test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉

11/09/2020

AHİRET HAYATI (?) = SON ZAMANLAR

AHİRET HAYATI (?) = SON ZAMANLAR

Ahiret hayatı denilen şey: hasattan önceki hayattır (ahir=son demektir). Hasatına karar verilenler için artık hayat bitmiştir. Kurtarılanlar (elitler) dünya tarlasında başka bir kara parçasına taşınır ve orası cennetleri olur (Adem ve eşi gibi). Cehennem; yaşadığımız yerdir. İnsan ve Cin (gizli plan yapan İblis ve soyu); cehennemi yaşasın diye buraya sürgün gönderilmiştir (sırf zorba göktanrısına karşı adalet ve eşitlik isteyip, gizli isyan planları yaptılar diye).

Diyanet Meali:
32.13 - Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, "Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir.

Her hasat, tamamen yeni bir dünya ve tamamen yeni bir hayat demektir.

Her yeni doğum; cehennem için birer odundur.

Diyanet Vakfı Meali:
19.71 - İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.

Odun dediysem korkma :) Fiziksel bir yanma filan yok. Kuran'a sokulan İsrailiyat uygulamaları (gei-hinnom) seni korkutmasın ama sıkıntılı bir süreç geçireceksin orası malum.

Ha peki bu sıkıntının sonunda Cennet var mı? YOK! Malesef ki sana yok. Yeni hayatta, yeni dünyada senin-benim gibi bilinçsiz kölelere yer yok. Bizler burada cenneti yaşayabilmenin yollarını aramamız gerekirken, tam tersi cehennemi yaşıyoruz ve yaşatıyoruz. Çünkü bilinç yok! Şuur yok!

Elmalılı Hamdi Yazır Meali:
2.25 - iman edip salih ameller işliyenlere ise müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akar cennetler var, onlardan: hangi bir semereden bir rızk rızıklandıkça onlar, her def'asında «ha! bu bizim önceden merzuk olduğumuz» diyecekler ve ona öyle müteşabih olarak sunulacaklar, kendileri için orada pak, çok pak zevceler de var, hem onlar orada ebedî kalacaklar

Sen bu dünya cehenneminde sonsuz bir döngü ile elitlerin ve onların efendilerine (tanrılarına) kölelik yaparken, onlar (ve soyları) bu dünyada ve başka dünyalarda keyif çatıyor (yakında alırsın haberini).

İşte sonsuz cennet, sonsuz cehennemden kasıt budur.

Genetik miras ile bizden önceki atalarımızın yaşadıklarını hatırlayacağımızı daha önce söylemiştim.

Bu döngü belki de milyon yıldır bu şekilde devam etmekte. İnlerine girip bu sistemi çökertmedikçe bu kısır döngü daha nice milyon yıl böyle devam edecek kimbilir? (ercan aldan)
11 Eyl 2020 14:18 güncellendi

LABORATUVAR FARELERİ GİBİYİZ

LABORATUVAR FARELERİ GİBİYİZ :(

Hepsi aynı. Yılancısı da aynı ışıkçısı da. Önce üreyin diyorlar (genetik mühendisi iblis'i de bunun için kullanmıştı zorba tanrı(lar). Dna'nın yapısını bozdurdular. Bu yüzden İblis'e yılanın başı denildi (ikili sarmal dna ile ikili sarmal yılanın şekli aynıdır ve tıpta da ikili sarmal yılan sembolü kullanılır).

Bu müdahale yüzünden 64 kodonun yalnızca 20'sini kullanabiliyoruz. Bu yüzden birçoğumuzun bilinci kapalı ve cahiliz. Bunu yaptılar çünkü sistem için sömürülecek itaatkar/köle insan yığınları lazımdı. Keseler dolunca da bu yığınlara ihtiyaç kalmıyor. Yine de yılancılara formaliteden "nüfusu azaltmak için makul bir projeniz var mı" diye soruyorlar? Bill Gates de diğer özgürlükçüler gibi süreci yavaşlatma konusunda yapıcı bir çözüm bulmaya çalışıyor olabilir (https://www.facebook.com/BillGates/videos/150993162217437/) Zorba ışıkçılar ise infial olmasın diye değişmez kanunlarının planlarını yavaş yavaş hayata geçiriyorlar.

Öncesinde bir uyarıcı gönderiyorlar (blue beam olabilir) sonra sırasıyla;
2.salgın hastalıklar +
3.bazı nehir yada göllerin kana dönmesi +
4.küresel ısınma +
5.karanlık +
6.kuraklık +
7.depremler ve iri dolu yağışları +

Son aşama nükleer silahlar ... (bkz. vahiy 16/1-21).

5 ve 6. maddeler hariç diğerleri yaşandı/yaşanıyor. Olası kıyamet günü olan 2023 ve/veya 2150'ye kadar hem kalan aşamaları tamamlayacak hem de projeleri değerlendirecek bu kanı bozuklar!

Laboratuvar farelerinden bir farkımız yok. Deneylerden sağ çıksak bile büyük kedilere yem olacağız :( (ercan aldan)

11 Eyl 2020 13:24 güncellendi

KİM KİMİ YARATTI (?)

KİM KİMİ YARATTI (?)

İki olasılık var ama henüz ikisi de netleşmiş değil.

1. ihtimal: uzaylılar (tanrılar) bizleri yarattı.

Yani uzaylılar gerçekten bizi yaratıp buraya tıkmış olabilirler. Ancak bunun mantıklı bir açıklaması yok gibi sanki (?). Çünkü dünya üzerindeki sömürge sistemine (bin yıllardır devam edegelen köle-efendi sistemine) bakılırsa, uzaylılar bizleri neden köle olarak kullanmak istemiş olsun ki? Sümer tabletlerinde "altın madenleri için" deniliyor. Eğer öyleyse insan yaratacak bir teknolojiye sahip olan bu zekalar, neden etten kemikten bir canlı yaratmak için uğraşmış olsun ki? Bunu daha iyi ve daha ucuza yapabilecekleri makineler ile sağlayamazlar mıydı? Ayrıca bu akıllı varlıkların, isyan gibi bir riski düşünememiş olmaları, bana pek de inandırıcı gelmedi.

Bu yaratılma olayının dinsel açıdan değerlendirilmesini ise lüzumsuz buluyorum. Çünkü "bir sınav için" yaratılmış olduğumuz fikri bana çok saçma geliyor. Koskoca evreni yaratan(lar) işi gücü bırakıp, gelmiş geçmiş (yaklaşık) 100 milyar insan içinden TEK seni bulacak ve cennet/cehennem için seni sınav edip yargılayacak öyle mi? Gölden aldığın TEK bir damla, sana ne gibi bir yarar sağlar ki? Bir düşün!

2.ihtimal: bizler uzaylıları (tanrıları) yarattık.

Yani aslında uzaylı yada tanrı diye de bir şey yok. Evrim gerçek. Başka bir canlıdan evrildik. Geliştik, kalabalıklaştık ve teknolojinin zirvesindeyken, nükleer teknolojileri kullanarak, önceki ilkel atalarımızı yok ettik (çünkü nüfus dünyaya sığmadı). Sonraki zamanlarda da bunu tekrarladık. Kendimize çağlar belirledik. Bir çağı bitirip, diğerine geçerken (her seferinde) yeryüzünü temizledik. Geçmişe ait izleri silerek, yeni ve ilkel bir toplumun yaratılmasına olanak sağladık.

Peki neden ilkel bir toplum? Neden kadim bilgiler onlarla paylaşılmıyor?

Cevap basit: Kapitalizm!

Yeni neslin aciz, yetersiz ve günahkar kitleler olduğunu aşılamak gerekiyordu. Bunun için dinleri icat ettiler. Dinleri kullanarak gerçekleri gizlediler. Tanrılar yarattılar. İnsanları tanrı korkusu ile sistemin içinde tutmaya çalıştılar. Zaten ellerinde olan kadim güçleri, tanrıya mâl ederek bir korku dünyası yaratmayı başardılar. İsyan edenleri ya susturdular yada hasat ettiler.

