test

👇 αklını özgür вırαk / çєmвєrín dışınα çık! 👉

14/09/2020

Mini buzul çağı


2307 Winters Dream filminin ilk 15 dakikasının benim bazı teorilerimle neredeyse birebir uyumlu olduğunu görünce açıkçası çok şaşırdım. Buna benzer durumlarla birçok kez karşılaştım, hatta "yaşadığın şey algıda seçicilik" filan dediler. Bence alakası yok. Bu tamamen farkındalık ve idrak meselesi ve sanırım biraz da zihin kontrol var işin içinde. Açıkçası şu an şaşkınım. Sanki birileri gelecekte olacak olanları bizim zihnimize telkin ediyor.


Ayrıca bu film olası kıyamet/hasatın buzul çağı şeklinde olacağının da ipuçlarını veriyor. Şu sıralar "mini buzul çağı"na boşuna vurgu yapmıyorlar sanırım. Film deyip geçmemek lazım! Var olan bir teknolojiyi bize bilim kurgu diye yutturuyor olabilirler. 80'li yıllarda yayına giren geleceğe dönüş serisindeki geleceğe dair atfedilen buluşların neredeyse tamamı gerçekleşti (!)
14 Eyl 2020 13:24 güncellendi

İncil gerçekten kutsal bir kitap mı (?)

Luka 8-12 İsa, “Sakın sizi saptırmasınlar” dedi. “Birçokları, ‘Ben O’yum’ ve ‘Zaman yaklaştı’ diyerek benim adımla gelecekler. Onların ardından gitmeyin. Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek, ama son hemen gelmeyecek.” Sonra onlara şöyle dedi: “Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak. Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız.

Acaba diyorum sırf bu kehanetler gerçekleşsin diye fitili ateşleyip dünya savaşlarını mı başlattılar?

Luka 25-28 “Güneşte, ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler. Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak. Çünkü göksel güçler sarsılacak. O zaman İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler. Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. Çünkü kurtuluşunuz yakın demektir.”

Bir de şu Norfolk alayının başına gelenler var tabi. Bulutlar içinde gelenler (?) Buraya dikkat edin. Norfolk olayı gerçek ise o zaman bu İncil ayetleri de gerçekleşmiştir demektir ve bu ayetler aynı zamanda gökten gelenlerin (yani benim iddia ettiğim şekilde) üst akıl insansılar olduğunu teyit etmiş olur.

http://www.bilinmeyen.com/node/255

Kertenkele, yılan, ejderha vs. hayvan filan yok yani!

Eğer tüm bunlar doğruysa İncil'in bu kısmı aynen gerçekleşmiş oluyor. 100 yıllık ateşkes imzalanınca süreç sekteye uğramış. 2023'e yakın alametler yeniden yaşanmaya başladı. Üst akıllar ya bu sahneleri yaşatmak ve İncil'in kehanetlerini doğrulamak için dünyanın ayarları ile oynamaya başladılar ya da İncil gerçekten kutsal bir kitap (?) 🤔 (ercan aldan)

14 Eyl 2020 13:19 güncellendi

13/09/2020

İRİ GÖZLÜ EŞLER (İNDİGO İNSANLAR)

 

İRİ GÖZLÜ EŞLER (İNDİGO İNSANLAR)

Daha önce şu uzaylı konularının illüminati kartlarında yer almasından dolayı, uzaylı istilalarının bir kumpas olabileceğini söylemiştim.


İllüminati: aydınlık, ışık demektir.

Haktan Akdoğan tüm mesajlarını "ışık sizinle olsun, ışık ve sevgi ile kalın, ışıltınıza sahip çıkın" vs. sözler ile tamamlar.

Kimdir bu Haktan Akdoğan? Geçimini neyle sağlar? Mesleği nedir? Kazancı nedir vs.

https://www.biyografi.net.tr/haktan-akdogan-kimdir/

Biyografisinde de görüldüğü üzere Amerika ile çok içli dışlı olan birisi ve muhtemelen küresel illüminati örgütünün de bir üyesi (zaten söylemlerinden de bu anlaşılıyor).

Benim ilgimi çeken şey, söylemlerinden çok bu 2 resim oldu. Alita filmini hatırlayınız. Yapay zeka + insan karışımı kızın gözü de böyle iri idi. İri gözlerin daha modern ve daha gelişmiş bir görünüm kattığı gerçek. Demek ki insanlardan gizli yapılan genetik deneyler sonucu, uzaylı istilası diye tepemize gönderecekleri insansıların yeni görünümü bu şekilde olacak ve bence bu Haktan akdoğan ve onun gibi olan diğer ajanların görevi de, dünyayı böyle bir uzaylı istilasının olacağına inandırmak. Demem o ki bu resim rastgele çekilmiş bir resim değildir!

Arkadaşlar lütfen olaya geniş bakın! Uzaylı yaratık (E.T) filan yok. Geçit, kapı dedikleri şeyler de başka kıtalara açılan kapılar olsa gerektir. Daha önce de söylediğim gibi, bizi melezleyenler ve yönetenler; ya yer altında, ya buzulların ötesindeki başka kıtalarda ya da Ay'da bulunmaktadır.

Evet 2023-2024'te bir uzaylı istilası olacak. Buna hazır olun ama gelenlerin bizlerle aynı dna'ya sahip fakat (belki de) tüm kodonları açık indigo gençler olduğunu görürseniz şaşırmayın! Onlar önceden işaretlenmiş/seçilmiş zengin elitlerini yeni cennetlere/kıtalara taşırken, geriye kalan sıradan insanlar sanırım hasat edileceklerdir.

Diyanet Meali:
52.20 - (19-20) Onlara, "Dünya'da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için" denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

Kimbilir Haktan Akdoğan gerçekleri itiraf eder mi ki? (ercan aldan)
13 Eyl 2020 22:22 güncellendi

64 Kodon

 

2012 fenomeni hakkında yazmış olan ve yeryüzünün manyetik kutuplarının tersine döneceği iddiasıyla ortaya çıkan Yeni Çağ (New Age) edebiyatının Amerikalı yazarı Gregg Braden‘e göre; DNA‘mızdaki 64 kodonun sadece 20’sine sahibiz. (Kodon: Bir DNA veya RNA molekülünde birlikte bir genetik kod birimi oluşturan üç nükleotid dizisi.) Biri, “Neden yaratılışın kaynağı, DNA‘nın birçok özelliğini kapatarak genetik yeteneklerimizi sınırladı?” diye sormalı (ALINTI).

