgeni’nde bulunan ışık işçileri, gök araçları ile bu kıtaya gidip gelerek ve teknolojik silahlarını kullanarak insanları korkutuyorlar ve ilkel kalmasını sağlıyorlar. Buna en büyük delil Abydos tapınağının duvarındaki çizimlerdir.


Kutsal kitaplarda anlatılmak istenen “cennetten kovulma ve sonrası” hikayesi zannedersem budur. Başka gezegenlerde yada galaksilerde olan bir hadise olduğunu zannetmiyorum.

Bu bakımdan ışığın işçilerinin (İngiliz, Amerika, İsrail ve Türkler’in) buraya Bermuda Şeytan Üçgeni ismini vermiş olmaları tesadüf değildir. Çünkü bölge yoğun bir enerji akımı yayıyor ve sahip olunan teknolojiyi felce uğratıyor. Diyeceksiniz ki İblis ile Bermuda’nın ne alakası var? Bir kısmını yukarıda açıklamaya çalıştım. Bir de haritaya dikkatlice bakın. Üçgenin tepe noktası Bermuda’da, bir ucu Grand Türk Adası’na uzanıyor diğeri de Georgia’ya yani Dünya nüfusunun 500 milyona indirilmesini söyleyen ve kim tarafından ne zaman dikildiği belli olmayan o esrarengiz sütuna.



Üçgenin taban kısmında ise Komünist Küba var. Küba bugün özgürlüğün ve eşitliğin başkenti konumundadır. Ayrıca ne tesadüftür ki koyu bir İsevi olan Meksika da bu bölgeye komşudur. Her zaman kafamı kurcalamıştır, nasıl olur da başka bir kıtadaki bu toplum İsa’nın yolundan gidebilir diye. İsa’nın şu sözü sanırım bu sorunun da cevabı olacaktır. “Gerçeği bileceksin ve gerçek seni özgür kılacak” (Yuhanna 8/31-32).

O bölgenin toplumu gerçeği öğrenmiş olabilirler miydi?

İncil vahiy kısmında gökten gelen hayvan maskeli tanrıların Babil’i ve Babil Kulesi’ni yıktığı yazılıdır. Ben bu kulenin basit bir kule olduğunu düşünmüyorum. Tıpkı 20yy.’da yıkılan Tesla kuleleri gibi elektrik/elektromanyetik bobin/kuleler olduğunu düşünüyorum ki bir tanesi de Bermuda’da. Su altında kalmış olmasına rağmen halen teknolojik uçakları, gemileri vs. etkilemektedir.

https://youtu.be/rQ93iZPqzcc

Peki bu bölgeyi Amerika ve İngiltere için cazip kılan nedir?

Doğal kaynaklar olduğunu sanmıyorum, çünkü Amerika zaten bunu fazlasıyla temin edebiliyor. Dikkat ettiyseniz Grand Türk (Turks ve Caicos Adaları)’nın bayrağı İngiliz bayrağı ile neredeyse aynı. Türkiye, İsrail ve Amerika’nın bayraklarında aynı yıldız simgesi vardır. İngiltere’nin bayrağındaki sembol de bir çeşit yıldız sembolüdür. Buradaki Turks ve Caicos adasının ve Türkiye’nin ismi İngilizler tarafından verilmiş olabilir. Turk/Tarık = yol demektir. Yani rota, yani güzergah vs.

Buraya komşu olan ve Küba ile neredeyse aynı özelliklere sahip Venezüella da şimdilerde Trump tarafından sürekli baskı görmekte ve tehdit edilmektedir.

Bunu nereye bağlayacağımı merak ettiniz değil mi?

