test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Bilinç Eşiği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilinç Eşiği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10/09/2020

GÖKTANRI ZULMÜ

 
GÖKTANRI ZULMÜ 

Yukarıdaki kısa video, yerli oyunumuz olan Crysis'ten alıntıdır. Oyunun konusu: dünyayı, uzaylı sef'lerin (yaratıkların) istilasından kurtarmaya çalışıyorsunuz. Oyun deyip geçmeyin. Dünya genelinde satış rekorları kırmıştır. Oyunun akıcılığı yüzünden içeriğindeki mesajları oyun esnasında algılayamamıştım :) Şimdi bu (oyun içindeki) bu kısa videoyu izleyince durumun vehametini anladım. Hikaye özgün sayılır ancak karakterler farklıdır ve oyun içindeki istilacılar, şekilsiz yaratıklar olarak tasvir edilmiştir. Biçimsiz yaratıklar dünyamızı neden istila etmek istesin ki? Son zamanlarda bunu yumuşatıp insan formuna benzetmeye çalışıyorlar (annunakiler). Geçmişte bu şekilsiz yaratıkların bir istilası olmuş mu ki? Olmuşsa bile bu istilayla ve bu karakterlerle ilgili çizimler neden yoktur? Amerikan film, oyun yada müzik piyasasına bakıyorum da her daim bize, farklı tür uzaylı ırkların dünyayı istila edeceğine dair bir algı yaratmak isteniyor ve her ne hikmetse günümüz Göktengrici Türkleri de bu algı operasyonuna full destek veriyorlar. Onlara göre Gökten gelen göktanrı/göktengri önderliğinde kötülüğe son verilecek falan filan ... Ben bu hikayeye inanmıyorum. Aynı senaryoyu NUH zamanında da yaptılar ve aynı şeyi o zaman da söylediler. "Kötüleri yeryüzünden sileceğiz". Oysa ki silinenler iyilerdi. Çünkü şu an dünyayı kötüler yönetiyor. 

Videonun 1:35 (6:55) saniyesinde "monitörde" sef'lerin istila zamanı (18.07.2023) olarak görünüyor. Bu tarih aynı zamanda; 1923'te Göktanrıcı/ışıkçı yahudi/müslümanlar ile özgürlükçü/yılancı hristiyanlar arasında imzalanan ultimatomun da bitiş süresidir (bu kavramlar size yabancı geliyorsa, önceki yazılarıma da göz atın, lakin her şey sembolizme göre ilerliyor).

Bize öğretilenler maskenin görünen yüzü idi. Maskenin ardında ise farklı bir yüz bulunuyor. Ne gariptir ki oyunun bu sahnesinde de aynen bu ifade geçiyor: "maskeleri çıkaralım!" ...

Son olarak bu nano giysiyi üreten kişinin amacının "ölümsüzlük" olduğunu görüyoruz. Bildiğiniz üzere Rusların bununla ilgili bir yapay zeka çalışması var. Detaya girmeyeceğim, çünkü artık ne olduğunu biliyorsunuz (bkz. 2045 projesi). Bu çalışmalar 3.dünya savaşının sebebi olacak ve bize sahte bir savaş sebebi ile sahte bir uzaylı istilası hazırlayacaklar. Bu esnada nükleer silahlarla hasat edilenler (her zaman olduğu gibi) uyutulan sıradan insanlar olacak. Yani bizler :(

Bunun idrakine varabilmek için önce bilincin açılması ve bakış açısının genişletilmesi gerekiyor. (ercan aldan)

10 Eyl 2020 21:25 Güncellendi

08/01/2019

KİMİM BEN?

KİMİM BEN?