20 kodonu aktif sıradan insanların, 64 kodonu açık "tanrı insanları ve yeteneklerini" çözebilmeleri mümkün değildir. Öncelikle tüm kodonları çalıştırabilmenin yollarını aramalısınız.

Boşuna demiyoruz "sevin, sevilin ve sevişin" diye. Bunlar bir başlangıç olabilir, dna'nızı onarabilir ve yükselebilirsiniz. Bu karamsarlıktan ve negatiflikten kurtulup, tanrısal yeteneklere sahip olabilirsiniz ...

Dini ve siyasi çatışmaları bir kenara bırakıp özünüze dönün, kendinizi keşfedin, siz değişirseniz herkes değişir!

Aşağıdaki yazıyı dikkatlice okuyun, ne demek istediğini anlamaya çalışın ve sabırla bekleyin!

Farkı fark edeceksiniz ...

http://www.kosulsuz-sevgi.com/dna/dna-ve-kuantum-deneyleri/
 
13 Eyl 2020 22:19 güncellendi

TANRI ÖLDÜ!


TANRI ÖLDÜ!
(Okumanızı tavsiye ederim)

Daha önce "RA"nın mecazi görmek anlamında Kuran'da birçok ayette kullanıldığını söylemiştim (bkz. 6/76,11/70, 20/10 vs.) İlginç olan şu ki neredeyse hepsi Mısır ile ilgili kıssalarda kullanılmış. Sanırım her şeyi gören göz (RA'nın gözü) kavramının bununla bir ilgisi var.

Aynı zamanda bir konuda daha emin oldum ki, Kuran'ın korkmamızı istediği tanrılar, Mısır tanrılarıdır. Ayrı ayrı isim vermek yerine "O" anlamına gelen الله allah/el-lehu kelimesi kullanılır. Kavimleri helak edenler de onlardır. Gelişmiş teknolojilerine ve gelişmiş silahlarına ait izler Mısır'daki Abydos tapınağının duvarında çizilidir.

Mısır tanrıları öylesine güçleniyorlar ki, her fethettikleri ülkenin/kıtanın halklarını köle olarak kullanmaya başlıyorlar. Buna ilk/origin insanların ırkından olan Nepal, Hindu ve Çinliler de dahil ...

Brahman Abraham (İbrahim) ne zaman ki Firavunlarla içli dışlı olmaya başlıyor (Firavun'lardan birine karısını hediye ediyor), bazı gizli sırlara vakıf oluyor. Firavunların bağlı bulunduğu üst akıl konseyden genetik bilgileri ve teknolojik silah kodlarının bir kısmını öğreniyor ve bunları (ahit sandığı ile) Musa'ya aktarıyor. Musa, Harun ve Samiri bu bilgiler ile ölüyü diriltebiliyorlar. Aynı şeyi Musa'nın devamı olan İsa da yapabiliyor.

Firavunların üst akıl olan (gök) tanrı ataları ile, Brahman Abraham'ın atalarının binlerce yıl önce yaptığı savaş Mahabbarata destanında ve İncil'de "gök savaşı" olarak, Kuran'da ise Fil Suresinde anlatılıyor.

Bağlantıyı sonunda kurabildim. Yıllardır bu konuyu bir türlü netleştiremiyordum. Sanırım gerçek hikaye bu şekilde ...

Diyeceksiniz ki madem Mısır kralları/tanrıları üst aklın devamı idi neden yenildiler? Cevabını yukarıda verdim. Hinduların truva atı olarak kullandığı (Abraham ve eşi) ve onların ele geçirdiği kadim bilgiler yüzünden.

Bu arada bir tesadüf müdür bilemem, Hindistan'ın en sıcak yeri "Cehennai" kentinin Agni Nakshatram ("ateş yıldızı") bölgesi imiş ve kaydedilen ortalama en yüksek sıcaklık 45 derece imiş. Ne kadar garip değil mi? Ben daha önce cehennemin İsrail'deki Gei-hinnom vadisi olduğunu düşünüyordum ama belki yanılıyor olabilirim de (sadece bu konu için :).

Özetleyecek olursam; kutsal hikayeler Ortadoğu, Asya ve Afrika dolaylarında geçiyor. Amerika'daki Maya'lardan, Avustralya'daki Aborjin'lerden yada kutuplardan, onların yaşam tarzlarından ve sahip oldukları araç/gereçlerden hiç bir kutsal kitap bilgi vermiyor.

Kuran'ın üst akıl kadim ırkların bazı gizli bilgilerini ifşa ettiği doğrudur, bu bilgilerin göktanrı zulmüne karşı bir ayaklanma başlatmak isteyen sıradan insanlara bilinçli olarak verilmiş olma olasılığı da yüksektir. Çünkü bir ayette diyor ki;

Diyanet Meali:
37.10 - Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).

Yani hiç kimse böylesine önemli ve gizli bilgileri hırsızlama alıp kaçma riskine giremez. Pentagon'a sızıp askeri bilgileri ele geçirmek ne kadar zor ise, o dönemde Mısır tanrılarının planlarını ele geçirmek de o kadar zor idi ancak içeriden birini bu iş için ayartabilirseniz o zaman gizli bilgilere ulaşabilirsiniz. İbrahim/Musa/İsa ve Muhammed'in yaptığı da aynen bu idi. Belki de bunlar sıfat idi ve bu sıfatların tümü aslında tek 1 kişi için kullanılıyordu (?) 

Yılan sembolünün tıp/genetik ile olan ilişkisinden daha önce bahsetmiştim. Yılan, Kuran'da aynı zamanda âsa ile ilişkilendirilir ve yazılışı da yılan şeklindedir. Birçok ayette âsa yılana dönüşür. Arapçada "mu" kelimesi aidiyetlik bildirir. Dolayısıyle "Musa مُوسٰى = asa sahibi" anlamına gelebilir. İsa'nın عٖيسٰى yazılışı da yılan şeklindedir ve asanın kendisi olması muhtemeldir. Mu-hammed ise hamd sahibi, övülen anlamına gelir. Yani aslında ayrı ayrı kişiler yok, hepsi tek bir insanı anlatıyor. Bu belki İbrahim, belki Musa belki de İsa'nın kendisi idi (?)

