test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉
Tunguska etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tunguska etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12/09/2020

SİDRET-ÜL MÜNT-EHA سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى – UZAYLI ZİYARETLERİ ve BEŞİNCİ ELEMENT


SİDRET-ÜL MÜNT-EHA سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى – UZAYLI ZİYARETLERİ ve BEŞİNCİ ELEMENT

Gizemci arkadaşlar ve bazı entel hocalarımız 53/13-15 ayetlerinde geçen “sidre-tul  munt-eha سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى”nın; Allah katında bir yer olduğunu söyleyerek, ikisi de sıradan insan olan Mu-hammed ve cebr-ail/cibr-iyl’e yücelik yükleyerek burada karşılaştıklarını iddia ederler. Oysa ki ayetlerde anlatılmak istenen bambaşka bir hikayedir ve bu hayal dünyasıyla hiçbir ilgisi yoktur.

ve lekad : ve andolsun
reâ-hu : onu gördü
nezleten : iniş
uhrâ : diğer
inde : yanında
sidreti el muntehâ : Sidretül Münteha
inde-hâ : onun yanında
cennetu el me'vâ : Cennet'ul Meva

Sidr-etu
السِّدْرُ
Sedir ağaçları ki, dikenli ağaçlar olup Arabistan kirazı denilen tatlı meyveleri vardır. Tekili:
سِدْرَ
In-de
عِنْدَ
(Mekan zarfı) Yanında, katında..
Munt-eha
المُنْتَهٰى
Nihayet bulma, varış, sona erme. Son durak, son hudud, bitiş yeri, varılacak yer.
cennet/bahçe
جَنَّةُ
barınak
مَاْوٰى

Yani onu “en sondaki sedir ağacının yanında/indinde, bahçenin yanındaki barınakta” gördü. demektir. Buradaki gördü kelimesinin karşılığı olarak "RA-HU رَاٰهُ" kullanılmış. Evet yanlış duymadınız! Ayetin orjinalinde “RA” geçiyor, yani Tanrının gözü, yani her şeyi gören göz olarak bildiğimiz RA/TANRI/ALLAH’ın gözü/bakışı. Nazar نْظَرُ yada basar بْصَرَ kelimesinin yerine neden bu kelimenin tercih edildiğini bir düşünün!

Önceki ve sonraki ayetleri incelersek ayetlerde CEBR-AİL/CİBR-İYL جِبْر۪يلَ kelimesi geçmez. Önceki yazılarımda CEBR-AİL/CİBR-İYL’in; İYL/EL/ALLAH إيل’ın kulu CABBAR/Kuvvetli bir adam olduğundan bahsetmiştim. Cebrail’in Melek olarak kabul edilmesinin nedeni İncil’in Luka 26-27’de geçen GABRİEL’in Kuran’a olduğu gibi aktarılmasıdır. Oysa Kurandaki Melek kavramı “Melik yada Mülkün sahibine bağlı olan” demektir. Tevratta ise “Molek” şeklinde geçmektedir ancak buradaki anlamı “ilah”tır. Neyse konuyu dağıtmayalım.

Burada bahsi geçen/vahyi getiren varlık “güvenilir bir elçi olan melektir -ki 50000 insan yılı uzakta olan Tanrının Arş’ından (belirli aralıklarla) dünyadaki buluşma yerine gelmektedir.

Diyanet Meali:
70.4 - Melekler ve Ruh ona, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.

"Ona" derken yani "Arş" kastedilmektedir ve Arş=taht demektir. Tanrının tahtı Orion'dadır

Eyüp 9/8-9
O’dur tek başına gökleri geren,
Denizin dalgaları üzerinde yürüyen.
Büyük Ayı’yı, Oryon’u, Ülker’i,
Güney takımyıldızlarını yaratan O’dur.

Diyanet Meali:
11.7 - O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkârcılar "Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür" derler.

Vahiy 12/7-9
Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

Göksel gemilerden ve kasırgalardan bakıp aşağıdaki manzarayı taramaktaydı Anunnakiler. Eski zamanlarda Edin’de ve Abzu’da var olan her şey çamurların altına gömülmüştü. Eridu, Nibru-ki, Şurubbak, Sippar; hepsi gitmiş, tamamen yok olmuştu. Ama sedir dağlarındaki büyük taş platform parlıyordu gün ışığında. Eski zamanlarda kurulan iniş yeri hala sağlam durmaktaydı (sümer tab 10).