Daha önceleri uçan daireler, denizaltılar, uçaklar ve helikopterler vs. ben bu teknolojinin binlerce yıldır kullanılıyor olduğunu ve Mısır’daki piramitler ile Peru’daki piramitlerin benzer olduğunu söylemiştim. Yine Nasca ve Peru'da Eric Van Daniken'in deşifre ettiği iniş rampaları da sanırım bu gidiş gelişler için kullanılıyordu. Şu halde bu Bermuda şeytan üçgeni denilen bölge, binlerce yıl öncesinde kullanılan bir karargah yada geçit/kapı olabilir. Öteki kıtada zorba krallar tarafından ezilen ve sömürülen halkın, burada olup bitenden haberi olmayabilir. İsra suresinde sözü edilen gece yürüyüşü/seyahati bu şekilde yapılmış olabilir. Mısır Abydos tapınağında çizili şekilleri gözünüzde canlandırın. İlkel toplumlar için kıyamet hep yukarıdan gelmemiş midir? 20yy’da bu gizem bozulmuş ve Bermuda’daki karargah, bir zamanlar köle olan İblisoğulları tarafından suya batırılmış olabilir.

İblis ve İsa özgürlük için savaşıyorlar. Buraya dikkat edin ve bağlantıyı kurmaya çalışın. İsrail’den bilmem kaç bin km. ötedeki Meksika’nın neredeyse tamamı İsevi. Bu sizce de garip değil mi?

İngiltere ve İsrail (yani Yahudiler) özgürlük düşüncesinden nefret ederler. Bu yüzden Küba ve Venezüella ile didişiyorlar. Petrol filan bahane. Güneşte yanmayan, yeraltında yada buzulların ötesindeki kıtalarda yaşayan, beyaz tenli, mavi gözlü ve sarı saçlı ışıkoğullarının devamı olan Yahudiler, yani kendilerini seçilmiş zanneden kibirli ve zorba güruh, siyah/k.rengi gözlü, siyah tenli, siyah saçlı melezleri yani köle olarak kullanılan yılan/ejderha oğulları ile sürekli bir didişme halindedirler.

Günümüzde bile devam eden bu didişmeyi görmemek için artık kör olmak lazımdır. Tüm kutsal metinleri okuyanlar ve realiteye odaklananlar benim görebildiklerimi görebileceklerdir. Göremeyenler de “ne saçmalıyor bu” diyerek sarf ettiğim sözlerden hiçbir şey anlamayacaklardır.

Bu yazımla yeniden emin oldum ki uzaylı 
şekilsiz yaratıklar, kertenkeleler, E.T’ler filan yok. 


Ha belki buzullar ötesindeki cennetlerde/kıtalarda yada yeraltında yaşayan insansılar var olabilir ve gelecekse bile onlar gelecektir. Tabi geçitler/rotalar yok edilmediyse (?) (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:12 güncellendi

12/09/2020

DELİCİ BİR IŞIN (?)


DELİCİ BİR IŞIN (?)

Her zaman düşünmüşümdür, saatte bilmem kaç bin km hızla uçabilen bir jet nasıl olur da bu şekilde nokta atışı yapabilir diye? Demek ki jet filan değilmiş. Aylar önce yazdığım mele-i âla (yüce konsey) yazımda sözünü ettiğim şihab/delici ateş/ışın/lazer (bkz. saffat 8-10) demek ki buymuş ve gerçekmiş.

Lanet olsun!

Bu silah binlerce yıldır ellerindeydi ve cahil/ilkel bırakılıp sömürülen masum toplulukları helak etmek için bu silahları kullandılar ve bunları Mısır'daki Abydos tapınağının duvarlarına kazıdılar.

Demek ki kuranda tam olarak çevrilemeyen "racefe" kelimesi de aynen tahmin ettiğim gibi bir tür elektromanyetik bir silah yani haarp imiş (-ki bununla deprem ve artçı yaratıyorlar, Naziat 1-7 ayetlerini orjinalinden okuyun, sanki haarp gemilerini tarif ediyor). Masum halklar da bunları olağanüstü, mucizevi olaylar olarak görüp korktu ve sustu ve perde gerisinde gizli kararlar alarak bu lanet olası silahları kullananları tanrı/allah olarak bildiler.

Lanet olası sistem, tüm yıkımlarını hayali bir tanrıya yükleyerek gizliliklerini on binlerce yıl korudular (-ta ki 19.yy başlarında "TESLA ortaya çıkıp sırrı deşifre edinceye" kadar).

Lanet olsun!!! Binlerce kez lanet olsun! Benim, bu kovulmuş şeytanların tımarhanesinde ne işim var?