Yazım şekline bakacak olursak en sade şekilde yazılan isim İSA olmaktadır. Dolayisiyle esasoğlan; İsa (yani yılan, yani İblis) olabilir. İsa'nın Horus olduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Yukarıda bahsettiğim gibi İsa'nın ölüyü diriltmesi, Firavunlardan (ç)alınan genetik bilgiler sayesinde olmuştur. İlk ölüyü diriltme hadisesi Mısır Kraliçesi İsis'e aittir. Ölen eşi Osiris'i diriltiyor ve bu ikisinden Horus/İsa dünyaya geliyor. İlginç bir şekilde İncil'de kuzu (yani İsa) ile birlikte gökten inip, insanları hasat eden tanrılar, Mısır hiyerogliflerinde çizili olan hayvan başlı tanrılardır (bkz. İncil Vahiy 4-5).

Görüldüğü gibi Kuran, Tevrat ve İncil kadim bilgileri içeriyor. Sırrı çözülemeyen üst akıl teknolojileri ise sıradan insanlar; mucize, ruh, cin, peri, hayalet, ahiret, melek vs. olarak adlandırıyorlar.

Özellikle Kuran'ın evrensel ve zamansız bir kitap olduğunu iddia etmek gerçekten saçmalıktır. İçinde işe yarar bilgiler elbette vardır ama bunların diğer masallardan ayırt edilmesi şarttır. Örneğin elçinin cinsel hayatını irdeleyen ayetlerden.

Ben bunu bilir, bunu söylerim!

Sümer halkı; daha uzun boylu, daha zeki ve daha acımasız olan Annunakiler yani Firavunların ataları olan tanrılar tarafından köle olarak kullanılıyorlar. Daha sonra kölelerin torunlarından biri bu tanrıların gizli bilgilerine vakıf oluyor ve bu bilgiler sayesinde tanrılara savaş açıp onları yenilgiye uğratıyorlar. Diğer karargahlarını da (Yucatan, Bermuda, Atlantik, Heracleion vs.) sulara gömüyorlar.

Benim kutsal kitaplardan ve diğer kutsal metinlerden çıkardığım özet hikaye bu şekildedir. Tanrılar ve köleler (sıradan insanlar) arasındaki savaş halen devam ediyor. Mısır tanrılarının neredeyse tüm sırları ifşa oldu. Elektrik, elektromanyetik, genetik ve diğer teknolojik bilgiler şu an kimin elindeyse dünyayı onlar yönetiyorlar. Karşı taraf da boş durmuyor tabi. Onlar kadar güçlüler ve mevcut teknolojiyi geliştirme çabasındalar. Bakalım son savaşın galibi hangi taraf olacak? (ercan adlan)

https://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-yuzyillardir-kayip-sehir-heracleion-40284035

13 Eyl 2020 22:18 güncellendi

KARANLIĞI GETİREN IŞIKÇILAR/NURCULAR (?)

 

KARANLIĞI GETİREN IŞIKÇILAR/NURCULAR (?)

Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır (?) (Saff 8).

Günümüzde kafirler; özgürlük ve eşitlik isteyen cumhuriyetçiler oluyor. Allah'ın nurunu yani Güneş tanrısının ışığını tüm dünyaya yaymak isteyenler de nurcular yani illüminati oluyor (daha önce detaylı bilgi vermiştim).

Ampulcüler (yani AKP), üstadları olan İllüminati/nurcu Saidi Kürdi'nin bağnaz nurcu talebelerinden olup, Atatürk'ün özgür ve eşitlikçi Türkiye'sinin (deyim yerindeyse) anasını bellemişlerdir ve bunu sözle de tasdik etmişlerdir. Lanet yahudilerin, lanet ortaçağ öğretilerini, Saidi Kürdi'den bu yana halka empoze edip, güzelim memleketi ışık işçisi yahudilerin tacizine ve işgaline hazır hale getirmişlerdir :(

Koskoca asil Türk milletini; din ayağı ile yahudileştirmişlerdir (araplaştırmışlardır).

https://drive.google.com/file/d/1--R-0K8v1vLVukZkNcDVt7QK5EVnjmnA/view?usp=sharing

Siyasi ortaklarının kullandığı kitle imha silahlarını, tanrının gazabı diye fakir ve aciz insanlarımıza yutturmuşlar ve hepimizi korkutmuşlardır! Büyük İsrail Devleti/Kürdistan'ın kurulması yolunda, fakir halkımızın gencecik evlatları telef olmuş ve görünmez bir tanrının, görünmez katındaki (uyduruk) bir makama (şehitlik makamına) ulaştı denilerek, fakir anne ve babaları avutmuşlardır ...

Ne kadar hain bir plan, ne kadar alçakça bir kumpastır bu!

Ne yazık ki diğer araplaştırılan milletlerin (asimile edilip) yok edildiği gibi TÜRK MİLLETİ de yok edilecek (ediliyor da zaten).

Şimdilerde iktidarın, örgütün bayrağını taşıyan Fethullah Gülen ve onun patronu ABD ile düşman gibi göründüklerine bakmayın siz. Hepsi senaryo!

Eyyy Türk milleti!

İllüminati'yi yani ışığı dünyaya egemen kılmak isteyen zorba ve karanlık zihniyetler seni kafir olarak görüyor, çünkü sen "egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir" diyen bir liderin kurduğu ülkede yaşıyorsun ve sen istemesen de onlar bu Nur'u/ışığı kapitalizm ile tüm dünyaya yayacaklar.

Neydin ne oldun? Bunu bir düşün ama lütfen geniş düşün!

Atatürk gibi cesur ve zeki bir liderin çıkıp da bunların canına tekrar okumasını isterdim ama uyutulmuş bir kitle ve içten fethedilmiş bu ülke ile bunu başarmak mümkün değil :(

Şu saatten sonra kaşığınıza ne çıkarsa onu yiyeceksiniz! (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:42 güncellendi

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ BİR GEÇİT Mİ YOKSA GÜZERGAH MI (?)


BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ BİR GEÇİT Mİ YOKSA GÜZERGAH MI (?)

Aslında konu çok uzun ama elimden geldiğince özet geçmeye çalışacağım. Bu yazı aynı zamanda şimdiye kadar söylemek istediklerimin de bir özeti sayılacak!

Altta görüntü olarak verdiğim linkleri, link olarak paylaştığımda sistem engelliyor. Bu yüzden ekran görüntüsü olarak veriyorum.