Bazı içgüdü, mizaç ve fiziksel özelliklerin genetik miras yoluyla bir sonraki ferde (çocuğa) aktarıldığını biliyoruz.

https://hthayat.haberturk.com/anne-baba/ebeveynlik/haber/1043159-ebeveynlerden-gecen-10-kisisel-ozellik


Şimdi beyni bir işlemci, dna'yı da harddsik olarak düşünün. İçine bilgiler kaydettiğimiz harddiski (dna'yı) başka kasaya koysanız ve işlemcisini (beynini) değiştirseniz bile, eski bilgilere bir şey olmayacağı gibi üstüne yenilerini de ekleyebilirsiniz (https://youtu.be/T8jGYuPKowc). İnsan dediğimiz varlık da işte aynen budur. Nasıl ki harddisk bozulduğunda (bad sector olduğunda) resimler yada video vb. gibi datalara erişim kısıtlanıyor ve görüntüler birbiri içine girip bozuluyorsa, dna'da bir hasar (mutasyon) oluşması durumunda da sakat ve biçimsiz varlıklar ortaya çıkmaktadır. İçimizdeki düşük voltajlı elektrik akımını düşünürsek, bu benzetme pek de saçma olmasa gerek? Hatta benzetme değil, bilakis gerçeğin ta kendisi bile olabilir.

Diyeceksin ki bilgiler beyne kaydedilmiyor mu? Sanırım hayır. Bilgiler dna'ya kaydediliyor. 64 kodonun 20'sini kullanabildiğimiz bir dna'da standart yaşam için gerekli bilgiler mevcuttur. Bunlar yeme, içme, çalışma ve üremedir. Issız bir adada dünyaya gelsen bile bu bilgiler sana yeterli olacaktır. Eğer bu bilgiler beyne kaydediliyor olsaydı, spermlerle taşınanlar genlerimiz değil beynimiz olurdu :) Ömrün uzun olması, daha güçlü ve daha zeki olmak vs. ise dna'daki stop kodonlarının kaldırılıp tümünün açılmış olmasına bağlı. Yakın zamanda 24 kodonu açık olan bir çocuğun aids ve diğer hastalıklara karşı bağışıklı olduğu yazılmıştı (https://indigodergisi.com/2013/03/aids-bir-komplo-muydu-aids-uzerine-strecker-muhtirasi/). Neyse bunu uzatmayacağım.

Peki ya içgüdüler?

Onlar da zamanla oluşurlar ve duyu organlarımız sayesinde dna'larımıza işlenirler. İnsanlar "konuşma" yeteneği sayesinde daha fazla etkileşime girip daha fazla içgüdüye sahip oldu ve bunları dna'larına kaydederek sonraki nesillere aktardılar. Bu yüzden kafamızda milyonlarca soru var ve kafamız karmakarışık. Hayvanlarda ise bu içgüdüler biraz daha az. Çünkü konuşma yetisi olmadığından, iletişim kurma becerisi de zayıftır. Bitkilerde ise yok denecek kadar azdır. Çünkü bizler yada hayvanlar gibi duyu organlarına sahip değildirler.

İçimizde binyılların bilgileri kayıtlıdır. Kimin genini taşıyorsak onun hayatına dair yaşadığı şeyleri bizler de yaşayabiliriz ve zaten yaşıyoruz da. Hani her zaman diyoruz ya; "SANKİ BEN BUNU DAHA ÖNCE DE YAŞAMIŞTIM". Evet bunu aslında bizden bilmem kaç kuşak önceki atalarımızdan biri de aynen yaşamıştı. Beynim (işlemci) dna'ya (harddiske) kayıtlı bir sahneyi, o an yaşamış olduğum sahne ile eşleştirdi ve bana aynı görüntüyü gösterdi.

Peki bunu geliştirebilir miyiz ve bunu kullanarak kim olduğumuzu bulabilir miyiz?

Zordur ama imkansız değildir. Bilinç eşiğinin aşılması ve araştırma yapmanız şarttır. Bilinç açıldıkça arşivlenmiş bilgilere erişebilirsiniz. Böylece ilk atalarınızın köle mi yoksa efendi mi olduğunu anlayabilirsiniz. Belki daha birçok sırra bile vakıf olabilirsiniz. Bu sizin çabanıza bağlı. Mesela benim atalarım köle ve sorgulayıcı imiş (belki de sömürü düzenine başkaldıran iblis'in torunuyum :) Çünkü içimde bitmek bilmeyen bir özgürlük hissi var ve bu beni sürekli mücadeleye itiyor. Eğer bunu rüyalarıma taşımayı başarabilirsem, geçmiş sahneleri birebir yaşama/izleme şansını yakalayabileceğimi düşünüyorum.