Şu kısacık video sayesinde gözlerim tamamen açıldı ve sanırım yine haklı çıktım :(

/ercan aldan/
12 Eyl 2020 23:08 güncellendi

HAYALİNİ KURDUĞUNUZ CENNETLER BU DÜNYADA!


HAYALİNİ KURDUĞUNUZ CENNETLER BU DÜNYADA!

Kuran'da C ve N harfleri "gizli, saklı yada üstü örtülü" anlamı içeren kelimeler için kullanılır demiştim.

Örnek;

CeNin = su ile gizlenmiş/örtülmüş,
CaN = beden ile gizlenmiş,
CiNnet = aklı/bilinci gizlenmiş,
CeNnet = bahçe, bahçelerle gizlenmiş (babil bahçeleri vb.)
CeheNnem = sıkıntılı yer,
CiN = gizli olan, gizlenen ... vs.

Kuran "İblis cinlerdendi" diyor. Yani gizlenenlerdendi, gizli iş çevirenlerdendi diyor. Bunu destekleyen olay "Tanrı İblis'e Adem'e itaat/secde et" diyor ancak o bunu kabul etmiyor ve cennette bir isyan başlatıyor. İsyan sonucu çıkan savaşta İblis savaşı kaybediyor ve ADAM/Adem ile birlikte başka bir yere, Yemen'deki ADN/ADEN cennetine/bahçesine sürgün gönderiliyor ve burada ikamete/yaşamaya zorlanıyorlar. Aden = ikamet etme, ikamet edilen yer demek.

Vahiy 12/7-9
Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

İncil "gökte savaş oldu" derken, büyük olasılıkla Hint Mahabharata destanında sözü edilen, ışın saçan gök gemilerinin yani vimanaların karıştığı savaştan söz ediyor.

Şu yazıyı mutlaka okuyunuz!

https://onedio.com/haber/10-bin-yil-once-nukleer-savas-mi-yasandi--417020

Burada İncil'deki üçleme/teslis inancı ile Tanrı Şiva inancındaki üçleme inancının hemen hemen aynı olduğunu da belirtmek isterim.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Şiva

Bu savaştan yenik düşen grup başka bir kara parçası olan Arabistan/Yemen'deki Aden'e sürülüyor.

Burada ise bu kez Mısır tanrıları Firavunlar tarafından secde/itaate zorlanıyorlar. Bir müddet sonra piyasaya Hintli Brahma (İbrahim) çıkıyor ve daha önceden bu kıtaya sürgün gönderilen ADEM'in neslini bulup bir araya getirerek onları esaretten kurtarmaya çalışıyor. Onlara moral kazandırmak için de Firdevs cennetinden/bahçesinden filan bahsediyor. Firdevs = Özellikle, içinde üzüm bulunan bağ bahçe anlamına gelir. Her ne kadar bu bize Irak'taki Babil bahçelerini anımsatsa da Firdevsiye İran'da bir kenttir ancak şöyle bir durum da var, İran Persler zamanında en güçlü zamanını yaşamıştır. Babil'in o dönem Persler'e ait bir yerleşim yeri olması muhtemeldir.

Köleler yani taş ustaları (masonlar) ayaklanarak bu tanrılara karşı özgürlük savaşı başlatıyor. Peki bu savaş, hemen üstte verdiğim İncil ayetinde sözü edilen savaş mıydı yoksa Mahabharata destanında sözü edilen Tanrılar ile kahraman insanlar arasında yaşanan savaş mıydı? Net birşey söylemek zor ama Mısır'daki Abydos tapınağının duvarlarındaki uçan cisim figürleri ile hint destanında anlatılan cisimler büyük olasılıkla aynı cisimler.

Sıkıcı olmasın diye hikayeyi özetlemeye çalıştım. Bunu yaparken benim de dikkatimi bir şey çekti. 10 bin yıl önceki Hint destanında anlatılan savaş hikayesi ile 5 bin yıl önceki kutsal kitaplarda anlatılan cennetten kovulma ve 100 yıl önce yaşanan dünya savaşlarındaki hikayeler neredeyse birbirinin aynısı. İtaate zorlanan ama buna razı olmayıp karşı koyan ve savaşan bir halk ve sonunda kaybeden taraf başka bir yere sürülüyor. Ne kadar da ilginç!