Gelelim konuya …

Bermuda şeytan üçgeni olarak adlandırılan bu bölgenin isminde şeytan olması bir tesadüf değil. Şeytan yani yılanoğlu İblis/Lucifer; ışık tanrısına/ışıkoğullarına özgürlük için başkaldırıp onun ordusunun başındaki Gabriel/Cebrail ile savaşıp, savaşı kaybeden ve başka bir cennete/kıtaya sürülen melek değil miydi? Bu kısmı gözünüzde canlandırın. İncil vahiy kısmında ve Mahabbarata destanında anlatılan gökteki savaşın bu bölgede olma olasılığı yüksektir. İblis ve onunla birlikte direnişe katılan Ademoğlu ve eşi başka bir kıtaya/cennete yani Aden’e sürülüyorlar. Aden’de üreyip çoğalıyorlar ve civar bölgelere dağılıyorlar. Bir süre sonra ışığın işçileri (göktanrı inancına sahip krallar) onları köle olarak kullanmaya başlıyorlar. Asıl karargahları Bermuda Şeytan Üçgeni’nde bulunan ışık işçileri, gök araçları ile bu kıtaya gidip gelerek ve teknolojik silahlarını kullanarak insanları korkutuyorlar ve ilkel kalmasını sağlıyorlar. Buna en büyük delil Abydos tapınağının duvarındaki çizimlerdir.


Kutsal kitaplarda anlatılmak istenen “cennetten kovulma ve sonrası” hikayesi zannedersem budur. Başka gezegenlerde yada galaksilerde olan bir hadise olduğunu zannetmiyorum.

Bu bakımdan ışığın işçilerinin (İngiliz, Amerika, İsrail ve Türkler’in) buraya Bermuda Şeytan Üçgeni ismini vermiş olmaları tesadüf değildir. Çünkü bölge yoğun bir enerji akımı yayıyor ve sahip olunan teknolojiyi felce uğratıyor. Diyeceksiniz ki İblis ile Bermuda’nın ne alakası var? Bir kısmını yukarıda açıklamaya çalıştım. Bir de haritaya dikkatlice bakın. Üçgenin tepe noktası Bermuda’da, bir ucu Grand Türk Adası’na uzanıyor diğeri de Georgia’ya yani Dünya nüfusunun 500 milyona indirilmesini söyleyen ve kim tarafından ne zaman dikildiği belli olmayan o esrarengiz sütuna.



Üçgenin taban kısmında ise Komünist Küba var. Küba bugün özgürlüğün ve eşitliğin başkenti konumundadır. Ayrıca ne tesadüftür ki koyu bir İsevi olan Meksika da bu bölgeye komşudur. Her zaman kafamı kurcalamıştır, nasıl olur da başka bir kıtadaki bu toplum İsa’nın yolundan gidebilir diye. İsa’nın şu sözü sanırım bu sorunun da cevabı olacaktır. “Gerçeği bileceksin ve gerçek seni özgür kılacak” (Yuhanna 8/31-32).

O bölgenin toplumu gerçeği öğrenmiş olabilirler miydi?

İncil vahiy kısmında gökten gelen hayvan maskeli tanrıların Babil’i ve Babil Kulesi’ni yıktığı yazılıdır. Ben bu kulenin basit bir kule olduğunu düşünmüyorum. Tıpkı 20yy.’da yıkılan Tesla kuleleri gibi elektrik/elektromanyetik bobin/kuleler olduğunu düşünüyorum ki bir tanesi de Bermuda’da. Su altında kalmış olmasına rağmen halen teknolojik uçakları, gemileri vs. etkilemektedir.

https://youtu.be/rQ93iZPqzcc

Peki bu bölgeyi Amerika ve İngiltere için cazip kılan nedir?

Doğal kaynaklar olduğunu sanmıyorum, çünkü Amerika zaten bunu fazlasıyla temin edebiliyor. Dikkat ettiyseniz Grand Türk (Turks ve Caicos Adaları)’nın bayrağı İngiliz bayrağı ile neredeyse aynı. Türkiye, İsrail ve Amerika’nın bayraklarında aynı yıldız simgesi vardır. İngiltere’nin bayrağındaki sembol de bir çeşit yıldız sembolüdür. Buradaki Turks ve Caicos adasının ve Türkiye’nin ismi İngilizler tarafından verilmiş olabilir. Turk/Tarık = yol demektir. Yani rota, yani güzergah vs.

Buraya komşu olan ve Küba ile neredeyse aynı özelliklere sahip Venezüella da şimdilerde Trump tarafından sürekli baskı görmekte ve tehdit edilmektedir.

Bunu nereye bağlayacağımı merak ettiniz değil mi?

Daha önceleri uçan daireler, denizaltılar, uçaklar ve helikopterler vs. ben bu teknolojinin binlerce yıldır kullanılıyor olduğunu ve Mısır’daki piramitler ile Peru’daki piramitlerin benzer olduğunu söylemiştim. Yine Nasca ve Peru'da Eric Van Daniken'in deşifre ettiği iniş rampaları da sanırım bu gidiş gelişler için kullanılıyordu. Şu halde bu Bermuda şeytan üçgeni denilen bölge, binlerce yıl öncesinde kullanılan bir karargah yada geçit/kapı olabilir. Öteki kıtada zorba krallar tarafından ezilen ve sömürülen halkın, burada olup bitenden haberi olmayabilir. İsra suresinde sözü edilen gece yürüyüşü/seyahati bu şekilde yapılmış olabilir. Mısır Abydos tapınağında çizili şekilleri gözünüzde canlandırın. İlkel toplumlar için kıyamet hep yukarıdan gelmemiş midir? 20yy’da bu gizem bozulmuş ve Bermuda’daki karargah, bir zamanlar köle olan İblisoğulları tarafından suya batırılmış olabilir.

İblis ve İsa özgürlük için savaşıyorlar. Buraya dikkat edin ve bağlantıyı kurmaya çalışın. İsrail’den bilmem kaç bin km. ötedeki Meksika’nın neredeyse tamamı İsevi. Bu sizce de garip değil mi?

İngiltere ve İsrail (yani Yahudiler) özgürlük düşüncesinden nefret ederler. Bu yüzden Küba ve Venezüella ile didişiyorlar. Petrol filan bahane. Güneşte yanmayan, yeraltında yada buzulların ötesindeki kıtalarda yaşayan, beyaz tenli, mavi gözlü ve sarı saçlı ışıkoğullarının devamı olan Yahudiler, yani kendilerini seçilmiş zanneden kibirli ve zorba güruh, siyah/k.rengi gözlü, siyah tenli, siyah saçlı melezleri yani köle olarak kullanılan yılan/ejderha oğulları ile sürekli bir didişme halindedirler.