Toplumu bir arada tutabilmek ve kontrol edebilmek için bu sömürge sistemini geliştirmek zorundaydılar (köle-efendi sistemi=kapitalizm). Böylece yarattıkları hayali tanrılara sırtlarını dayayıp, kendilerinin elitler (seçilmişler) olduklarını iddia edebilecek ve zayıfların sayesinde bu ölümlü dünyada rahat yaşamanın yolunu bulmuş olacaklardı. Böylece hem süreç devam edecek hem de keseleri dolacaktı.

Bana sorarsanız İKİNCİ İHTİMAL daha gerçekçi gibi duruyor. Çünkü günümüze kadar bu planın süregeldiğini gözlemleyebiliyoruz. Çünkü gerçek olan, doğru olandır. Gerçeği gizleyebilir yada hikayesini değiştirebilirsiniz ama mutlak gerçekliği asla değiştiremezsiniz. Örneğin; zehrin öldürücü etkisi olduğu mutlak gerçekliktir. O zehri bala katıp gizleseniz de, balın tatlı olduğunu söyleseniz de o zehir sizi öldürecektir. Yapılan iş de aynen budur! Bize öğretilenlerin hiçbiri gerçek değil ve ben artık bundan eminim.

/ercan aldan/
11 Eyl 2020 13:22 güncellendi

MODERN KÖLELER

MODERN KÖLELER

Metafizik bir dünyada yaşamıyoruz. Görmediğimiz, tatmadığımız yada dokunmadığımız şeylerin varlığına inanıp ona tapınıyoruz, neden tapındığımızı bile bilmeden ... Şu zihin denilen şey kontrol edilemiyor. “Sonsuz ruh” dediğimiz aslında “bilinç”tir. Bedenden uçup giden bir şey yok. Bilinç tamamen gittiğinde iş bitmiştir. Beden cansız bir nesnedir. Cansız/bilinçsiz nesneler daimi ölüdürler. Bilinci olan bir varlık için ölüm kaçınılmaz sondur. Kabalistler, mistikçiler ve spiritüalistler; ölüm gerçeğini “büyü, mistik ve paranormal aldatmacalarla süsleyerek” bir korku dünyası yaratmayı ve bu gerçeği kendi lehlerine çevirmeyi başarmışlardır. Bundaki amaçları; (tek tanrı inancı ile) tek bir çatı altında kitleleri toplamak, efendi-köle sistemi ile onları yönetmek ve sömürmektir. İtaat etmeyenleri ise “hasat” denilen kitlesel kıyım ile öldürmekte ve bu korku ile; beyinleri baskı altına alıp, onları; itiraz edemeyen, sorgulayamayan robotlar haline getirmektedirler.

Binyıllardır süren ölümsüzlük arayışı 2045 projesi ile son bulabilir. Yapay zeka ve dna sentezi ile bu sağlanabilir ama sonrasını tahmin edebilmek güçtür. Dna bir işlemcidir. İşlemci; onu üreten mühendis tarafından değil de bir başkası tarafından modifiye edilirse orjinalliğini yitirerek, onu üretene özel bir araç haline gelecektir. Yapay zekanın kontrolü ele geçirmesi durumunda, ebedi yaşam düşüncesi - ebedi yok oluşa sebebiyet verebilir.

Belki de bu gereklidir. Bizler evrenin başına gelen en büyük belayız. Doğanın var etme gücünü, yok etmek için kullanan hırs dolu zalimleriz. Gerçek hayatın içinde bir hayal dünyası yaratmışız kendimize. Gerçek hayatı sürekli ıskalıyoruz. İçinde bulunduğumuz durum, kedinin yakalamış olduğu fareyi yemeden önce oynaması gibidir. Birileri bizimle oynuyor. Bunun için din ve siyaseti kullanıyorlar.

Evrimleşeceğimiz/gelişeceğimiz ve üstün bir teknolojiye sahip olacağımız kesindir ama bu teknolojileri/gücü birbirimizi yok etmek amacıyla kullanacağımız da bir gerçektir. Çünkü bu döngü hep bu şekilde olmuştur. Hırs güçtür ve güç hırsa her zaman yenik düşmüştür. Geçmişte en üst teknolojiye ulaşıp düşüşe geçmiş olabiliriz yada tam tersi de olabilir. Her durumda doğanın kanunu olan “Yok etmek” gerçeğini örtbas edememişiz. Çünkü bu içgüdüyü bize veren doğadır. Can taşıyan her bilinçli varlıkta bu içgüdü vardır. Dinler içimizdeki bu yok etme içgüdüsünü maskelediğimiz, hırs zehrimizi şerbet diye masumlara içirdiğimiz iyi niyet masallarıdır. Dinleyeni ve inananı çoktur. Güçlü bir hipnozdur. Etkisinden kurtulmak için kendimizi silkelemeli ve bu çerçevenin dışına atmalıyız. Bu hipnozdan kurtulamayanlar, ölüm gerçeğini gördükleri halde ölümsüz bir hayat süreceklerine inanarak kendilerini avuturlar. Bu inanç, içimizdeki ölümsüzlük hırsının bir yansımasıdır. Sizin sömürücüleriniz bu inancı kendi çıkarları için kullanmışlardır. Dedikleri gibi sonsuz bir güce ve sonsuzluğa sahip bir Tanrıları olsaydı onu vadetmez hemen şuan herhangi birine verirdi ve tüm gizemleri giderirdi. Hayal dünyalarında/cennetlerinde, hayali sonsuzluklara umut bağlayanların inancını pekiştirirdi ama bunun bir örneği dünya tarihinde yoktur ve olmayacaktır da. Çünkü yarattıkları tanrının böyle bir gücü yoktur!

Bir de, hiç görmedikleri halde onun tüm vasıflarını(!) kendi adları gibi bilen, %0,99 IQ’ya sahip, “işte o öyle demiş, şu böyle demiş”ten öteye gidemeyen, mason pergelini elinden düşürmeyen kabalist bilim adamı (!) atalarının her söylediği ve yaptığı sahte çizimler/resimlerle (güya inandıkları) kitabın mucizelerini haklı çıkarmaya çalışan, garip bir müslüman güruhu da var. Bunlar için söyleyebileceğim tek şey “Sizler seçilmişler değilsiniz!” Seçilmiş olanlar; RA’nın gözüyle bakanlardır. Yani uğrunda saç baş yolduğunuz idollerinizdir ve onları yaratan patronlarıdır. Kıyamet sandıklarında yada nuhun gemilerinde kurtarılacak olan elitler onlardır ve malesef aralarında sizler olmayacaksınız. Siz ve evlatlarınız; cennet, sonsuz yaşam umudu ile onların ve evlatlarının (bu dünya var oldukça) kölesi olmaya devam edeceksiniz!

https://twitter.com/i/status/1504522020775763969

Peki dinsiz yaşanır mı? diyeceksiniz. Yaşanır elbet. Hem de en güzel haliyle. Aslanın ve ceylanın, kurdun ve kuzunun bir dini mi var? Yada onlarla birlikte yaşayan (sizlerin ilkel kabul ettiği) yerlilerin? Ancak ceylan aslanın mıntıkasına, kuzu da kurdun mıntıkasına girdiğinde neler olacağını bilirler. Bu yüzden aslan ve kurt pusu kurmak zorundadır. Din adamlarının ve siyasetçilerin bizlere yaptığı da aynen budur! Onlar ikiz kardeş gibidirler. Dinler ile kandırırlar, kanmayanları siyasi kararları ile yok ederler. Yarattıkları bu modern hayat, modern köleliktir.

Kim bilir belki de onlar haklıdırlar. Gerçekten koskocaman bir tanrıları vardır ve bizi yaratıp buraya tıkmıştır. Bu doğruysa, (bunca örnekten sonra) onun iyi olduğuna inanmam mümkün değil. Güçlünün zayıfı yok ettiği bu doğada, zayıfın yanında olmayan (onu görmezlikten gelen) bir tanrı bana göre saygıyı hak etmiyor.