SEDİR DAĞLARINDAKİ İNİŞ PLATFORMU ???

Buraya dikkatinizi çekmek isterim. Sedir/Sidr ağaçları ağırlıklı olarak Lübnan, Suriye ve Türkiye’de görülür. Bu yer tam olarak neresi bilmiyorum ama çok büyük tarihi önemi olan Tarsus, Antakya, Babil yada Fırat Dicle kıyıları olabilir. Mersin’de yapılan kazının bununla bir ilgisi var mıdır bilemem ama cahil ulemanın anlattığı Hıra mağarası hikayelerinin de uydurma olduğunu bilmenizi isterim.

Peki Muhammed bu buluşma yerinde kim ile buluştu?

Aynı surenin 5, 6 ve 7. ayetlerine bakalım;

alleme-hu : ona öğretti
şedîdu : şiddetli, çok kuvvetli, üstün güç sahibi
el kuvâ : kudretli, kuvvetli
zû : sahip
mirretin : kuvvetli, azamet sahibi
fe : öylece
istevâ : istiva etti (yöneldi, kapladı, göründü, doğruldu)
ve huve : ve o
bi el ufuki : bir ufukta
el a'lâ : en yüksek

Yani; EL/İYL/ALLAH “şiddetli kuvveti öğretti güçlü kuvvetli olana, O da yüksek ufuklara doğru yöneldi/doğruldu” demektedir. Yani bu kuvvetli varlık/yani melek/yani güvenilir bir elçi olduğu 81/19-21 ayetlerinde verilmiştir.

Cebrail ile buluşma hikayesinin aslı İncil’de yer almaktadır.

Luka 1/19 Melek ona şöyle karşılık verdi: “Ben Tanrı’nın huzurunda duran Cebrail’im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim.

Peki bu varlığın ufka doğru yöneldiği şey ne idi?

ALALU GEMİSİYLE DÜNYA’YA KAÇIYOR

Alalu bu dövüşten yenik çıktı; Anu alkışlanarak kral ilan edildi. Anu konvoy eşliğinde saraya götürülürken; Alalu saraya dönmedi. Kalabalıkların arasından gizlice uzaklaştı; Lahma gibi ölmekten korkuyordu. Hiç kimsenin haberi olmaksızın, gök arabalarının yerine seğirtti hızla. Füze fırlatan bir arabaya tırmandı Alalu ve kapağını ardından kapadı. Ön kısımdaki odaya girdi ve komutanın yerine yerleşti. Yolu göstereni aydınlattı; odaya mavimsi bir pırıltı dolarken ateş taşlarını karıştırdı; uğultuları bir müzik gibi büyüleyiciydi. Arabanın büyük fişeğini canlandırdı; kırmızımsı bir parlaklık yaymaktaydı. Hiç kimsenin haberi olmaksızın, Alalu gök geminin içinde Nibiru’dan kaçtı. Alalu rotasını kar renkli Dünya’ya çevirdi, başlangıca ait bir sır sebebiyle seçmişti bu hedefi (SÜMER TAB 3).

Sizce bu mümkün müdür?
Kuran’ın orjinalindeki mesajlar ile sümer tabletlerinde yazılanların aynı hikayeler olduğunu daha önce söylemiştim.

Peki devam edelim …

Eğer şu Annunaki hikayeleri tümüyle doğru ise, Kuran + Tevrat ve İncil’de anlatılan ziyaret hikayeleri de doğru demektir ve bu da neden İsrailoğullarının kendilerini üstün görüyor olduklarını bize açıklar.

İsrail oğulları demişken bu kelime kuranda “beni isr-ail بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ olarak” geçer ve bu özel bir isim değildir.

beni= oğul
isra=çıkmak/yükselmek, yürümek
iyl= El/allah’ın kulu

demek olup 2 ana anlamı vardır.

Allah/El’in kulu yükselmişlerin oğulları (yani yükselenlerin)
Allah/El’in kulu yürüyenlerin oğulları (yani Mısır’dan çıkanlar)

İsr-a/Esr-a اَسْرٰى kelimesi aynı kökten olup, İsra suresi ilk ayette kullanılmıştır.