Günümüzde bile devam eden bu didişmeyi görmemek için artık kör olmak lazımdır. Tüm kutsal metinleri okuyanlar ve realiteye odaklananlar benim görebildiklerimi görebileceklerdir. Göremeyenler de “ne saçmalıyor bu” diyerek sarf ettiğim sözlerden hiçbir şey anlamayacaklardır.

Bu yazımla yeniden emin oldum ki uzaylı 
şekilsiz yaratıklar, kertenkeleler, E.T’ler filan yok. 


Ha belki buzullar ötesindeki cennetlerde/kıtalarda yada yeraltında yaşayan insansılar var olabilir ve gelecekse bile onlar gelecektir. Tabi geçitler/rotalar yok edilmediyse (?) (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:12 güncellendi

DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?


DÜNYA YAPAY OLABİLİR Mİ?

Bize anlatılan masalları boşverin!

Bir şeyin var olması için, var olan bir malzeme kullanılır. Çünkü "yok"tan "var" olmaz.

Eğer evren sonsuz bir boşluk ise ki bu aynı zamanda sonsuz yokluk/hiçlik demektir, bu yokluktan/hiçlikten "var" olamaz. Dolayısıyle big bang teorisi, tek allah inancı ve her şeyin tesadüfen oluştuğunu söyleyen bilim, bu önerme karşısında çöker.

O halde evren; sonsuz katı mı, sonsuz sıvı mı yada sonsuz gaz mıdır?

Sonsuz bir gaz olsaydı aynı anda hem kayalar hem de sular oluşmazdı, oluşsa bile koskoca kaya kütlesi havada asılı duramazdı,
Sonsuz bir katı olsaydı, kayalar oluşurdu ama sular oluşmazdı (yapay yollarla belki),
Sonsuz bir sıvı olsaydı, hem kayalar hem de sular oluşabilirdi (tıpkı bizim dünyamız gibi).

Eğer gökkubbe olayı doğru ise, evren dediğimiz düzeneğin merkezi, üstünde dolaştığımız bu kara parçası olabilir. Yani biz, sonsuz denizin dibindeyiz (ve altımızda da hiç bir şey yok kayaların arasında süzülen lavlardan başka).

Tevrat Yaratılış 1/6-8

Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu. Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye “Gök” adını verdi.

Yada Tevratta geçen bu ifadeye göre her tarafımız su ile çevrili. Tıpkı sıvı pusulada olduğu gibi tamamen cam ile çevrelenmiş kocaman bir küre. Bir denizaltı gibi sürekli suyun içinde yüzüyor ve sahip olduğu mekanizma gereği, nereye çevirirsen çevir aynı düzlemde, aynı şekilde kalıyor. Bu düzenek aynı zamanda bu kocaman kaya parçasının su içinde nasıl batmadan yüzebildiğini de açıklar.


Bir üçüncü teori ise aynen Tesla'nın dediği gibi, ay ve güneş bir çeşit elektrik/elektromanyetik bir düzenektir. Bunların arasında kalan Dünya da bu manyetik etki sayesinde sürekli dönmektedir. Bu tez de mantıklıdır ancak bu düzeneğin sonsuz boşlukta nasıl ayakta durduğu sorusu cevapsız kalacaktır fakat yeri merkez ve sabit olarak kabul edersek iş değişir tabi.



Sizi bilmem ama bana bu 3 teori de bana mantıklı geldi.

Dağlar/kayalar/taşlar/topraklar yani karalar, sıvı lavların sıvı deniz ile temas etmesi sonucu oluşan oluşumlar değil midir? Dünyayı bomboş bir evrende dönen koskoca bir kaya parçası olarak değil, sürekli genişleyen ve bir virüs gibi yayılan bir kara parçası olarak düşünün.

Tüm kutsal kitaplarda bu dünyanın yaratıldığından bahseder. Yani yapay bir oluşum. Peki neden yaratılmış olabilir?

Cevap basit! Altın işçiliği ...

Önceki bir yazımda bu konuya değinmiştim. Depremlerin daha fazla altın çıkartmak için yapay olarak üretiliyor olabileceğini söylemiştim. Her deprem yeni bir volkanik akıntıya yol açıyor ve bu sayede karalar genişliyor ve genişlerken de aynı zamanda altın yataklarını ortaya çıkartıyor. Biraz geniş bakınca bu dünyanın bir maden ocağı olabileceği ihtimali uyandı bende. 1gr'lık dna'ya milyarlarca kb'lık veriyi kodlayan üst aklın, bunu başaramamış olması elbette ki düşünülemez.


Koskocaman kaya ve su kütlesinin sonsuz boşlukta bir top gibi, amaçsızca sürekli dönüp durması fikri bana mantıksız geliyor (ercan aldan)
13 Eyl 2020 21:05 güncellendi

NE OLDUĞUNU MU MERAK EDİYORSUN (?)

NE OLDUĞUNU MU MERAK EDİYORSUN (?)

Yeni dünyanın sahiplerine yani sistemin kraliçe/tanrıçasına sunulacak olan altınların işçiliğini yapmak için yaratılmış bir kölesin!

Sisteme hizmet eden din ve siyaset ile gündemi meşgul edip gerçeği insanlardan sürekli gizliyorlar.

Binlerce yıldır süregelen proje budur. Ordu, banka ve siyaset sisteme bağlıdır. Devletler sisteme bağlıdır. Binlerce yıl önce sisteme hizmet etmeyenler, sisteme bağlı silahlı güçlerle hasat edildiler yahut sürülerek ilkel yaşama zorlandılar (bazı toplumların halen ilkel hayat sürüyor olmaları bu yüzdendir).

Bin yıllar geçmesine rağmen değişmeyen tek bir şey var, o da altın işçiliği. Bununla ilgili en eski bilgi Sümer tabletlerinde geçmektedir.

Altın, elitler/üst akıllar için vazgeçilmez bir kaynaktır. Firavunların 3.göz aktivitesi için altın suyu kullandıkları varsayılır. Dünyanın her resetlenişinin ardından ayakta kalabilen yegane anamal altındır. Bankalar çöker, devletler çöker, insanlar silinir ama altın her daim değerli ve baki kalır

Sisteme hizmet eden AKP iktidarı, başa geçer geçmez ilk icraat olarak altın ve mücevherat ile ilgili kanunlarda değişiklik yaptı ve altındaki vergileri sıfırladı (sömürülen diğer birçok ülkede de durum aynıdır). Bundaki amaç tanrıça/kraliçeye altın akışını kolaylaştırmaktır. Bugün itibarı ile 450 ton altınımız bu tanrıçanın elindedir.