Bunu siz de deneyin, değişikliği fark edeceksiniz ve bu uzun süreçte şu üç gerçekten birisi ile yüzleşeceksiniz.

Ya kölesin, ya efendi yada efendilere hizmet eden elitlerden biri.

/ercan aldan/
8 Oca 2019 21:52 güncellendi

03/01/2019

Süper insan ~ Aciz insan (!)

Bilimadamı Gregg Braden "64 kodona sahip dna'mızın 20 kodonla sınırlandırıldığını neden kimse sorgulamıyor" demiş. Evet neden sorgulamıyor? Kaos ve panik istemiyorlar da ondan. Çünkü 64 kodon da aktif olarak çalışsa kendi tanrısal gücümüz ortaya çıkacak. Spiritualizm ve mistisizm ile insanları bir hayal dünyası ile bastırmak/sindirmek, içindeki doğal/vahşi gücü perdelemek istiyorlar. Efendi köle sistemi için kullandıkları basit ama etkili bir yöntem bu. Cam tavan sendromundaki pireler ve öğrenilmiş çaresizlik deneyindeki filler gibi görüyorlar insanları. Devamlı bir çemberin içinde tutmak istiyorlar. Bilincin uyanmasını ve gelişmesini istemiyorlar. Çünkü bilinçli toplumları köle yapmak imkansızdır. (ercan aldan)

3 Oca 2019 19:59

https://www.sozcu.com.tr/2019/teknoloji/super-insana-adim-adim-hafiza-yuzde-15-20-oraninda-arttirildi-5498067/

https://onedio.com/haber/genlerle-oynayarak-super-insan-uretecekler-714816

08/12/2018

Bilinç Eşiği

Bu konuda çok soru geliyor. Arkadaşlar bilinç eşiği dediğim şey bilme eşiğidir. Bilmeye başlama noktası. Bilmeye ne zaman başlarsınız? Okumaya ve araştırmaya başladığınız zaman ama iş bu kadar basit değil. Tepemizde negatif enerjilerden beslenen lanet olası bir kitle var. Yarattıkları dinlerin yan etkisi olan korku ile sizleri sindirdiler, baskıladılar ve sesinizi kıstılar. Sizi kapitalizmin kölesi yaptılar. Asgari maaşa, standart ve ucuz bir yaşama sizi şartlandırdılar. Sizler buna razı oldunuz ve böylece bilinç eşiğinin altına düştünüz. Çünkü bu durumda artık hiç birşey öğrenme gereği hissetmeyecek, araştırmayacak ve özgürce yaşayamayacaksınız. Çünkü onların sistemini benimseyip kendinizi bu sisteme esir/teslim ettiniz. Onların yarattığı medya hayatınıza yön verdi, onların icat ettiği eğlenceler sizi araştırma yapma ve okumaktan alıkoydu. Kısacası cehaleti seçtiniz.

Ben 1000 tane kitap okudum bilincim açılmış mıdır? Hayır! Çünkü önce onların hipnozundan kurtulmalısın. Böylece bakış açın rasyonelleşir ve okuduklarını/öğrendiklerini tarafsız ele alırsın. Profesör de olsan, ordinaryus da olsan, 1 kamyon kitap okumuş da olsan, bu sistemden dışarı çıkmayı istemedikçe, bir kısır döngü içinde bocalayıp durmaya devam edeceksin.

Bilinç açılınca gerçek bilgiler senin huzuruna gelir. Genetik miras ile sana aktarılan dna'da zaten tüm tarih ve kozmosun bilgileri yer almaktadır. Önemli olan; bu bilgilere erişim sağlayabilecek portalı yakalayabilmendir. Kimileri bu aşamaları meditasyon, akapunktur vs. ile çözmeye çalışıyor 🙂 bunlar zararlı değil ama faydalı da değildirler.

İçindeki yerleşik inançları silmelisin, bakış açını değiştirmelisin, çemberin dışına çıkmalısın ve 
DNA'nı onarmalısın! Matrix'te söylendiği gibi "zihnini özgür bırakmalısın". (ercan aldan)

8 Ara 2018 12:31 güncellendi

En çok okunan