Tanrı kuluna bir kısım ayetleri göstermek için;
haram = yasak olan
mescid-i = saygı duyulan
yerden geceleyin alıp
aksa = uzakta
mescid-i = saygı duyulan
bir yere yürütmüştür. Burada yürütmüştür olarak çevrilen kelime “esr-a” dır. Kelimenin karşılığı ister yürümek/götürmek, ister yükselmek olsun bize verilmek istenen mesaj “bir yerden başka bir yere seyahat edilmiş” olduğudur.

Toparlayacak olursak; bizlerin gelişmiş bir tür olduğunu, başka evrenlere, galaksilere, dünyalara dağılmış olduğumuzu ancak çıkardığımız bir isyan/ayaklanma sonucu, kölelik ve ıslah için buraya sürüldüğümüzü/tıkıldığımızı ama başıboş da bırakılmadığımızı, belirli periyotlarla asıl dünyamız ile bağlantı kurulduğunu, ziyaretlerin gizli bir şekilde yapılmaya devam ettiğini kutsal kitaplardan ve yazıtlardan anlıyoruz.

Amos 5/8
Ülker ve Oryon takımyıldızlarını yaratan,
Zifiri karanlığı sabaha çeviren,
Gündüzü geceyle karartan,
Deniz sularını çağırıp
Yeryüzüne dökenin adı RAB’dir.

Tüm bunlar gerçek ise o halde burada bir geçit olmalı. Öyleyse nerede bu geçit? Kuran “Saat yaklaştı, ay yarıldı” diyor. Ay’ın bir üs olduğu ve Hitler’in bunu bildiği hatta sarı saçlı ve mavi gözlü alman ırkının uzaydan geldiğine dair birçok yazı ve video yayınlandı. Bunların bazılarının gerçeklik payı var gibi sanki. 18/19.yy’da tabletlerin keşfi ile Darwin, Einstein, Tesla vs. bilim adamlarının ortaya attığı iddialar ve sürdürdüğü çalışmalar, ufo kazaları ve olağanüstü teknolojik atılımlar neredeyse bu aynı yüzyılda oldu ve dünyanın seyrini değiştirdi. Eğer Amiral Byrd’in anlattıkları gerçek ise (-ki gerçek gibi görünüyor çünkü hemen akabinde Tunguska’da sebebi bilinmeyen büyük bir patlama oluyor ve Roswell’de ufolar düşüyor) bizi sürekli gözetleyen/takip eden birileri var ve bunlar büyük olasılıkla da gelişmiş/üstün insanlar. Çünkü İncil’de buna benzer bir ziyaret anlatılırken, ziyarete gelenlerin Mısır tanrıları gibi hayvan maskeleri taktıkları yazılıdır.

Vahiy 4-8 Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: “Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.” O anda Ruh’un etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm. Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu. Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı.

Evet, daha önce sizlere Muhammed ile İsa’nın aynı kişiler olabileceğini, Muhammed’in anlamının hamdedilen/övülen demek olduğunu ve global çapta bir özgürlük hareketi başlattığı için bu isimle anıldığını söylemiştim. İsa köleleri özgürleştirmek için mücadele veriyor ama insanlar onu satıyor o da sedir ağaçlarının bulunduğu yerdeki iniş rampasını kullanarak bu dünyayı terk ediyor (olabilir). Bu hikaye için Kur'an: “onu öldürmediler ve asmadılar, biz onu katımıza yükselttik” diyor (bkz. Nisa 155) ve giderken de buradaki kuleleri yerle bir ediyorlar.

Vahiy 18/2
Melek gür bir sesle bağırdı:
“Yıkıldı! Büyük Babil yıkıldı!
Cinlerin barınağı,
Her kötü ruhun uğrağı,
Her murdar ve iğrenç kuşun sığınağı oldu.

Sanırım bu yüzden de ona son peygamber deniliyor (olabilir).

Diyanet Vakfı Meali
33.40 – Muhammed (övülen), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Yazımı bitirirken küçük bir ayrıntıya daha değinmek istiyorum. Babil'deki yıkılan bu kuleler acaba iniş/kalkış rampası mıydı ve Tesla'nın yıkılan kulelerine mi benziyordu? Bildiğiniz gibi bu kuleleri yıkanlar Yahudi İsrailoğullarının kapitalist torunları idi. Acaba Tesla bu kuleler ile gizli geçitleri mi bulmuştu? Çünkü ufo olayları ve kaos (dünya savaşları) bu tarihlerden sonra patlak veriyor. Fringe dizisinde bu konu işlenmişti. Nasa'nın her dediğine inanmasam da bu tür geçitlerin var olduğu ile ilgili yapmış olduğu şu haberi önemsiyorum.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/uzay/797112/NASA_dan_carpici_aciklama__Dunyanin_manyetik_alaninda_gizli_gecitler_var.html