Altın işçiliğine dair en eski kaynak Sümerlere aittir. Beden gücü ile işlenen altın Sümer tanrı/tanrıçaları Annunakilere sunulurken, Mısır'da da aynı sistem devam etmiş ve Mısır kral/kraliçelerine sunulmuştur. Günümüzde de bu sistem devam etmekte ancak beden gücünün yerini beyin ve makine gücü almış olup, tüm altınlar (bankalar üzerinden) birleşik krallık yani England/İngiltere kral/kraliçesine sunulmaktadır.

England adı, 5. yüzyılda Saksonlarla birlikte adayı istila eden Cermen halkı Angluslardan (İngilizce: Angle) kaynaklanır. Angleland (Anglus diyarı) olarak kullanılan isim, zamanla günümüzdeki şekline dönüşmüştür. Ülkeyi tanımlamak için Türkçede kullanılan İngiltere sözcüğü ise İtalyancadaki Inghilterra ve Fransızcadaki Angleterre adlandırmalarına dayanmaktadır. Terra; toprak, arazi anlamlarına gelmektedir (wiki).

Angle-land = açı/üçgen topraklar anlamına gelebileceği gibi
Angel-land = meleklerin toprakları anlamına da gelebilir (hoş ikisi de gök/güneş tanrısı inancına çıkıyor.

Bu konuyu absürt bulanlar, benim yaptığım gibi parça parça olan bilgileri birleştirsin. Ortaya malesef böyle bir durum çıkıyor. Ha altın işçiliği başlamadan önce neydik diye soracak olursan, o da aynı Aborjinlerde, kızılderililerde ve mayalarda vs. olduğu gibi ilkel ama doğaya hakim insanlardık diyebilirim. Her biri ayrı kıtalarda yaşamış olmalarına rağmen benzer deri renklerine, vücut yapılarına ve benzer yaşam tarzlarına sahipti. Bu açıdan bakıldığında sümer tabletlerinde söz edilen dna modifikasyonları da gerçek olabilir.

Elektrik, elektromanyetik ve teknolojik bazı aletlerin binlerce yıldır kullanılıyor olduğunu söylemiştim. Bunu ispatlayabilecek somut bir delilim yok ama wiki'den alıntıladığım şu bilgiler üzerinden mantık yürüterek bu madenin neden üst akıllarca önemli olduğunu anlayabilir, size de anlatabilirim.

Elektrik iletkenliği yüksek (gümüş ve bakırdan sonra) ve kolayca kimyasal tepkimeye girmeyen altın en çok elektrik ve elektronik sanayilerde bağlantıların, terminallerin, baskı devrelerinin, transistörlerin ve yarı iletken sistemlerin kaplanmasında kullanılır. Üstüne düşen kızılötesi ışınların yaklaşık yüzde 98’ini yansıtarak geri çevirebilen ince altın levhalar, uzay elbiselerinin başlığındaki göz deliklerinde zararlı ışınlardan korunmayı ve sun’i uyduların yüzeylerinde sıcaklığın denetlenebilmesini sağlar. Büyük büro binalarının pencerelerinde de gene ince levhalar halinde altın kullanılması, yalnız estetik açısından değil, bu yansıtıcı yüzeyin çevreyle ısı alış-verişini büyük ölçüde azaltmasından kaynaklanır. Lal camlara parlak kırmızı rengini veren, camsı kütlenin içinde kolloidal halinde dağılmış olan çok az miktardaki altındır.Ancak insanlar çoğunlukla takı ve süs eşyası içinde kullanır (wiki).

Elektrik, titreşim ve elektromanyetiğin sırlarını çözen, evrenin sırlarını da çözer diyor Tesla. Vücudumuz/beynimiz dahil dünyanın her zerresinde bu elektrik akımı mevcuttur. Dünya ve uzay teknolojisine sağladığı katkıları da düşünürsek, üst akılların neden genetiğimizle oynayarak bizleri köleliğe uygun hale getirmiş olabileceğini anlayabilirim. Hem yoksa ne diye üst aklın hizmetçileri, milyon dolarlar harcayıp üstümüze sabah akşam kimyasal gazlar sıksınlar ki?

Sistemin devletlerindeki, sistemin şirketlerinde çalışarak, maaşlarımızı yine sistemin bankalarından almaya devam ettiğimiz müddetçe, sistem daha fazla altın toplayabilecektir. Bizler ise elimizde kalan kağıt paralarla birlikte yok olur gideriz :( (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:39 güncellendi

MALZEME TAMAMEN İNSAN!


MALZEME TAMAMEN İNSAN!

Mısır tanrıları kartal, aslan ve kedi maskesi vb. takarak gerçek kimliklerini gizlemişlerdi. Bunu yapmak zorundaydılar, çünkü her bir köle gelip ayrıcalık talep edebilir yahut torpil isteyebilirlerdi. Bunu günlük hayatta da tecrübe edebilirsiniz. Bir şirketin en üst patronu yani ceo'suna ulaşmak için kılı kırk yarmanız gerekmektedir.

Bu husus bize kedi, köpek, aslan yada kartal kafalı insansıların yaşamış olduğunu ispatlamaz.

İncil vahiy'de hayvan maskesi takan tanrıların gökten gelerek bir toplumu hasat ettiği yazmaktadır. Bunlar büyük olasılıkla Mısır tanrılarıdır (bunu daha sonra detaylandıracağım).

Keza yarı yılan yarı insansı heykellerin yada yılan/ejderha heykellerinin varlığı da yarı kertenkele yarı insansı varlıkların yaşadığına kanıt olamazlar. Daha önce yılan/ejderha sembolünün gök/ışık tanrısına isyan ederek savaş çıkartan İblis'in sembolü olduğunu söylemiştim. Bu kısım kutsal kitaplara bu şekilde geçmiştir ancak ben bu olayın da gerçekte Mısır medeniyeti içerisinde yaşanmış olduğunu düşünüyorum (bunu da daha sonra detaylandıracağım).

Günlük hayatta ne ejderha ne de yarı yılan - yarı insansılar dolaşmamaktadır.