Son olarak "Naim ve mev-a" cennetlerini atladın diyenler olabilir. Naim İran/Tahran'da bir kent. Nimetler, bolluk, refah ve bereket içinde yaşayış, mutlu yaşayış ... demek. Evet şaşırmayın. Bir dönem tüm dünyaya hükmeden Pers İmparatorluğunu gözünüzde canlandırın yada 300 spartalı filmini anımsayın!

Ve mev-a = barınak, sığınak demek. Bunun nerede olduğunu tam olarak bulamadım ancak Kuran'ın 53/13-15 ayetlerine bakılırsa burası, sedir ağaçlarının bulunduğu Lübnan, Suriye yada Türkiye'de herhangi bir yer olması muhtemeldir. Ayetlerin birebir Türkçe çevirisi şöyledir: "O'nu en sondaki sedir ağacının yanında/indinde, bahçenin yanındaki barınakta gördü" şeklindedir. Belki de Mev'a; çiçeklerle gizlenen barınakları/sığınakları tasvir etmek için kullanılan genel anlamlı bir kelimedir.

Evet arkadaşlar ...

Önceki yazılarımda tüm olan bitenin biz insanlar arasında yaşanmış olduğunu ve malzemenin sadece insan olduğunu söylemiştim. Dikkat ederseniz yer isimleri özel isimlerdir. Özel isim veya özel ad, "tek" ve "özel" olan varlıklara ve kavramlara verilen belirleyici isimdir. Evrende eşi olmayan varlıkları ve bazı önemli soyut kavramları belirtmekte kullanılır. Bin yıllar geçmiş olmasına rağmen neredeyse hiçbir yer ismi değişmemiş ancak ufak tefek harf ve telaffuz farklılıkları görülmüştür.

Boşuna hayali varlıklar, mekanlar yada olgular aramayın! Çünkü böyle bir hayal dünyası yok. Olmayan şeylerle beyninizi yorup psikolojinizi ve akıl sağlığınızı bozmayın, ânı mutlu yaşamaya çalışın. İşte o zaman yaşadığınız yerin cennet olduğunu göreceksiniz (ercan aldan)

12 Eyl 2020 23:01 güncellendi

11/09/2020

KURAN'I YAZAN "YÜCE KONSEY - Mele-i Ala" (?)

KURAN'I YAZAN "YÜCE KONSEY" (?)

(Kurandaki BEN ve BİZ Kavramları)

Bunu anlayabilmek için ilk ve tek şartımız; yerleşik inançlarınızdan kurtulmanız ve bağımsız bir bakış açısıyla olaya yaklaşmanız olacaktır. Bunu yapamazsanız gerçekleri görebilmeniz mümkün değildir.

Öncelikle ortada ruhaniyatla ilgili kesinlikle birşey yok (zaten ruhaniyat diye bir kavram da yok). Bunu bilin ve beyninize yerleştirin! Olup biten her şeyin kararları, kapalı kapılar ardında (sizden gizli) alınır. Bütün olup biten; sen, ben ve bizim aramızdadır ... Yani malzeme tamamen İNSAN'dır.

Hepimiz Allahın özel bir isim olduğunu ve tek güçlü bir tanrının adı olduğunu zannederiz. Halbuki daha önce de söylediğim gibi al-lah, el-lehu= O demektir. Kur'an sizin allah dediğiniz tek tanrı tarafından gönderilmemiştir. Kuran içinde tanrının zulmünü anlatan onlarca ayet vardır. Bunun yanında merhametini anlatan ayetler de vardır. Peki bir tanrı varsa "O" merhametli midir yoksa zorba mıdır? Size söyleyeyim, her ikisidir! Hem zorbadır, hem de merhametlidir. Çünkü Kuranda tek bir tanrıdan(!) söz edilmez. Ortada iki adet tanrı vardır (daha doğrusu tanrı rolünü üstlenen iki lider/lord). Biri zorba, kötü ve sömürgeci olan kötü taraf yani "ışık tanrısı/ışıkoğulları". Diğeri ise ışıkçıların zulmünden kurtulmak için özgürlük eşitlik ve adalet isteyen "iblis yılan tanrısı/yılanoğulları" bulunmaktadır. 