Hayatın gerçeklerine gözlerinizi kapayıp, yaşamı ıskalamayın! Siz teksiniz. Birsiniz. Kafanızı kumdan çıkarın! Kendinizi onlara yem etmeyin. Bu hayatı yaşayalım ama “özgürce”. Doğa size bu şansı vermiş (ercan aldan)
11 Eyl 2020 13:19 güncellendi

CİN, RUH, REENKARNASYON ve MUCİZE KAVRAMLARININ GERÇEK ANLAMLARI

CİN, RUH, REENKARNASYON ve MUCİZE KAVRAMLARININ GERÇEK ANLAMLARI

(Uzun bir yazı olacak ama kafandaki önemli soruların cevabını bulacağından eminim)

Mucize kelimesini kuran açısından değerlendirecek olursak anlam ve yazılış bakımından farklı şekillerde kullanıldıklarını görüyoruz.

Mucize مُعْجِزَة = aciz bırakmak. Ayet = اٰيَاتِ = ayet/mucize/delil ...

Muhtelif ayetlerde tanrının meydan okuma yöntemi olarak “mucize=aciz bırakamazsınız” şeklinde kullanılırken, bazı ayetlerde ise meydan okuma ile ikna olmayanları şaşırtmak amacıyla “ayetlerimiz=işaretlerimiz, delillerimiz, mucizelerimiz” şeklinde kullanılmıştır. Gerçek anlamlarının ruhaniyat ile hiç bir ilgisi yoktur!

Madde/Maddiyat aleminde yaşıyoruz. Aklımızın yetmediği ve o an için çözemediğimiz konuları maneviyata/bilinmezliğe bağladık. Halbuki her şeyin bir izahı muhakkak vardır. Yaratıcılarımız bizlere bu madde aleminde işimize yarayacak standart içgüdü ve yetenekleri dna’mıza kodlamışlardır. Bunlar “yeme, içme, üreme, korku, aşk, acı …” vs. gibi basit his ve davranışlardır. Bunların gelişimi, kas dokusundan ibaret olan beyni geliştirmekle mümkündür. Beynimizin idrak edemediği şeylere tanrıların mucizesi dedik. Zihnini geliştiren zekiler, zihnini geliştiremeyen cahilleri sömürüp, sahip olduğu yeteneklerini “tanrının mucizesi” diyerek, kurdukları bu sömürge imparatorluğu için kullandılar ve dünyaya korku saldılar. Ellerinde “kendilerinden önceki beyni gelişmiş zeki insanların bilgileri” mevcuttu. Bu bilgileri kendi soylarına (israiloğullarına) aktardılar. Bu bilgilere hepimiz vakıf olamadığımız için, bilgiyi elinde bulunduran kişileri tanrının elçileri/peygamberleri olarak kabul ettik/inandık. Oysa ki peygamberlik dedikleri şey babadan oğula geçen krallık sisteminden başka bir şey değildi. Kutsal kitaplardaki peygamberlik silsilesine bakanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır.

Tanrının, birkaç adamı kullanarak ve birtakım deliller göstererek varlığını insanlığa ispatlamaya çalışması trajikomik bir durumdur. Çünkü sonsuz kudrete sahip olduğuna inanılan tanrının böylesine basit ve kayırıcı bir yola başvurmak yerine kendisinin varlık bilgisini dna’larımıza kodlamış olması ve istisnasız tüm insanlığın da tanrıya inanıyor olması gerekmez miydi?

Öte yandan doğanın mucizelerle dolu olduğunu ve bunu bir kısım insanların görerek tanrıya iman ettiğini, bir kısım insanların da göremeyecek kadar kör olduğunu iddia etmek, tanrının bizi eksik/kusurlu yaratmış olduğunu gösterir. Bazı kişilerin bunları görebildiğini savunmak ise; tanrının bazılarımızı bazılarımıza karşı kayırmış olduğunu gösterir. Aksini iddia eden buyursun!

Bu yaşam döngüsünde mucizevi bir durum yoktu, hiç olmadı. Ellerindeki kadim/üstün bilgileri kullanarak bir korku/teslimiyet krallığı kurdular. Çünkü insanları tek bir merkeze yöneltmek ve yönetmek daha kolay olacaktı. O zamanlarda mucize gibi görünen olaylar, teknoloji sayesinde günümüzde de mümkün olmaktadır. Örneğin ölünün elektroşok ile diriltilmesi, göz nakli ameliyatı, yanmayan amyant elbiseler, deprem ve yağmur makineleri vs. vs. bunları yapabiliyoruz, çünkü zaten bu bilgilere sahiptik ve bunları hep kullandık (İncil’de vahiy, tevrat’ta hezekiel bölümlerini okuyun). Bizi buraya yerleştiren tasarımcılarımızın, buranın kullanım klavuzunu vermeyeceklerini de düşünemezdik elbette ama maalesef bu klavuz iyilerin değil kötülerin ellerinde :(

Yukarıda bahsettiğim şekilde belli bir standartta tasarlanmış dna/genlerimiz var ancak bunların kısıtlanmış olduğu da bir gerçek. Tanrılar insanlara kendi varlıklarını ispatlamak isteseydi mucizelere ihtiyaç duymazlardı, dna/genlerimize kendi delillerini de yerleştirirlerdi. Böyle yapmadıklarına göre bilinmek gibi bir ihtiyaçları olmadığı, bizlerin de basit/sıradan canlılardan farkımız olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.

Her şeyin bilgisini içeren klavuz/rehber/asıl ahit elimizde olmadığı için olayları hep ruhaniyete bağladık. Halbuki yaşadığımız bu madde aleminde ihtiyacımız olan içgüdüler dna'larımızda vardır. Ruhaniyat diye birşey yok! Çünkü ölüm diye bir gerçeklik var. Ölümün olduğu yerde ruhtan yada sonsuzluktan konuşmak abesle iştigaldir. Sonsuza kadar yaşayan varlıklar olsaydık ruhumuz var diyebilirdik.

Ruh dediğimiz şey bilgidir. Bilgi bilinçtir. Ruh'un hem ölümsüz olduğuna hem de tanrı tarafından üflenmiş olduğuna inanmak çelişkidir/mantıksızdır. Çünkü önümüzde, tanrının vermiş olduğuna inanılan (!) ölüm diye bir gerçeklik var. Ruh tanrının üfürüğü olsaydı neden onu ölümlü bir bedene yerleştirsin ki? Sonsuz bir yaşama sahip insan tarafından yüceltilmek daha mantıklı olmaz mıydı? Ayrıca ruh ölümsüz olsaydı sıfır hafıza ile doğmazdık.

Hepimiz biriz. Hepimizde aynı dna kodu var. Hepimiz basit kodlardan ibaretiz. Hepimizde aynı içgüdü var. Bu gen binlerce yıl insandan insana aktarılıyor. Aktarılma enkarne ile mümkün oluyor. Hayat döngüsü dediğimiz şey aslında bir reenkarnasyondur. Sıfır hafıza ile başka bir zamanda, başka bir yerde, başka bir bedende dünyaya gözümüzü açıyoruz. Bazı kişiler "önceki hayatımda falan yerde falan kişiydim" derken doğruyu söylüyor olabilir. Çünkü doğal yollardan olmamış toplu kıyım ve ani ölüm örnekleri var. Bazı yetenek ve alışkanlıkların genler vasıtasıyla aktarıldığını biliyoruz. Beyin baskılanmasından kurtulup beyin kaslarını geliştirmediğimiz sürece dna'mıza kodlanan standart içgüdü ve bilgilerle doğup-büyüyor ve ölüyoruz. Eskiden uzun olan ömrün kısaltılmasının sebebi bu zihin gelişimine engel olmak için olabilir. Okuma ve araştırmaya ağırlık verirsek beyin kaslarımız gelişiyor ve zihnimiz için belirlenen standartın dışına çıkabiliyoruz (https://youtu.be/VLzy-KwFBdc). Bu yüzden her insanın IQ seviyesi farklıdır. Eğer tüm insanlar bu baskılanmadan kurtulup Einstein seviyesinde zihnini geliştirmiş olsaydı dünya şu an çok daha farklı bir yer olurdu. Ya da tam tersi, insanlık zihnini hiç geliştirememiş olsaydı, şu an afrikadaki yerliler gibi yaşıyor olacaktık. Demem odur ki, anahtar biziz. Zihnini geliştiren zekiler, geliştiremeyen cahil kitleleri sömürürler.