Bu ziyaret konusunu ve buraya yazdıklarımı daha iyi anlayabilmek için Tesla'nın hayatını araştırmalı ve 5.Element filmini dikkati bir şekilde yeniden izlemelisiniz. Filmin senaryosu (neredeyse tümüyle) Sümer tabletleri ve Kutsal kitapların mesajlarına göre yazılmıştır ve bu olası ziyaretler hakkında fikirler verecektir. (Ercan aldan)

Bunları da mutlaka izleyin!

https://youtu.be/wSqEQjjbllo
https://youtu.be/Ajr8I4h8l2g

12 Eyl 2020 22:26 güncellendi

07/01/2019

ORİON GEÇİDİ

Beni bilen bilir. Hem bilimi hem de dini sorguluyorum. Çünkü septiğim/kuşkucuyum. Her denilene inanmamak genlerimde var. 25 yıldır sürekli araştırıyorum/sorguluyorum. Son 1 senede, 24 yılda öğrendiklerimden daha değerli bilgiler öğrendim. %100 kanıtlanmış bilgiler olduğunu iddia edemem ama her yeni bilginin bilincimi daha da açıyor olduğunu ve dna'mda kodlanmış bilgileri açığa çıkararak beynimin kullanılmayan bölgelerini de etkilediğini fark ediyorum. Demem o ki siz de bu taktiği uygulayın. Soluduğunuz hava dahil herşeyi sorgulayın. Kendinizden önce yaşamış atalarınızın, yaşamış oldukları hayatın kodlanmış olduğu dna'yı, genetik miras sayesinde sizler de taşıyorsunuz. Belki de gerçek bilgiler sizin dna'nızdadır. Yeni bilgiler edinerek sizdeki bu bilgilerin açığa çıkmasını (dna'nızdaki bilgiler ile eşleşmesini) sağlayın. Belki sonuçta gerçekleri öğrenmek size acı verecek ama en azından yaşam amacınızı bilerek bu dünyadan ayrılacaksınız ve belki de buradan çıkış yolunu bulacaksınız/anımsayacaksınız.

Neyse çok uzatmayayım ...

Amos 5.8 Ülker ve Oryon takımyıldızlarını yaratan, Zifiri karanlığı sabaha çeviren, Gündüzü geceyle karartan, Deniz sularını çağırıp yeryüzüne dökenin adı RAB’dir.

Eyüp 38.31 “Ülker yıldızlarını bağlayabilir misin? Oryon’un bağlarını çözebilir misin?

Eyüp 9.9 Büyük Ayı’yı, Oryon’u, Ülker’i, Güney takımyıldızlarını yaratan O’dur.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/uzay/797112/NASA_dan_carpici_aciklama__Dunyanin_manyetik_alaninda_gizli_gecitler_var.html

Nasa'nın her söylediğine inanmadığımı söylemiştim ancak bu haberin doğruluk payı var gibi. Çünkü bunu destekleyen incil ayetleri var. Ha "doğruluğu bile net olmayan incili neden bilimsel bir bulguya delil olarak sunuyorsun?" diye sorabilirsiniz. Yukarıdaki açıklamada da belirttiğim üzere hem dini hem de bilimi sorguluyorum, bu yüzden hemen hemen tüm yazılarımda bu ikisinden örnek gösteriyorum ve kıyaslamasını da sizlere bırakıyorum. Böylece bilinçlerinizin açılmasına katkıda bulunuyorum. Sizler farkında olmasanız da bu tür kıyaslamalar sayesinde, ilgili konuyu araştırıyor ve aklınıza yatan açıklamayı mantıklı bulup kabul ediyorsunuz ve sabit fikirlilikten kurtulup (belki de) gerçeği bulmuş oluyorsunuz. Sonuç itibariyle gerçeklik olgusu da göreceli bir kavram ama en azından yanlışlığı ispatlanana kadar bu bilgi sizi aydın tutacaktır ;)

Hem bilim, hem de din (her daim) onların elinde/kontrolündedir. Kutsal kitaplarında (!) bahsettikleri bir şeyi bilim ile kanıtladık diyorlarsa, aslında bilin ki bu da onların planlarının içerisinde bulunan şeylerden biridir. Böylece zorbalıklarını aklamak için biz sizi her türlü uyarmıştık diyebilecekler.