Mesela yarı at, yarı insan görünümlü Sentorlar ... Atın erkekler için vazgeçilmez, önemli bir araç olduğunu vurgulamak için oluşturulmuş bir semboldür. İslam öncesi cahiliyye döneminde at ve atın önemini vurgulayan öylesine ilginç şiirler var ki, zannedersin kurandaki at kıssalarını içeren ayetler bunlardan aşırma. Bununla ilgili "cahiliyye döneminde süvari şairler" kitabını inceleyebilirsiniz.

Atlara duyulan bu hayranlık ve sevgi öyle bir boyuta ulaşmış ki, İslam peygamberinin burak/sentor ile 7 kat göklere çıkıp tanrı ile konuştuğuna dair Miraç isminde bir mit bile oluşturmuşlar :)

Özetleyecek olursam; esrarengiz, yarı insan yarı hayvan, ağzından ateşler püskürten, kanatlanıp göklerde uçan vs. ilginç yaratıklar yok. Hepsi birer sembol. Olsaydı aramızda olurlardı. Her zaman söylediğim gibi gerçekte malzeme tamamen insandır! (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:33 güncellendi

BİZ KİTAPTA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK YALANI


"BİZ KİTAPTA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK" YALANI

Zaman ve mekandan münezzeh olan,
Sonsuz güce sahip,
Sonsuz bilgi ve ilmiyle her şeyi kuşatan ve en önemlisi;

مَا فَرَّطْنَا فِى الْكِتَابِ مِنْ شَیْءٍ
Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık (6/38) diyen bir ALLAH/TANRI (!) nasıl olur da bunları atlayabilir?

1- Mikroplar, bakteriler, virüsler, bulaşıcı hastalıklar,
2- Elementler, atomlar, formüller, matematik,
3- Atmosfer, mevsimler, (yaz-kış-bahar),
4- Kar, dolu, buz, don, kırağı, sis, kutuplar,
5- Motorlu araçlar (onu geçtim tekerlek bile yok),
6- Teknoloji, bilgisayar, kablosuz iletişim,
7- Yapay zeka, yapay dna, yapay rahim,
8- Aşk, sevgi, sanat,
9- Gün, ay ve yıl var ama saat, dakika, saniye yok,
10- Hurma, zeytin, incir var ama muz, portakal, limon, kivi yok, ormanlar ve çiçekler yok,
11- Arı, deve, köpek var ama kelebek, yarasa, kanguru, penguen yok,
12- İnka, Maya, Peru, Şaman vb. uygarlıkları ile
13- Koskoca Amerika ve Avusturalya kıtaları ile ilgili hiç bir veri yok (çünkü bu yeni dünya/cennetler 15 ve 17.yy'da keşfedileceklerdi :).

Evrenin sahibi (!) nasıl olur da, kendi evreninde bulunan bunca şeyden ve gelişmeden haberi olmaz? Nasıl olur da hiç bir şeyi eksik bırakmadığını iddia ettiği kitabına koymaz?

Ben size söyleyeyim. Çünkü böyle bir tanrı YOK!

En eski kadim bilgilere sahip üst akıllar, peygamberleri (habercileri) ve resulleri (elçileri) aracılığı ile bazı gizli bilgileri insanlığa aktardılar. Amaç: insanlara korku salmak ve elitlerin bağlı bulunduğu sisteme karşı olası bir isyanı önlemek idi ve bunu başardılar da ve bu korku dinlerini günümüze kadar getirebildiler.

Cahil, araştırmayan ve sorgulamayan sıradan insanlar, bu hayali tanrının korku imparatorluğuna boyun eğdiler ve kendilerini bu görünmez/hayali tanrıya teslim ettiler.

Ne zaman ki yukarıda saydığım eksikliklerden ve daha henüz ortaya çıkmamış diğer gizemli bilgilerden bahseden bir kitap getirirlerse işte o zaman o kitabın üstün bir tanrının kitabı olduğuna inanırım. Değilse kutsal olduğu iddia edilen tüm kitaplar benim için masal kitabı olmaktan öteye gidemeyecektir. (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:12 güncellendi

ÇALIŞMAYANIN CANI CEHENNEME (?)

ÇALIŞMAYANIN CANI CEHENNEME

Yaratım konusunda en mantıklı hikaye Sümer tabletlerinde geçen hikaye gibi görünüyor ve gerçek hayata da uyumlu olduğu söylenebilir.

Kur'an; çok çalışan amelelerin cennete gidebileceğini söylüyor :) Yani sistem için daha çok çalışanların ...

Diyanet Meali:
3.136 - İşte onların mükâfatı Rab'leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!

Bu ayette geçen "âmilîn" kelimesini "allah yolunda çalışanlar" olarak çevirirler, oysa ki anlamı bildiğimiz amele/çalışan/işçi/köle demektir :)

Sümer ve Mısır zamanında, o çöl sıcaklarında çalıştırılan köleleri hizaya sokmak ve dizginlemek için başka bir cennet/bahçe (ülke/kıta) vadetmek ve onları oraya tayin etmek elbette iyi bir fikirdir ama bu husus çağımıza uygulandığında sisteme daha çok hizmet eden modern köleleri ancak ve ancak para/maaş vererek kandırmakla mümkündür.

Bin yıllar önce sistemin başındaki kral/tanrılara bedenen hizmet ederek altın sunan bu ameleler, şimdilerde bunu modern yöntemlerle yapıyorlar. Zaman, mekan ve insanlar farklı ama yapılan iş aslında aynı. Bu sizce de garip değil mi?

Uzaydan gelip bizi istila edecek olan kertenkele şeklindeki yaratıklar için değil, bizden üst akıl olanlara aktarılacak altınlar için bu yaşam verildi bize. Bu cehenneme katlanırız, çünkü cinsel zevkler kodlanmıştır dna'mıza (yoksa tanrı(lar) porno izlemeyi sevdiği için filan değil yani. Bu sayede ürer ve sistemin devamlılığını sağlarız bilinçsizce ...

Köleler çalışır, onlar yükselir. İnsanlardan yükselmeye layık olanlar, kendilerini hayali tanrı(lar) için paralayanlar değil, onlar için daha fazla çalışanlar olacaktır. Yani Rockefeller, Rothschild'ler, Moorgan'lar, Suud'lar vs. geri kalanlar çöp (ercan aldan)
13 Eyl 2020 20:29

NAMAZ ZERDÜŞT YAHUDİ GELENEĞİDİR!


NAMAZ ZERDÜŞT YAHUDİ GELENEĞİDİR!