Ruhaniyat olayını ve herşeyin maddeden ibaret olduğunu öğrendiğimize göre CİN kavramını da açıklayabiliriz.

Cin=gizli olan manasına gelir. kuranda bu şekilde birçok ayette kullanılır. cenin=su ile gizlenmiş, can=beden ile gizlenmiş, cennet=bahçe ile gizlenmiş, cinnet=aklı/bilinci gizlenmiş … vs. aynı kökten türeyen kelimeler olup ruhaniyatla bir ilgisi yoktur. Bazen "kurnaz ve daha zeki" anlamında "cin fikirli" lafzını kullanırız. Cin, geleneksel anlamda görünmeyen ruhani varlıklar ise, gör(e)mediğimiz bir varlığın aklını nasıl bilebilmişiz ki bu lafzı kullanmışız? Komik bir durum gerçekten.

وَالْجَانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ
15.27 - Cin/cann’i de daha önce zehirli/dumansız ateşten yaratmıştık.

Buradaki “nar-is semum” dumansız ateş ve zehirli ateş olarak çevrilmiş. “smm” kök harflere sahip “semmet” ile benzer olup anlamı zehirli yılan demektir. O halde mantıklı çeviri şöyle olmalıdır;

"Ve o gizli olan yılanı da yaratmıştı"

Çeviri size garip gelebilir ama bence gerçek anlamı budur. Çünkü tevrat ve incil’deki cennetten kovuluş hikayeleri de bu şekildedir ancak tevratta sözü edilen yılan gibi fiziksel değil, israiloğulları gibi yılanoğulları adında bir grup/kavmin adıdır ve bunların daha önceleri birlikte yaşadıklarını kutsal metinlerden(!) anlamaktayız. İçlerinde “adalet ve özgürlük için isyan” düşüncesi besleyen İblis/Yılanoğlulları, Cennet’te gizli bir isyan çıkarıp savaşa sebep oldular, birçoğu katledildi ve kalanlar da buraya sürüldü.

Vahiy 7-9 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوا اِلَّا اِبْلٖيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ اَمْرِ رَبِّهٖ اَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونٖى وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمٖينَ بَدَلًا
18.50 - Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: Adem'e eğilin/itaat edin!» demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da onun neslini mi dostlar ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir.

Ayetteki “İblis cinlerdendi” ifadesinin doğru açıklaması şudur. İblis; isyan planını gizli yapmıştı. Nitekim ışık sembolünü kullanan mason ve illümanitlerin de işlerini çok gizli bir şekilde yürüttüklerini biliyoruz. Yılan figürlerini ise antik toplumlarda ve Firavun/eski Mısır hiyerogliflerinde görmek mümkündür. İblis, sümer tabletlerinde bahsedilen yaratılış bilgilerine sahip olan ama bunu gizleyen bir lider miydi? Ayetin devamında “iblisin nesli” diyor. iblis’in nesli sizce nasıl oluşmuş olabilir? Evet tahmin ettiğiniz gibi Adem, eşi ve İblis arasında gerçekleşen üreme ile. İblis büyük ihtimalle Lilith/İshtar denilen o antik tanrıça idi. Zaten kadınlarımızın genelinde de kıskançlık ve kibir hakim değil midir?

Öyleyse bu durum bizlere 3. kan grubunun, farklı ten yada göz renklerinin de nasıl ortaya çıktığını, kötülük ve iyiliğin genlerimizde nasıl dolaştığını açıklamaz mı? Bence açıklar!

Kutsal kitaplar(!) onun “kıskanç ve kibirli” bir karaktere sahip olduğunu ve Adem'e (adama) itaat etmediği/eğilmediği için lanetlenmiş olduğundan bahseder. Ancak 15/39’a göre iblis’i kışkırtanların da tanrılar olduğunu yani “tanrının Adem’i kayırması” karşısında iblis’in “adalet ve eşitlik istediğini” görmekteyiz. Bu durum bize içimizdeki “iyilik - kötülük, sevgi - nefret, kıskançlık - fedakarlık vb.” ikilemlerinin nasıl ve neden başlamış olduklarına da cevap olmaktadır.

Peki iblis=cin arasındaki bağlantıyı anladık da iblis=şeytan arasındaki bağlantı için ne diyeceksin derseniz (?)

Kuranda şeytan=şey-a-tiyn olarak kullanılır. şeytan/satan= kibirli, tiyn/tıynet= mizaç, huy demektir. anlamı “tıyneti kibirli olan” demektir -ki çoğumuz bu mizaca da sahip değil miyiz?

Toparlayacak olursak;

Sonsuz ruh diye birşey yoktur. Ruh=bilgi=bilinçtir. kutsal ruh=kutsal bilgidir ve bu bilgiler gizlidir. Kuran, İsa’ya verilenin kutsal ruh/bilgi olduğunu söylüyor. O’na gizli olan yaratılış sırları verilmiş. Bunu veren baphomet/iblis/yılanoğlu (kendisi yada soyundan biri) olabilir. Nitekim tanrılar ile aynı zaman ve mekanda yaşamış. İsa bu bilgileri kullanarak ölüyü diriltmiş, körleri iyileştirmiş ve bir kuş yaratıp uçurabilmiş vs.

O tarihlerde bunlar mucize olarak algılanıyordu ancak zamanımızda bunları tıp bilimi gerçekleştirebiliyor. Yaratma kıssası hariç ama emin olun bunun bilgisine de sahibiz. Sırf sömürü düzeni bozulmasın diye bunu açıklayamıyorlar. Tıp biliminin kullandığı yılan figürü ile satan/baphomet’in kucağındaki figürün aynı olması; İSA ile İBLİS arasında bir ilginin olabileceğini gösteriyor -ki İsa figürleri ile İblis figürlerinde çizilen el/parmak işaretleri hep aynıdır.

Belki de İsa/aysun İblis'in ta kendisidir.

Luka 51-53 Yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ayrılık getirmeye geldim. Bundan böyle bir evde beş kişi, ikiye karşı üç, üçe karşı iki bölünmüş olacak. Baba oğluna karşı, oğul babasına karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı, kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı olacaktır.”

Eveeeet! uzun bir yazı oldu ama dikkatle okuduysan kafanda bazı fikirler oluşmuştur umarım. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi dünya hayatının ruhaniyat/maneviyatla hiçbir ilgisi yoktur. Çok eski bir geçmişimiz var. Tanrılar bizi mükemmel hale getirene kadar birçok kez deneme yapmış olabilirler. Başarısızlıklarında ise kıyım! 

Mükemmele ulaşmanın amacı kusursuz bir köle yaratmak içindi. Olay tamamen sümer tabletlerinde anlatılan hikayeler ile aynı. Kutsal kitapların hepsinde (!) “adam öldürmek/cana kıymak” yasaktır. bunun nedeni hayatı kutsal kılıp köleliliği devam ettirebilmektir. O dünyadaki/cennetteki yönetim ve kavim anlayışı (tek tanrı krallığı) burada da devam etmiştir. İncil’in birçok yerinde tanrı için kral/lord kelimesi kullanılması bir tesadüf değildir. Hayat bir döngü/enkarne halinde devam etmektedir. Melekler insanların bozgunculuk çıkaracağını bu yüzden biliyorlardı. Uyanamadığınız ve isyan etmediğiniz sürece doğurduğunuz her çocuk, kötülerin krallığına köle olacaktır -ki öyle değil mi zaten?

Sümer tabletleri, tevrat ve kuran aynı hikayeleri anlatıyor. Aralarındaki fark, sümer tabletlerinde “çok tanrılardan”, diğer kitaplarda ise “tek tanrıdan” bahsediliyor olmasıdır. Ortada gelişmiş ve kavimlere ayrılmış bir ırk var (bu biz de olabiliriz başka yaratıklar da olabilir). Tek tanrı inancını savunan kuran’ın yaratılış evresi kısımlarında, bazı ayetlerde “ben yarattım” bazı ayetlerde de “biz yarattık” ifadesinin kullanılması, sümer tabletlerindeki yaratılış evrelerinin de doğru olduğunu ispatlamaz mı? (bkz. sümer tab. 6)

Tek tanrı inancını/krallığını yüceltmenin maksadını bu yazımda belirtmiştim. Kitleleri tek bir noktaya yöneltmek ve yönetmek … bunun için dinleri kullanarak bir sömürge krallığı kurdular. İnsanları koyun gibi bir arada tutarak gütmeyi bunun sayesinde başardılar.