Bu yüzden Kuranda çelişki var gibi görünüyor. Mesela;

Diyanet Meali:

4.164 - Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik. Allah (yani O), Mûsa ile de doğrudan konuştu.

Süleyman Ateş Meali:

42.51 - Allâh (yani O) bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak), yahut perde arkasından konuşur; yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Örneğinde olduğu gibi bir ayette "O'nun bir insanla konuşması mümkün değildir" derken, başka bir ayette "Musa ile konuştu" diyor. Çünkü bu işi yapan aynı kişi değildir. Bir tarafın lideri konuşurken, öteki tarafın lideri konuşmaya gerek duymuyor. Zaten bunu kuran geneline yaydığınız zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Kuran; işte bu başkanların da aralarında bulunduğu yüce bir konsey (mele-i ala) tarafından yazılmıştır. Bunu G20 zirvesi olarak düşünün ve tebliğ olayını da G20 zirvesine katılanların oluşturmuş olduğu yüce konseyin aldığı kararların dışa sızdırılması gibi düşünün.

Kuranın birçok ayetinde "bu bir uyarıdır" denilir. Örneğin G20 zirvesinde bir ülkeye nükleer atılması kararı alındıysa bunun yer ve zamanını o konsey bilir. Dışarıya sızmadığı müddetçe normal insanlar o nükleer bombanın ne zaman nereye atılacağını bilemez. Kavimler helakı hep bu şekilde olmuştur. Üstün/teknolojik silahlar elimizde ezelden beridir vardı (bunu Mısır'daki Abydos tapınağının duvarlarında da gördük). Bu görüşmeler kapalı kapılar arkasında olduğu için, siz bunları yapanın hep "arabın tanrısı allah" olduğunu zannettiniz. İşte Muhammed'e bu konseyin bilgileri verilmiştir ve bilgiler ifşa olmuştur. Mu-hammed=hamd + övgü sahibi, övülen demektir. Bu bilgileri insanlara aktardığı için övgüye layık görülmüştür ancak o sadece aradaki bir elçidir. Zaten kendisi de bunu söylemektedir: "benim bilgim yok", "ben sadece uyarıcıyım" demektedir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

38.69 - Onlar tartışırlarken, o yüce konsey (mele-i alâ) hakkında benim hiçbir bilgim yoktu.

Bu ayette görüldüğü üzere Muhammed kendi diliyle konuşuyor ve alınan helak/yıkım/hasat kararları alınırken ben yoktum diyor.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

46.9 - De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim."

Muhammed de özel bir isim değildir. Özgürlük yanlısı İsa olması muhtemeldir. Bu arada İsa da özel bir isim değildir. İsa عٖيسَى = aysun عَيْسٌ dişil karakterde olup, ay gibi parlak/güzel demektir. Önceki yazılarımda kamer/ay'ın erkek egemenliğine direnen ve özgürlük isteyen kadının simgesi olduğundan bahsetmiştim. Belki de İsa kadın idi. Meryem de bir kadındır ve sadece X kromozomu taşır. Erkek yani Y olmadan doğum yaptığına göre doğurduğu çocuğun da X yani kız olması gerekmektedir. Böyle olunca taşlar yerine oturuyor. Belki de İsa diye biri hiç var olmadı. Belki de İsa/Aysun yılanın ta kendisiydi veya mecazi anlatımla zaten içimizde hep var olan o "özgürlük" düşüncesi idi. Emin değilim!

İsa kelimesi mesih kelimesi ile birlikte kullanılır. mesih=silmek demektir. Konseyin önceki bazı bilgilerinin silinip yerine yenilerinin duyurulmasını sağladığı için böyle çağrılmış olabilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali:

2.106 - Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?

Bu yüzden onu tanrının kendisi zannettiler. Aslında bir nevi haklıdırlar da ancak mevcut durum gözününe alındığında O'nun erkek olma ihtimali çok düşüktür. Zorba (erkek) tanrıların hasat haberlerini ifşa ettiği için övgüye layık olmuştur ancak zorba sömürgeciler tarafından "kadın" hep hor görülmüştür.