Not: Bu aralar Orion'un uzaydaki bir bölgenin ismi değil de, Orhun anıtları olduğunu iddia ediyorlar. Genel anlamda uzaylı ırkların varlığına ben de inanmıyor, olan biten herşeyin biz insanlar tarafından vuku buluyor olduğuna inanıyor olsam da, orion'un orhun yazıtları olabileceğine de ihtimal vermiyorum. Hitler ile ilgili videoları izleyenler bilir. O bir ara bu işlerle çok uğraşmıştı. Yeraltında gizli üsler keşfettiğini, uçandaireleri onun ürettirdiğini, ay'a üs kurdurduğunu, üstün teknolojik bilgilere erişim sağladığını ve bununla dünyayı istila etmeye kalkıştığını, hemen arkasından Rusya (Tunguska'da) bir patlama meydana geldiğini (belki de bunu da almanlar yaptı) ve dünya savaşlarının da hemen akabinde çıktığını ve en sonunda da roswell olayının patlak vermesi vb. ... tüm bunlar, orion'a giden bir geçidin var olabileceğini gösteriyor ama tabi bunlar sadece bir tahmin "şimdilik ..." (ercan aldan)

7 Oca 2019 19:42

GÖKTEN İNENLER (?)

GÖKTEN İNENLER (?)

Kuran açısından bakılırsa cibril ve vahiy getiren melek ayrı kişilerdir. Mürselat suresinin ilk ayetlerinde (ve necm suresinin bazı ayetlerinde) bu ayırımı görebilirsiniz. İncil ve kurana göre vahiyler uzaydan (Orion'dan) gelmektedir. 50bin yıllık bir mesafeden. Cibril'in insan olma olasılığı yüksektir. Cibr, cebr= cabbar, zor, kuvvetli demek olup, el (iyl) tanrı demektir. Yani cibril=tanrının cabbar kulu demektir. Mikail ise kuranda mikyale olarak geçer. Anlamı ölçüyü tam yapan demektir. Kanatlı melekler dmt etkisi ile görülen sanal (sembolik) görüntülerdir. Cibril İncil'de Gabriel, Tevrat'ta Molek olarak geçmektedir (ilgili kaynaklarını daha önceki yazılarımda vermiştim)

Daha önce size uzaylı hikayelerine inanmadığımı ve sahte bir uzaylı istilası başlatabileceklerini söylemiştim. Şuan için halen bu ihtimalin yüksek olduğunu düşünmekteyim. Ancak 20.yy başlarındaki Tunguska'daki o meşhur patlamadan sonra yaşananlar ve Mehmet Akif Ersoy'un kaleme aldığı şu satırlar bana "acaba?" dedirtiyor :)

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. (Alıntı: Mehmet Akif ERSOY - Çanakkale Şehitlerine)

Şu husus benim dikkatimi çekti!

"Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer." ...

Hatırlarsanız Sadettin Teksoy bununla ilgili bir bölüm yapmıştı. İngiliz Norfolk Alayı'nın tepelerine bulutlar çökmüş ve askerler bu bulutun içine çekildi demişti. Tabi Teksoy muzip adam olduğundan bu konu pek dikkate alınmamıştı. Şimdi şiirin bu kısmında Akif'in söylediklerini, Teksoy'un o bölümde söylediklerini ve bu aralar bilhassa angaralıların dillendirdiği "atalarımız gökten inecek ve kötüleri temizleyecek" şeklindeki söylemlerini bir araya getirince insan şüphelenmeden edemiyor. Gerçekten gökten inenler olmuş muydu? Olmuşsa bunlar kimlerdi? İsa zamanında inenlerle aynı topluluk muydu? Nereden ve niçin gelmişlerdi?

Dikkat edersek dünya savaşları curcunası da bu tarihlerde yaşanmıştı ve savaştan sonra dünya genelinde birçok kitap, dergi, gazete ne kadar bilgi varsa hepsi yakıldı. Aynen Babil işgalinden sonra yaşananlar gibi, aynen İskenderiye kütüphanesine yapılanlar gibi.