Okumadan ve düşünmeden bilemeyiz ve bu yalan tarih içinde kaybolur gideriz. (ercan aldan)
11 Eyl 2020 13:18 güncellendi

KİTAPLARIN HİÇBİRİ İLAHİ DEĞİLDİR!

KİTAPLARIN HİÇBİRİ İLAHİ DEĞİLDİR!

İlah=tanrı demektir. Tanrı=yaratıcı güçtür. Yaratıcı gücün elektrik/elektromanyetik olduğunu daha önce söyledim.

Kutsal sanılan kitapların hepsi aynı kaynaktan beslenir. İnsanları köle olarak sömürmek için, ellerindeki elektronik, manyetik ve nükleer silahları kullanarak bir gök tanrı sistemi yarattılar ve bu tanrının buyrukları diye bir yasa kitabı oluşturdular (Tevrat=yasa demektir). Bu yasaları adil görmeyen İsa ve yardımcıları (Nasraniler) ayaklandı (Nasrani=yardımcı demektir). Bu ayaklanmayı haklı bulanlar İncil'i oluşturdu (İncil=müjde demektir). Ne var ki bu özgürlük mücadelesini hazmedemeyen göktanrıcı zorbalar durumu telafi etmek için Kuran'ı yazdırdılar (Kuran=okunak demektir). Gel kör ki ne yahudiler, ne de hristiyanlar Kuran'ı kabul etmedi. Çünkü her iki grup da kendi kitaplarının/inançlarının haklı olduğunu savunuyordu.

İşte 2500 yıllık macera bundan ibaret.

Kur'an "kendinden öncekileri doğrulayıcıdır" der. Çünkü hepsinde bir kısım gerçek hikayeler vardır (fakat uyduruk masallar da vardır). Örneğin babasız doğum olayı yada Nuh Tufanı vb; hemen hemen tüm toplumlar tarafından bilinen hikayelerdir ancak hikayenin geçtiği yer, zaman ve kişiler farklı isimlerle günümüze aktarılmıştır. Bu yüzden bakmayın siz entel müslümanların Kuran dışındaki tüm kitaplar değişmiştir demelerine :)

Bir yerlerde biz insanları kontrol eden/yöneten (tanrı rolünü üstlenen) üst akıl insanlar (mele-i alâ/yüce konsey) var. Bundan artık %100 eminim. Tıpkı Westworld tarzı bir yaşam. Kutsal olduğu iddia edilen bilgiler ve kitaplar da bu konsey tarafından yazdırıldı. Bu konseyin Agarta'da  (yer altında) olma olasılığı üzerinde yoğunlaştım bu aralar. Çünkü meşhur Amiral Byrd 1947'de burayı keşfettiğini söyledikten kısa bir süre sonra Roswell'de bir uçandaire düşürülüyor. 
Byrd'in ifadesine göre beni iki uçan cisim eşlik etti diyor. Ota boka ateş açan salak Amerikan hava kuvvetleri de paniğe kapılıp bu cisimlerden birini gerçekten düşürmüş olmasın ?

Sanırım gök/evren vs. diye bizleri fena keklediler :) E bunu anladım da acaba gerçek karargahları nerede? Yeraltında mı? Buzullar ötesindeki başka bir kıtada mı? Yoksa Ay'da mı? ...

Hasat gününe yakın öğreniriz nasılsa (tabi o zamana kadar bizi hasat etmezlerse :)

Not: Bunları da mutlaka inceleyin: http://www.kultbilgi.com/oyuk-dunya-hollow-earth-kurami/

11 Eyl 2020 14:17 güncellendi

İNSAN MAYMUN MELEZİ (MAYMİNS) (?)


İNSAN MAYMUN MELEZİ (MAYMİNS) (?)

Kromozom Sayısı 64 olan at ile, Kromozom Sayısı 62 olan eşek çiftleştirilirse 63 kromozomlu kısır bir katır dünyaya gelir ancak ne var ki bilimsel açıdan bu katırın normal doğum yapması mümkün değildir. 63 tek sayı olduğu için ikiye bölünemez. Kromozom da ikiye bölünemediği için üreme hücresine dönüşemez ve neticede katırların sıpası olmaz fakat kayıtlara geçmiş 60 adet kısır katır doğumu gerçekleşmiş ve Vatikan bunu kayıtları altına almıştır. Bu olay Vatikan için neden önem arz etmiştir? Gizli bir şeylerin ortaya çıkmasından mı endişelenmiştir?

Üstün ırk Annunakiler (?), gerçekten bizleri altın madenlerinde çalıştırmak için, yeryüzünde gelişmemiş bir memeli dişi hayvana (maymun vb.) kendi genlerini transfer etmiş olabilirler mi? İnsanda 22 çifti somatik (otozom), 1 çifti de cinsiyet kromozomu (eşeysel) olmak üzere 23 çift yani 46 kromozom vardır. Cinsiyet kromozomları X ve Y ile adlandırılırlar. Erkekte XY kromozomları, kadında ise XX kromozomları bulunur. Erkek yada kadın kendi başlarına üreme yapamaz. Bu kromozom farkının sebebi bu transfer olabilir miydi? Çünkü böyle bir sentez olmamış olsaydı, doğan tüm insanlar aynı genetik koda sahip olur, tüm insanlar birbirinin klonu olurdu.

Katır örneğinde olduğu gibi erkek ve kadında kendi başlarına 23 (yani tek sayılı) kromozom olduğundan üreme mümkün değildir yada zordur yada doğal sonuçlar oluşturmaz.

19.yy’da Stalin’in direktifiyle Ivanov’un yaptığı bir deneyde, 46 koromozomlu insan ile 48 kromozomlu maymun çiftleştirilmiş fakat her nedense elitler tarafından bu deney engellenmiş ve her zaman yaptıkları gibi “sonuç başarısız oldu” diyerek olayı örtbas etmişlerdir. Peki ya Ruslar başardıysa?

Down Sendromu ilk kez İngiliz hekim John Langdon Down tarafından 1866'da sistematik bir şekilde sınıflandırılmış ve sendrom olarak tanılanmıştır (tarihe dikkat!).

Down sendromu dediğimiz genetik farklılığının, bu sentezin yada üstte verdiğim örnekteki sentezin sebebi olabileceğini düşünüyorum. Çünkü ortada genetik bir hatanın olduğu aşikar ve bunu bilim de kabul ediyor.

Down sendromlu çocukların fazladan bir 21. Kromozomu vardır. Down sendromlu çiftlerde 47 (yani tek sayılı) kromozom bulunur. Bilimsel açıdan üremeleri mümkün değildir ancak ne var ki şu ana kadar sadece 2 down sendromlu erkeğin baba oldukları kaydedilmiştir.

Eğer bu deneyler gerçekleşmiş ve aynı katır gibi “(47 kromozomlu) farklı kısır melez bir tür” ortaya çıkarılmış ise elitlerin bunu neden örtbas etmek istemelerini şimdi daha iyi anlayabiliyorum.

Eğer buna engel olmasalardı;
1. Tek tanrı yaratılış yalanları (ve tüm dinler) çöpe gidecekti,
2. Ayrıca bu kısır tür normal doğum yapamayacağından kendilerine sömürecek (aklını kullanabilen) insan yığınları bulamayacaklardı. Vatikan ve mason ajanları işlerini gerçekten çok iyi yapmışlar.

Bu arada 1.dünya savaşının neden bu zamanlarda yapılmış olduğunu düşündüm de (???) acaba bu da sıradan bir tesadüf müydü?