Gördüğünüz gibi düğüm çözülmeye ve taşlar yerine oturmaya başladı. Bu kavramlar şu an için size yabancı gelebilir. Bize öyle bir sistem empoze edildi ki, gerçeklere karşı hep kör ve sağır olarak bu günlere kadar geldik.

Buraya kadar olan konuyu anladıysan Kuranda geçen BEN ve BİZ kavramlarını da otomatikman anlamış olman gerekir. Kendini allame zanneden entel ulema kesim, bu konuya bir anlam veremeyip "sırf kuranda çelişki yoktur" ayetine ters düşmeyelim diye "biz" ifadesini saygınlık ifadesi olarak kabul eder.

Halbuki;

1. Kuranda çelişki vardır. Çünkü tek bir bakış açısı ile yazılmamıştır,

2. Saygınlık ifadesi olarak kullanıldığı iddia edilen kelime "biz = nahnu" yani bildiğimiz "çoğul biz" anlamındadır.

نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ

~ ~ ~

Kuranı Kerim Türkçe okunuş:

56.57 - Nahnu halagnâkum felevlâ tusaddigûn.

Diyanet Meali:

56.57 - Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

Görüldüğü üzere ayette "nahnu=biz" kelimesi geçiyor. Sizi biz yarattık. Hal(a)k = yaratmak demek. Sizi biz halk ettik. Buradaki yaratma hem fiziksel hem de mecazi yaratmak anlamı içeriyor olabilir ve ikisi de mümkündür. Fiziksel açıdan değerlendirirsek bu yaratma işi, yüce konseyin belirlemiş olduğu (finanse ettiği) genetik mühendisleri tarafından yapılmıştır. Köle bir ırk yaratmak için dna'ya müdahele yapılmış ve dna 20 kodonla sınırlandırılmıştır. Uzaylıların kaçırdığı yalanı ile çocuklar üzerinde çeşitli deneyler yaptıklarını pek çoğumuz bilmez. Amaç hem köle, hem de onları yönetecek zeki insanlar yaratmaktır (kapalı olan bazı dna kodonlarının açılmış olduğu (24 kodonlu) indigo çocuklar, altın çağda sizin köle çocuklarınızı yönetmek için hazır edildi bile).

https://indigodergisi.com/2013/03/aids-bir-komplo-muydu-aids-uzerine-strecker-muhtirasi/

Yada mecazi anlamda hangi halkların köle olarak kullanılacağı yine bu yüce konsey tarafından belirlenmektedir. Her iki tanım da günümüz şartlarına uymaktadır. Zaten uymak zorundadır da!

Çünkü;

Söylediğim gibi olan biten her şey BİZ İNSANLARDAN ibaret! Uzaylı yaratıkların kanıtlanamayışı gibi ruhani varlıklar da kanıtlanamamıştır. Korktuğunuz şey kendi lanetimizdir!!!

/ercan aldan/
11 Eyl 2020 10:41 güncellendi

05/12/2018

Bitmek bilmeyen bir savaş

Piramit bir hiyerarşinin simgesidir. en üstteki tanrı/kral en alttaki halkın tanrı/kralıdır. mısır tanrıları gittikleri ve istila ettikleri her yere piramidi götürmüşlerdir. 7 kıtaya hükmetmişlerdir. abydos'taki figürler gerçektir. nasca ve peru'daki çizgileri de muhtemelen onlar çizmişlerdir. piramid, kartal ve güneş ışıkoğulları klanının yani tanrı ve tanrıoğlullarının simgesidir ve bu semboller tanrıyı temsil eder. yılan/ejderha ise ona karşı ayaklanan iblis/yılanoğullarının simgesidir. dünyanın her yerinde piramit, kartal ve güneş sembolleri ile yılan/ejderha figürlerinin bulunmasının sebebi, aralarında bitmek bilmeyen bir savaşın olması yüzündendir.

Vahiy 12
7-8-9 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

(ercan aldan)


5 Ara 2018 22:13




En çok okunan