(Kısa ve öz)

"Namaz" kelimesi farsça bir kelimedir. Zerdüşt/Mecusi İran/Pers ritüeli olup Yahudiler tarafından uygulanagelmiş, oradan da mezhepler aracılığı ile İslam'a girmiştir. Namaz kelimesi Kuran'da tek bir ayette bile geçmez fakat abdest ve fiziksel namaz vakitleri Tevrat Mezmurlar'da yer alır.


Tüm mealciler Kuran'daki salat صلاة kelimesini namaz olarak çevirmişlerdir. Salat'ın genel anlamı "desteklemek ve dua"dır. Kökü ص ل و sallu'dur. 


Israrla salat = namazdır olarak kabul edenler, 33/56'da peygamber için namaz kılan allah ve meleklerini izah edemezler ...

Ayetin tam çevirisi:
Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber üzerine salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, teslimiyetle/içtenlikle.

Ayetin salat = namaz kabulü ile çevirisi:
Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e namaz kılarlar. Ey iman edenler! Siz de ona namaz kılın, teslimiyetle/içtenlikle.

demek olur ki, böyle bir şey mümkün olmayacağı gibi abestir de.

Müslümanlar Kuranda geçen secde ve rukü kelimelerini fiziksel namaza kanıt olarak gösterirler ve

secde = alnı yere koymak,
rüku=eğilmek ...

olarak kabul ederek, fiziksel namazın şeklinin tarif edildiğini iddia ederler.




Bu konuda detaya girmeyeceğim, çünkü konu çok uzar. Şu kadarını söyleyebilirim ki fiziksel namaza kanıt olarak gösterilen secde ve rüku kelimelerinin diğer ayetlerde ne şekilde kullanıldığını analiz etmeden gerçek anlamlarının ne olduğunu anlamamız pek de mümkün değildir.

Örneğin 22/18'de; "Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir" denilmektedir. Geleneksel islamcıların mantığı ile bakarsak "Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu alınlarını yere kapayarak Allah'a secdeye gitmektedir" anlamı çıkar ki bu da mantıksız ve abestir.

Özetleyecek olursam;

salat = dua, desteklemek,
secde = itaat etmek, boyun eğmek,
rüku = eğilmek demek olup


Yahudilerin kılmış olduğu fiziksel namaz ile Kuran'daki salat'ın hiç bir ilgisinin olmadığını düşünüyorum ancak şöyle bir durum da var. Tevrattaki birçok ayetin ikizi Kuran'da da yer almaktadır. Eğer Kuran'daki salat ve salatı çağrıştıran ayetler, fiziksel namaza işaret ediyorsa bu durum yahudilerin kılmakta olduğu fiziksel namazı da doğruluyor anlamına gelir.


Şu halde İslam; Yahudilikten ayrı bir din değil, bilakis onun devamı olur. Eğer öyleyse Müslümanlar Yahudilere (din yoluyla) neden kin ve öfke duymaktadır? Bu bir çelişki değil midir?

Fiziksel tapınmalar, fiziksel tanrıların/kralların karşısında yapılırdı. İncil'de tanrının karşılığı lord/kral demektir. Bu bağlamda fiziksel tapınma işlemi nefsi terbiye/arındırma yada tanrıyı bulmak için değil, kral/tanrı/lord/padişah'a gösteriş/yalakalık yapmak ve aynı fikri savunanları bir çember içinde tutmak için yapılan ritüellerdir. 


Antik teizmin hipnozundan kendinizi kurtarın! Kral da sizsiniz köle de. Malzeme sadece ve sadece insandır! (ercan aldan)

Şu videoyu izleyiniz ve hemen altında linkini verdiğim sayfayı mutlaka inceleyiniz!

https://drive.google.com/file/d/1--R-0K8v1vLVukZkNcDVt7QK5EVnjmnA/view?usp=sharing

https://seyhulateist.wordpress.com/2012/12/27/kible-shiva-allah-iliskisi/
13 Eyl 2020 00:42 güncellendi

Delici Işın (?)


Ya
 67/5 ayeti doğru ise? Ya gerçekten dışarısı, diğer ayetlerde söz edildiği gibi; delici ışın (37/10)



ve sert/sürekli taşlar/meteor (105/3-4) fırlatan gök gemileri ile kaynıyorsa? ve bunları bizlere kayan (kuyruklu) yıldızlar diye yutturuyorlarsa? Ya gerçekten AY bir bekçi kulubesi ise ve bu tımarhaneden kaçmak isteyenlerin peşlerine bu gök gemilerini takıyorlarsa?

O halde bu kafeste yaşama amacımız nedir? (ercan aldan)

13 Eyl 2020 22:51 güncellendi

Şu işe bak!

 
Şu işe bak!

Eğer galaksimiz 200 milyar yıldız ve bunun binlerce kat fazlası sayıda meteor kaynıyorsa, nasıl oluyor da güneşe 150 milyon km uzaklıkta olan dünya ile arasına hiçbiri giremiyor?

Girmediğini nereden biliyorsun?

Girseydi (anormal) azami sıcaklık dalgaları olması gerekmez miydi? E işte şu kadar uzakta olduğu için biz onu hemen hissetmeyiz diyenler, en basit bir ay tutulmasında bile bu ısı farkının neden gerçekleşmediğini açıklasın !!! Kaldı ki gece gündüz arasında bile azımsanmayacak derecede bir ısı farkı oluşuyor.

Bir diğer husus da bu galaksi, yıldız ve gezegenleri nasıl sayabiliyorlar ve bunların dünyaya uzaklıklarını nasıl hesaplayabiliyorlar? Milyon sayılar, milyar kilometreler filan hep havada uçuşuyor. Daha dünyada keşfedilmemiş onlarca yer varken bu ölçümleri ve sayıları nasıl ve neye göre belirleyebildiniz? Sahte çekimlerle kapkaranlık evreni renkli gösteren Hubble ile mi? Yoksa evrenin taaa en ucuna bir cihaz mı gönderdiniz? İyi de halen dünyada cep telefonu sinyali bile çekmeyen yerler varken, milyonlarca km. öteden bu cihaz, kapkaranlık evrende, onlarca parıltılı gezegen ve yıldız resimlerini çekip, nasıl oluyor da bize kablosuz gönderebiliyor? Arkadaş biz neymişiz be? Daha bu dünya tımarhanesinden dışarı bile çıkamamış iken bu neyin teknolojisidir böyle ? (ercan aldan)
13 Eyl 2020 22:49

En çok okunan