Not: Yazım kesinlik arzetmediği gibi kimseyi yerme amacı da gütmez. Amaç; okuyucuları sorgulamaya itmektir. 19-20 yy aralığında bir şeylerin döndüğü kesin –ki dünya bu tarihlerde birbirine girdi. Alman-İngiliz ve Rus’ların arasında, halen devam eden bir sürtüşme var. Bu sürtüşmenin sebebi siyasi çekişmeler olamaz, çünkü zaten siyaseti bu devletler ellerinde tutuyorlar. (ercan aldan)

https://www.webtekno.com/100-yil-once-insan-ve-sempanze-melezi-bir-canli-gelistirildi-h40209.html

11 Eyl 2020 14:17 güncellendi

10/09/2020

NEGATİF ENERJİ YAYAN SİZLERSİNİZ!

 

Genellikle kötü haberler verip, negatif enerji yayıyorsun diye eleştirenleriniz oluyor. Amacım elbetteki bu değil, amacım kitlelerin içinde bulunduğu uyku halinden bir an önce kurtulup, bizi ezen ve küçümseyen (bizi köle gibi gören) bu şerefsizlere karşı bir direniş başlatabilmektir.

Bana negatif enerji yayıyorsun diye eleştirenlere diyeceğim o dur ki, bu enerjiyi oluşturan zaten sizin vurdumduymaz/umursamaz tavırlarınızdır. Cahilce yapılan hareketler ve alınmış olunan yanlış kararlar yüzünden şimdi bize kimse güvenmiyor. Kendi insanımız bile :(

Gavur dediğiniz zorbaların yaptığı hiç bir şeye ses çıkartamıyorsunuz. Kölelik genlerinize işlemiş. Bu aymazlığınız sadece kendinize değil tüm kitlelere zarar veriyor. Yani aslında negatif enerji yayan sizlersiniz.

-Ben de günümü elbette en güzel ve mutlu bir şekilde geçirmek isterim.
-İnsanlara güvenmek, sırlarımı paylaşmak ve hoş muhabbet etmek isterim.
-Güven içinde olduğumu bilmek isterim.
-Özgür ve refah yaşamak isterim.
-Birlik olup, güçlü olup diğer milletlere posta koyan ben olmak isterim.

Bir şeyi henüz anlamış değilsiniz. Din ve yasaklar bizi daha mutlu, daha güvenli ve daha refah bir ülke yapmadı/yapmayacak da, bilakis korkutulan, baskılanan, cahil ve aciz bırakılan şuursuz et yığınları haline getirdi. Norveç, İsveç vb. ülkeler gibi yüksek standartlarda yaşamak dururken, neden ortadoğu pisliğine doğru sürükleniyoruz ki? O refah ülkelerdeki halk, ödediği vergilerin karşılığını alamadığını düşündüğünde bir araya gelip hakkını ararken, benim halkım neden hep daha fazla vergi vermeye mahkum ediliyor? Bu kadar yüksek vergi ödediğimiz halde ezilen, sindirilen ve sömürülen neden hep biz oluyoruz? Üstüne üstlük korkutuluyoruz da!

Ülkenin içi kaynar kazan oldu. Dışarısı zaten fena. Yıllardır bölünüyorsun. Sürekli gücün kırılıyor. Sürekli oyuna geliyorsun. Sen sınır içinde birbirini yerken, sınır dışındaki düşmanların seni yıkmak için diş biliyorlar. Küçük bir kıvılcımın çıkmasını ve etrafa sıçramasını bekliyorlar. İnan bana en küçük, yanlış bir hareketinde kıyameti koparacaklar. Vakit yakındır!

Ülkeyi bir belirsizliğe sürükleyenlerin yaptıkları değil, bizim bunları fark edip uyarmamız negatif enerji sayılıyorsa bırakalım da ortalık yangın yerine dönsün. Çünkü biz buna layığız demektir :( (ercan aldan)

10 Eyl 2020 20:07 güncellendi

KÖLE KLONLAMA


Diyanet Meali:

13.5 - Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Daha önce sizlere "eğer özgür/elit olma şansınız yok ise cesedinizi yakmanızı" tavsiye etmiştim. Eğer toprağa gömülmeyi kabul ederseniz, hasattan sonra yaratacakları yeni dünya düzeninde, yine sizleri köle olarak kullanacaklarını, bunun için mezarınızdaki cesetlerinizden dna'larınızı kopyalayarak/klonlayarak yeni köle Adem'ler yaratacaklarını söylemiştim. Bir kez köle olunca artık boynundaki o tasmadan sonsuza dek kurtulamıyorsun. Genetik yatkınlık mirası ile (her defasında) köle olup hasat edilen hep sen oluyorsun. Çünkü hiçbir elit kendilerinden olanları asla köle olarak kullanmaz. Dini çevreler de bu yüzden klonlama/kopyalama işine karşı çıkmakta ve baskı uygulamaktadır. Çünkü bu iş halen onların tekelindedir.

Böyle bir şey mümkün değildir, bu bir komplodur diyenler bir kez daha düşünsün. Çünkü hem dini yönden hem de bilim yönünden bunun yapılması mümkündür. (ercan aldan)

https://medium.com/@diamondtema/i̇nsan-ve-hayvan-klonlama-deneyleri-dd2b6b51f972

10 Eyl 2020 20:06 güncellendi

MATRİX / DÜNYA TARLASI

MATRİX / DÜNYA TARLASI

Bu filmi çıktığı yıllarda çok kez izlemiştim. Önceleri bilincim kapalı olduğu için bana sıradan bir bilimkurgu filmi gibi geliyordu ve sadece görsel açıdan zevk veriyordu ancak bilincim açıldıktan sonra yeniden izledim ve bingo, daha önce yazmış olduğum "tanrıları yaratan tanrıların laneti" isimli yazımla neredeyse birebir uyumlu olduğunu fark ettim. Halbuki ben o uzun yazıyı hiçbir etki altında olmadan yazmıştım.

Neden sistemin kölesi olmaya devam etmiyor ve insan kasaplarının bizi hasat etmesini beklemiyoruz ki? Bunu yapamıyoruz, çünkü bunun kötü/lanet bir şey olduğunu idrak edebiliyoruz. Çünkü bizden önceki "özgürlük için isyan çıkartan ve bu yüzden hasat edilen masumların dna'larını taşıyoruz". Uyanan bilinçler; yüzlerce, binlerce, hatta hatta onbinlerce yıl önce özgürlük savaşı verenlerin genlerini taşıyorlar. Genetik yatkınlık mirası ile içimizde kabaran bu özgürlük hissine, bu yüzden karşı koyamıyoruz. Sizlerde de bu bilinç uyanması başlamışsa, bu tür filmlerdeki mesajları ciddiye alın derim.

Şimdi benim yazılarımı okumadan önce bu filmi izleyenler, rica ediyorum şimdi yeniden izlesinler. Özellikle de şu kısa bölümü. Neo'yu yani bizi buraya hapseden efendilerin torunları, Rusların yapay zeka projesinden korkuyorlar. Ben bunu çok önceden fark ettim. Elon Musk'a bu yüzden baskı yapıyorlar. Amaçları; bir an önce bu gök gemilerini inşa ettirip buradan kaçabilmek. Çünkü bu büyük kıyımın galibinin kim olacağını öngöremiyorlar. Çünkü bu yapay zeka projesi tutarsa, hasat edilenler "hasatçıların kendileri" olabilir ve bu lanet olası sistem aleyhlerine dönebilir. Bu yüzden her ihtimali değerlendiriyorlar.

Filmlere inanılır mı diyen dostlarım, bunların gerçekleşme ihtimalini ve gerçek yaşama uygunluğunu yeniden gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Elinde dünyayı yok edecek silahlar varken Yahudi Amerika + İsrail bile bu yapay zekadan niçin korkmaktadır? Çünkü insanlığa saldıkları korkular yapaydı. Yazdıkları tarih yalandı. Ruslar bunu çok iyi biliyor. Bu yüzden yapay zeka 2045 projesine milyon dolar harcıyorlar.

Kendinizi biraz zorlarsanız benim gördüklerimi görebilir ve durumun ciddiyetini kavrayabilirsiniz. Kavrayamazsanız, klibin sonundaki Neo gibi, yapabileceğiniz tek şey; "çıkarın bizi buradan" diye yalvarmak olacaktır. (ercan aldan)

11 Eyl 2020 21:32 Güncellendi

HEPİMİZ YAHUDİYİZ


HEPİMİZ YAHUDİYİZ :(

Dedim ki; Müslüman Türkler ile Yahudi Araplar kardeştir (http://www.hurriyet.com.tr/yahudilerin-ecdadi-aslinda-turkler-mi-22454720). Hristiyanlar ise biraz farklıdır. Böyle deyince tatlısu müslümanları neredeyse beni linç edecekti :)

Eyyyy müslümannnn! Sen kabul etsen de etmesen de hepiniz yahudisiniz ...


Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlık 3 kardeşin kanını taşıyor. Sam, Ham ve Yafet. Sam; arapların babası. Yafet: türklerin babası ve Ham ise "ham-al"ların (yani zorba Nuh'un lanet okuduğu ve tüm çağlar boyunca sömürülen/köle edilen halkların) babasıdır. Bu zalimler "SİSTEM"i öylesine oturtup, insanlığı kıskaca almışlar ki, Nuh'un ağzından ne çıktıysa, bin yıllar boyunca aynen uygulamış bu kör olasıcalar.

Yaratılış 9.18-27 Gemiden çıkan Nuh’un oğulları Sam, Ham ve Yafet idi. Ham Kenan’ın babasıydı. Nuh’un üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne yayılan bütün insanlar onlardan üredi. Nuh çiftçiydi, ilk bağı o dikti. Şarap içip sarhoş oldu, çadırının içinde çırılçıplak uzandı. Kenan’ın babası olan Ham babasının çıplak olduğunu görünce dışarı çıkıp iki kardeşine anlattı. Sam’la Yafet bir giysi alıp omuzlarına attılar, geri geri yürüyerek çıplak babalarını örttüler. Babalarını çıplak görmemek için yüzlerini öbür yana çevirdiler. Nuh ayılınca küçük oğlunun ne yaptığını anlayarak, şöyle dedi: “Kenan’a lanet olsun, Köleler kölesi olsun kardeşlerine. Övgüler olsun Sam’ın Tanrısı RAB’be, Kenan Sam’a kul olsun. Tanrı Yafet’e bolluk versin, Sam’ın çadırlarında yaşasın, Kenan Yafet’e kul olsun.”

Bir ayyaşın ağzından çıkan bir lanete göre işliyor tüm bu sistem. İşte asıl lanet buna olsun!

Sam'in torunları (yani "Sam amca"lar dediğimiz Amerika ve İsrail'li yahudiler), yarattıkları hayali bir tanrı egemenliğinin (korku imparatorluğunun) elitleri olduklarını söyleyerek, kendileri bolluk ve refah içinde yüzerlerken, Yafes'in torunları da onların çadırlarında yaşayarak, onlara yalakalık yapmakla meşguller. Kenan'ın tohumu sıradan normal insanları da köle olarak kullanıyorlar ve üreme sınırını aştıklarında ise hasat ediyorlar. Şimdiye dek biri çıkıp da "bu hipnozu bozalım artık" demedi/diyemedi :(

Özgürce ve insanca yaşamasını beceremedik, beceremeyeceğiz :( (ercan aldan)

10 Eyl 2020 20:50 güncellendi

GÖKTANRI ZULMÜ

 
GÖKTANRI ZULMÜ 

Yukarıdaki kısa video, yerli oyunumuz olan Crysis'ten alıntıdır. Oyunun konusu: dünyayı, uzaylı sef'lerin (yaratıkların) istilasından kurtarmaya çalışıyorsunuz. Oyun deyip geçmeyin. Dünya genelinde satış rekorları kırmıştır. Oyunun akıcılığı yüzünden içeriğindeki mesajları oyun esnasında algılayamamıştım :) Şimdi bu (oyun içindeki) bu kısa videoyu izleyince durumun vehametini anladım. Hikaye özgün sayılır ancak karakterler farklıdır ve oyun içindeki istilacılar, şekilsiz yaratıklar olarak tasvir edilmiştir. Biçimsiz yaratıklar dünyamızı neden istila etmek istesin ki? Son zamanlarda bunu yumuşatıp insan formuna benzetmeye çalışıyorlar (annunakiler). Geçmişte bu şekilsiz yaratıkların bir istilası olmuş mu ki? Olmuşsa bile bu istilayla ve bu karakterlerle ilgili çizimler neden yoktur? Amerikan film, oyun yada müzik piyasasına bakıyorum da her daim bize, farklı tür uzaylı ırkların dünyayı istila edeceğine dair bir algı yaratmak isteniyor ve her ne hikmetse günümüz Göktengrici Türkleri de bu algı operasyonuna full destek veriyorlar. Onlara göre Gökten gelen göktanrı/göktengri önderliğinde kötülüğe son verilecek falan filan ... Ben bu hikayeye inanmıyorum. Aynı senaryoyu NUH zamanında da yaptılar ve aynı şeyi o zaman da söylediler. "Kötüleri yeryüzünden sileceğiz". Oysa ki silinenler iyilerdi. Çünkü şu an dünyayı kötüler yönetiyor. 

Videonun 1:35 (6:55) saniyesinde "monitörde" sef'lerin istila zamanı (18.07.2023) olarak görünüyor. Bu tarih aynı zamanda; 1923'te Göktanrıcı/ışıkçı yahudi/müslümanlar ile özgürlükçü/yılancı hristiyanlar arasında imzalanan ultimatomun da bitiş süresidir (bu kavramlar size yabancı geliyorsa, önceki yazılarıma da göz atın, lakin her şey sembolizme göre ilerliyor).

Bize öğretilenler maskenin görünen yüzü idi. Maskenin ardında ise farklı bir yüz bulunuyor. Ne gariptir ki oyunun bu sahnesinde de aynen bu ifade geçiyor: "maskeleri çıkaralım!" ...

Son olarak bu nano giysiyi üreten kişinin amacının "ölümsüzlük" olduğunu görüyoruz. Bildiğiniz üzere Rusların bununla ilgili bir yapay zeka çalışması var. Detaya girmeyeceğim, çünkü artık ne olduğunu biliyorsunuz (bkz. 2045 projesi). Bu çalışmalar 3.dünya savaşının sebebi olacak ve bize sahte bir savaş sebebi ile sahte bir uzaylı istilası hazırlayacaklar. Bu esnada nükleer silahlarla hasat edilenler (her zaman olduğu gibi) uyutulan sıradan insanlar olacak. Yani bizler :(

Bunun idrakine varabilmek için önce bilincin açılması ve bakış açısının genişletilmesi gerekiyor. (ercan aldan)

10 Eyl 2020 21:25 Güncellendi

DÜNYANIN DÜZ YADA KÜRE OLMASI NEYİ DEĞİŞTİRİR?

 

DÜNYANIN DÜZ YADA KÜRE OLMASI NEYİ DEĞİŞTİRİR?
(Güncellenmiş versiyon)

Çok şeyi!

Bunu birazdan açıklayacağım ama önce bu iki kavramı bi açalım.

Küre dünya teorisinin argümanları şunlardır:
-Dünya küre/geoid şeklindedir ve saatte 1670 km hız ile dönmektedir.
-Eğim vardır, sahilden uzaklaşan gemi bir süre sonra gözlerden kaybolur,
-Çevresi (sağlam) ozon tabakası ile çevirilidir.
-23’ eksen eğikliği sayesinde mevsimler oluşmaktadır.
-Evren big bang ile oluşmuş ve sürekli genişlemektedir. Yıldızlar ve galaksiler muazzam bir süratle bribirlerinden uzaklaşmaktadır.
-Evren karanlık maddeden oluşur.
-Aya gidilmiş ve oradan kaya parçaları getirilmiştir.
-Güneş ve ay ısı/ışık kaynağıdır.
-Yakın bir zamanda Dünyadan Marsa insan taşınacak.