Hitler gök cisimleri ve gökyüzü ile çok ilgilenmişti. Hatta bazı uçan daireler inşa ettirdiği, Ay'a gidip geldiği ve orada bir üs kurdurduğu hususunda sağlam deliller bulunmaktadır (https://youtu.be/2Zo4kU2erws). Armalarında taşıdığı svastika (gamalı haç) sembolü, eski türklerin kullandığı sembol ile aynıdır. Bu sembolün orijini yılandır. Önceki yazılarımda yılan=özgürlük simgesidir, ÖZ TÜRK'ün simgesidir demiştim. Almanlar ve Türkler'in dünya savaşına beraber girmeleri sanırım bir tesadüf değildi.

Yukarıda alıntı yaptığım mısraların hemen öncesinde;

Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Denilmektedir. Yine o yazımda hilal=yılan=özgürlüktür demiştim. Özgürlük (yılan) uğruna ne güneşler batıyor? Gerçekten de böyle olmamış mıdır? ÖZ TÜRK'ler, sömürgeci ışıkçıların güneşini söndürerek savaşı kazanmamışlar mıdır?

Tüm bunları bir araya getirdiğimizde bir gök desteğinin olmuş olabileceğini ancak, bu desteğin nasıl ve ne şekilde çağrıldığını şu an için bilememekteyiz. Nasa yakın zamanda açılıp kapanan geçitler bulunduğuna dair haberler yapmıştı. Nasa'ya güvenmiyor olsam da bunca örneğin bir araya gelerek tesadüfen bir bağ oluşturabileceğine de pek ihtimal vermiyorum.

Bir gök desteği gelecekse bile umarım ışıkçıların (illüminati) tarafında değildir :)

7 Oca 2019 19:54

RUH = ELEKTRİK/ELEKTROMANYETİK

RUH = ELEKTRİK

Ruh = Elektriktir. İçimizde dolaşan enerjidir. Damarlarımızda dolaşan gerilimdir. Beynimizdeki o kıvılcımdır. Şahdamarlarımızdan yakın olandır. Her canlının içinde bulunan ve onu yaşatan sonsuz enerjidir -ki işte sen buna ruh/allah diyorsun, ben ise enerji/bilinç. Bizi ve beynimizi diri tutan bu bilinçtir. Bu bilinç kaybolursa arabın tanrısına değil bir defibrilatöre ihtiyacın vardır -ki şansa bak o da elektriktir :)

Binlerce yıl önceki, teknolojiden yoksun bırakılmış sıradan insanlar ne bilsinler elektriği? Halk şimşeği zeus/tanrı zannetmiş. Oysa bilmiyorlardı ki elektriğe hakim olan dünyaya hakim olur. Bu enerjiden bihaber olan insanlar ise onu kutsal saymışlar. Aynen İsa'yı saydıkları gibi. Çünkü o zamanın insanları bilmiyordu ki İsa/Horus'un bir tür elektroşok cihazı kullandığını (https://youtu.be/rCJRsCjPaAc). Kullanmasaydı başka türlü nasıl diriltecekti bir ölüyü? Sıradan insanlar için cevap hazırdı: Bu bir MUCİZE! Oysa benim gibi septikler için ise hep bir soru işareti vardır. NASIL? Çünkü bu ve buna benzer cihazlar, kendilerini gök tanrısının seçilmişleri zanneden o elitlerin her daim elindeydi ve gizliydi (https://youtu.be/QYzb_wR1thQ). Ta ki tabletler bulununcaya ve Tunguska'daki o patlama oluncaya kadar.

Bu enerji/güç 18-19 yy'da deşifre oldu ve tüm dünyaya yayıldı. Elektriğin yaratma gücünün olup olmadığını Miller-Urey deneyi ile ispatlamaya çalıştılar ve başardılar da ancak her ne hikmetse yeterli ödenek yok diyerek projeyi iptal ettiler (nedense hep öyle olur :)).

https://tr.wikipedia.org/wiki/Miller-Urey_Deneyi

Elektriğin yaratma gücünü bilen başımızdaki elitler, insanları sömürmek için kullandıkları korku dinlerine bir zarar gelmesin diye ne kadar bilimsel deney varsa hepsini baskı ile susturmuşlardır. Cia, Mi6, Kgb, Mit ... hepsini bu tür deneylere engel olmak ve insanların içindeki bu gücün farkına varmalarını önlemek için kullanmışlardır. Çoğunlukla başarmışlardır da :(

http://www.bilim-teknoloji.com/elektrik-uretebilen-canlilar/

/ercan aldan/
7 Oca 2019 19:46

En çok okunan