Düz dünya teorisinin savunduğu argümanlar da şunlardır:
-Dünya düzdür ve sabittir,
-Bir eğim yoktur, uzaktaki nesneler zoom’lu bir kamera ile görülmeye devam ederler,
-Üzeri sağlam (yarım küre) şeffaf bir kubbe ile kapatılmıştır,
-Yerin kenarları buzullar ile çevrili olduğundan antartikanın ötesine geçilemez ve ayrıca 12 devlet aralarında anlaşma imzalayarak insanların bu bölgeyi aşmasını engellemektedir,
-Güneş, ay ve yıldızlar yapaydır. Yaratıcı tarafından bilinçli olarak yerlerine yerleştirilmiştir,
-Evren tamamıyle “SU”dur.
-Aya gitmek mümkün değildir. Van allen radyasyon kuşağını aşabilmek mümkün değildir,
-Güneş sıcak, ay soğuk ısı dalgası yaymaktadır,
-Dünyadan ayrılmak mümkün değildir.

İddialar bunlar. Öncelikle düz dünya teorisini ele alalım. Buradaki iddiaların Tevrattaki yaratılış 1. bölümünde AYNEN, Kuran ve İncil’de de muhtelif yerlerde (dağınık şekilde) yer aldığını biliyor muydunuz?

Düz dünya teorisinin gerçek olması demek, bu 3 kitabın gerçekleri içeren kitaplar olması ve bizi tasarlayan bir yaratıcı yada yaratıcıların var olması ve bizi buraya yerleştirdikleri gerçeğini %100 kanıtlar fakat sadece bu kısım için “doğrudur” diyebilirim. Ne var ki her 3 kitabın da içinde çelişkiler ve eklemeler bulunmakta (bu farklı bir konu olduğundan buna şimdi değinmeyeceğim).

Dünyanın küre olması fikri ise bana pek sıcak gelmiyor. Binlerce metre yükseklikte dağlar var. Binlerce metre derinliğinde de denizler. Bir an için denizlerin kuruduğunu düşünün. Muazzam engebeli bir yapısı olan biçimsiz bir kaya parçası ortaya çıkar. Tıpkı bir patates gibi :) Durum buysa sürekli genişlemekte olan (!)* bu kainatta bu biçimsiz dünya, yörüngesinden SAPMADAN (!) nereye yol almaktadır? Bu biçimsiz yapısıyla güneşin yörüngesine nasıl girmiş ve binlerce yıldır bu yörüngede nasıl kalabilmiştir? Kusursuz bir bilye ile pürüzlü kırık bir bilyeyi aynı anda döndürdüğünüzü düşünün. Hangisi uzun süre sapmadan dönmeye devam eder. Elbette pürüzsüz bilye.


Nasa ve ISS uluslararası hava istasyonları ile ilgili çok fazla aldatıcı videolar bulunmakta (https://youtu.be/ODduoNrrw2g). Pluto gezegeninin üstüne disney pluto köpek figürü çizmeleri bizlerle nasıl da alay ettiklerinin bir göstergesidir (https://www.nasa.gov/feature/new-horizons-top-10-pluto-pics). Nasaya güvenmiyor olduğumdan yayınladığı her görüntüye artık şüphe ile yaklaşıyorum. Jupiter ve Satürn’ün fotoğraflarını çekip dünyaya gönderen Voyager araçları da bana göre düzmece. Bir kişi de çıkıp sormuyor ki “cep telefonunun sinyalleri bile bazı yerlerde çekmez iken bu araç bilmem kaç milyon km öteden bu fotoğrafları nasıl gönderiyor? (https://youtu.be/Qt2so-iYnFs)”. Peki ya Mars? Eğer ki gerçekten bu dünyadan çıkış mümkün değilse Mars diye bizi götürecekleri yer, olsa olsa buzulların ardındaki henüz keşfedilmemiş yahut bize söylenmemiş kıtalardan biri olacaktır :) (https://www.facebook.com/piazarol/posts/1904103096354409) Neyse konuyu uzatmanın bir manası yok.

Ateist ve bilimci çevreler (!) nedense tüm bunlara komplo deyip düz dünyacıları cahillikle suçluyor. Bunu diyenlerin hiçbiri göğe çıkıp da dünyaya kendisi bakmış değil (gerçi bizler de öyle). O zaman "dünya: %50 olasılıkla düz, %50 olasılıkla küredir" desek yanlış mı olur? Bence olmaz. Çünkü henüz hiçbirimiz gerçekliğe tanıklık etmiş değiliz.

Bilimin birçok dalını ve dinleri masonlar ve illüminatiler yönetiyor. Finansörlüğünü de Rockefeller ve Rothschild gibi elit aileler yapıyor. Sorun; ateistlerin bunları küçümsemesinde. Bir hapishanede yaşadığımız ihtimalinin bilinmesi durumunda köle insan kalmaz dünyada ve herkes ayaklanır. Kapitailst yahudiler de avucunu yalarlar. Bu yüzden hem dinleri, hem de bilimleri ile bizlere sürekli "özgürsünüz" düşüncesini empoze ediyorlar. Nano teknoloji, yapay zeka, nükleer silahları vs. üreten insan nasıl olur da basit bir gök gemisi inşa edemez? Buradan çıkış olmadığının farkında olduklarından olabilir mi? Neden olmasın?

* Not: Küre dünya inancına göre evren sürekli genişliyor ise, milyonlarca km. ötedeki orion ve polaris takım yıldızı ve diğerleri neden hep aynı yerlerinde durmaktadır? “dünya, güneş yada galaksimiz de onlarla birlikte döndüğünden” … filan demeyin! samanyolu ile alakası olmayan yıldızlardan da bahsediyorum yada “işte bilmem kaç bin yıl sonra bu yıldızlar hafif yerlerinden oynayacak” da demeyin! Bu hafif oynama ile ilgili şimdiye dek neden bize böyle bir bilgi aktarılmadı? Uzay ajanslarının amblemlerinde neden mason pergelinin olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. (ercan aldan)
10 Eyl 2020 20:33 güncellendi

Yapay Zeka ve Ölümsüzlük

Dna'mızın orjininde çok uzun ömür ve mükemmel bir bağışıklık sistemimiz var. Tanrısal güçlerimiz var ama bilincimiz kapalı/sınırlı olduğu için bunun farkına varamıyoruz. Zorba tanrı insanların tanrı gibi olmasını istemiyordu. Tevrat'ta ne diyordu?

Yaratılış 3.22 Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”

İblis/Yılan/Lucifer adem ve eşine yaratılışın sırlarını paylaştı ve bilinçleri açıldı. Tanrısal güçlerinin farkına vardılar ve bir isyan/savaş başlattılar. Nihayetinde savaşı kaybedip Aden'e sürgün edildiler.

Vahiy 12/7-9 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

Bugün bilim, dna'daki bu stop kodonlarını kaldırma çabasında. Yapay zeka ile bu açık kodlu dna'yı entegre etme çalışmaları devam ediyor. Rusya bu proje için milyon dolarlar harcıyor. Kutsal kitaplarda anlatılan tüm hikayeler kabalistik tarzda sembolizm diliyle yazılmıştır. Gerçek hikayeyi öğrenmek için tüm kutsal kitapları, sümer tabletlerini ve bilimsel verileri bir araya getirmelisiniz. (ercan aldan)

https://www.dunyahalleri.com/2045-initiative-olumsuzlugu-amacliyor/

10 Eyl 2020 20:30 güncellendi

UYUMAYA DEVAM!

UYUMAYA DEVAM! HER ŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIK :)

Rothschild; "Biz yahudiler olacakları 100 yıl önceden planlarız ve dünyada ne olup bitiyorsa bu plana göre işler ama Atatürk diye biri çıktı ve bu planları altüst etti." demiş. Bence bu söz gerçekten söylenmiş olabilir.

Çünkü;

20'lerde denediler olmadı, 40'larda denediler kısmen başardılar, 60'larda da öyle keza, 80'lerde zeminini yaptılar. Asıl gayelerine ise 2000li yıllardan sonra ulaştılar. 2020'lerde ise son noktayı koyacaklar. O zamana kadar ülkeyi tamamen araplaştıracaklar (şimdilerde yaptıkları bu). Araplaştırdıktan sonra diğer araplaştırılan ülkelere ne olmuşsa aynısı bize de olacak. Libya gibi, Mısır gibi, Irak gibi, İran gibi vs. ...

Yıkım yakındır! "Uyuyan Milletler Ya Ölür Ya Da Köle Olarak Uyanır" (Mustafa Kemal Atatürk)
10 Eyl 2020 19:39

En çok okunan